Faruk ÇAKIR |
|
Etleri tuzlayalım! |
Dünyayı sarsan ‘ekonomik kriz’ için “Türkiye’yi teğet geçti” denilmiş olsa da, et fiyatı krizinin teğet değil, ceplerimizi delip geçtiği her halde inkâr edilemez. Kısa sayılabilecek bir sürede et fiyatları neredeyse iki katına yükseldi. Aynı şekilde canlı hayvan fiyatları da geçen yılın iki katını dahi geride bıraktı. Aslında bu kriz ‘geliyorum’ diyen bir krizdi. Ne hikmetse Türkiye’yi idare edenler bu krizi öngöremedi, görse de tedbir alamadı. Et fiyatlarındaki aşırı yükselme bir günün değil, son yıllardaki ağır ihmalin neticesidir. Bir örnek vermek gerekirse, yakın zaman önce Şırnak Valisi Ali Yerlikaya, ‘hayvancılık’ konusunda bir açıklama yapmıştı. Bir vesile ile aktardığımız ‘bilgi’yi tekrar hatırlatmakta fayda var. Vali Yerlikaya’ya göre bölgedeki terörün sadece hayvancılık noktasında ve yine sadece Şırnak iline maliyeti 100 milyor dolar seviyesindeymiş. Vali bu bilgiyi açıklarken, “Araştırmamızdan buna yakın bir rakam çıktı. Doğrusu bunu açıklamaktan bile çekindik. Daha gerçekçi olması için üniversitelerimizden yardım istedik. Ama rakamın daha fazla büyümesi bile mümkün” demişti. Terörün bilhassa Güneydoğu’daki hayvancılığı yerle bir ettiğini bilmeyen ve duymayan var mı? Güneydoğu’da terör problemi hayvancılığı olumsuz yönde etkilerken, başka bölgelerde göç aynı neticeye sebep oluyor. Meselâ, geçmiş yıllarda Karadeniz’deki yaylaların otlakları hayvanlarla dolu olurdu. Şimdi ise aynı yaylalarda büyükbaş hayvan görmek neredeyse imkânsız hâle geldi. Yakın zaman önce görüştüğümüz yaşlı bir amcamız, yaylaları anlatırken “Filan yaylada 900 büyükbaş hayvan olurdu. Şimdi ise aynı yaylada 10 tane hayvan yok. Ne oldu bu millete?” diye dert yanıyordu. Haklıydı, çünkü bahsettiği yaylanın dünkü değilse de bugünkü halini biz de biliyoruz. Artık yaylalar, günübirlik yerli ve yabancı ‘turist’leri, ziyaretçileri ağırlamaktan başka bir iş yapmıyor... Yıllar önce başlayan ‘kriz’in bu noktaya gelebileceğini düşünememek, hesaplayamamak ve daha da önemlisi tedbirini almamak kimin kabahati? Et krizinin bu noktaya gelebileceğini ‘köylü’ hesaplıyor da, “Türkiye’yi idare edenler” hesaplayamıyor mu? “Dün dünde kaldı cancağızım, yeni şeyler söylemek lâzım” düsturu gereği, dünün kavgasını bir yana bırakırsak bugün yapılan iş ne derece doğru? İşin ehli olan uzmanlar ‘et ithalatı’nın kısa süre için faydalı olacağını, ama uzun dönemde bir işe yaramayacağını söylüyorlar. Haklıdırlar, çünkü Türkiye’nin dağları ve bağları küçük ya da büyükbaş hayvanlarla dolmadıktan sonra kısa süreli tedbirler sıkıntıyı aşmak için yeterli olmaz. Her işte olduğu gibi kalıcı tedbir üretimi arttırmaktır. Bu konudaki sıkıntı ciddî olarak ele alınmalı ve kalıcı çare için hayvan bakımı teşvik edilmelidir. Bunun bir yolu da yaylaları hayvancılığa açmaktan geçer. Güneydoğu’daki terör sona erdiği ölçüde bölgede hayvancılıkla uğraşanların sayısı artacak ve belki de bir iki yıl içerisinde et fiyatları makul seviyeye inecek, en azından yeni artışlar olmayacaktır. Zaten iğneden ipliğe her şeyi ithal eder hâle geldik. Bir de uzun dönem için et ithalatı teşvik edilirse var olan can çekişen havyancılık büsbütün ölebilir. Bunu yapmayalım... 30.04.2010 E-Posta: [email protected] |