Lahika |
Âyet-i Kerime Meâli
“Mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara, yapmadıkları bir işten dolayı haksız yere eziyet edenler, şüphesiz büyük bir iftirâ etmiş ve açık bir günah yüklenmiş olurlar.”
Ahzab suresi: 33 |
19.04.2010 |
İslâmiyet, insanlığa nur ve rahmettir İslâmiyet, bütün insanlara bir nur, bir rahmettir. Kâfirler bile onun rahmetinden istifade etmişlerdir. Çünkü, İslâmiyetin telkinatiyle küfr-ü mutlak, inkâr-ı mutlak, şek ve tereddüde inkılâp etmiştir. Remiz
Arkadaş! İslâmiyet, bütün insanlara bir nur, bir rahmettir. Kâfirler bile onun rahmetinden istifade etmişlerdir. Çünkü, İslâmiyetin telkinatiyle küfr-ü mutlak, inkâr-ı mutlak, şek ve tereddüde inkılâp etmiştir. O telkinatın kâfirlerde de yaptığı in’ikâs ve tesirat sayesinde, kâfirlerin, hayat-ı ebediye hakkında ümitleri vardır. Bu sayede, dünya lezzetleri ve saadeti onlarca tamamıyla zehirlenmez. Bütün bütün o lezzetler elemlere inkılâp etmez. Yalnız tereddütleri vardır. Tereddüt ise, her iki tarafa baktırır. Devekuşu gibi, tam mânâsıyla ne kuş olur ve ne de deve olur. Ortada kalarak her iki tarafın zahmetinden kurtulur.
Remiz Arkadaş! Nefis, tembellik saikasıyla vazife-i ubudiyetini terk ettiğinden, tesettür etmek istiyor. Yani, onu görecek bir rakîbin gözü altında bulunmasını istemiyor. Bunun için bir Hâlıkın, bir Mâlikin bulunmamasını temennî eder. Sonra mülâhaza eder. Sonra tasavvur eder. Nihayet, ademini, yok olduğunu itikad etmekle dinden çıkar. Halbuki, kazandığı o hürriyetler, adem-i mes’uliyetler altında ne gibi zehirler, yılanlar, elîm elemler bulunduğunu bilmiş olsa, derhal tevbeyle vazifesine avdet eder.
Remiz Arkadaş! Herbir insanın bir nokta-i istinadı bulunduğuna nazaran, istinad noktalarının tefâvütüne göre insanların yapabileceği işler de tefâvüt eder. Meselâ, büyük bir sultana istinadı olan bir nefer, bir şâhın yapamadığı bir iş yapar. Çünkü, nokta-i istinadı şahtan büyüktür. Evet, kudret-i ezeliye tarafından memur edilen baûda, yani sivrisineğin Nemrud’a olan galebesi; ve bir çekirdeğin Fâlıku’l-Habbi ve’n-Nevâ tarafından verilen izin ve kuvvete binâen koca bir ağacın cihazatını, malzemesini tazammun etmesi, yani içine alması bu hakikati tenvir eden birer hakikattir.
Remiz Arkadaş! Katre nâmındaki eserimde Kur’ân’dan ilhamen takip ettiğim yolla ehl-i nazar ve felsefenin takip ettikleri yol arasındaki fark şudur: Kur’ân’dan tavr-ı kalbe ilham edilen asâ-yı Mûsâ gibi, mânevî bir asâ ihsan edilmiştir. Bu asâyla, kitab-ı kâinatın herhangi bir zerresine vurulursa, derhal mâ-i hayat çıkar. Çünkü müessir ancak eserde görünebilir. Mânevî asansör hükmünde olan murakabelerle mâ-i hayatı bulmak pek müşküldür. Vesaite lüzum gösteren ehl-i nazar ise, etraf-ı âlemi Arşa kadar gezmeleri lâzımdır. Ve o uzun mesafede hücum eden vesveselere, vehimlere, şeytanlara mağlûp olup caddeden çıkmamak için, pek çok bürhanlar, alâmetler, nişanlar lâzımdır ki yolu şaşırtmasınlar. Kur’ân ise, bize asâ-yı Mûsâ gibi bir hakikat vermiştir ki, nerede olsam, hattâ taş üzerinde de bulunsam, asâyı vuruyorum, mâ-i hayat fışkırıyor. Âlemin haricine giderek uzun seferlere ve su borularının kırılmaması ve parçalanmaması için muhafazaya muhtaç olmuyorum. Evet, “Herbir şeyde, Onun bir olduğuna delâlet eden bir âyet vardır”* beytiyle, bu hakikat hakikatiyle tebarüz eder.**
Dipnotlar:
* İbnü’l-Mu’tez’in bir şiirinden alınmıştır. İbn-i Kesir, Tefsirü’l-Kur’âni’l-Azim, 1: 24. **İhtar: Kur’ân’ın delâletiyle bulduğum yola gitmek isteyen için ve ona o yolu güzelce tarif etmek için, Risâle-i Nur Külliyatı güzel bir tarifçidir. Mesnevî-i Nuriye, s. 70-71.
LÜGATÇE:
şek: Şüphe. in’ikâs: Aksetme, yansıma. adem-i mes’uliyet: Mes’uliyetsizlik, sorumsuzluk. tefâvüt: Farklılık. Fâlıku’l-Habbi ve’n-Nevâ: Tohum ve çekirdekleri açarak büyüten (Allah c.c.) mâ-i hayat: Hayat suyu. murakabe: Kontrol etmek, teftiş etmek; gözetmek. |
19.04.2010 |
Risâle-i Nur’a müşteri olmak
“Risâleti’n-Nur, bu asrı, belki gelen istikbali tenvir edebilir bir mu’cize-i Kur’âniyedir.” Bediüzzaman
Üstad Bediüzzaman Hazretleri, “Risâle-i Nur müşterileri aramaz; müşteriler onu aramalı, yalvarmalı”1 diyerek, çağın eşsiz tefsirine bizi dâvet ederek müşteri olmamızı istemektedir. Altı bin küsûr sayfa ve yüz otuz parçadan müteşekkil olan Risâle-i Nur Külliyatı, Kur’ân’ımızın hakikî ve manevî bir tefsiri olmak şerefine haizdir. “Evet; tarih-i beşer, Risâle-i Nur gibi bir eser göstermiyor. Demek anlaşılıyor ki Risâle-i Nur Kur’ân’ın emsalsiz bir tefsiridir.”2 Günümüzün şiddetli dinsizlik ve imansızlık cereyanlarına karşı korunmak her iman ehlinin yegâne vazifesidir. Çünkü, en mühim mesele imanı kurtarmak ve Cehennemden kurtulmak meselesidir.3 “Risâle-i Nur, yirminci asrın Müslümanlarını ve bütün insanları koyu fikir karanlıklarından ve müthiş dalâlet yollarından kurtarmak için müellifin kendi ihtiyarıyla değil, bir ihsan-ı İlâhî olarak yazılmış olan İlhâmî bir eserdir.” 4 Bu itibarla, Risâle-i Nur gibi şümullü ve harika bir eserin müşterisi olmakla günümüzdeki bu menfî cereyanlara karşı dayanabilir ve tehlikelerden korunabiliriz. Ve onu elde etmek ve ona gerçek müşterilik demek olan talebe olmakla her iki dünyamızın saadetini elde edebiliriz. İçinde ”her derde bir deva, her zulmete (karanlığa) bir ziya (ışık), her ye’se (ümitsizlik ve çaresizliğe) bir rica (ümit) olan bu güzide eserin, bu ebedî hazinenin anahtarı imandır ve teslimdir ve onu dinleyip kabul etmektir ve okumaktır.”5 Yani, ona iyi bir müşteri olmaktır. “Risâle-Nur, asrımızın tebliğ kitabıdır. Ama müstağni olanlar ona ulaşamazlar! Müşteri olmayanlar onu bulamazlar! Onu hor görenler onun hakikatlerine erişemezler! Ona gururla bakanlar onun gölgesine yaklaşamazlar!” 6 Üstad Bediüzzaman Hazretleri Münâzarât adlı eserinde, bir ifadesinde “Müşteri olmadan, istemeden malımı satmam” diyor, hem bazı bahislere başlarken; “Kim isterse beraber dinlesin” veya “Nefsimle beraber dinle” gibi hitaplarla muhatapların iyi bir müşteri olmasını ve bunun kazanımı olarak da istifade oranının artmasını hedef almaktadır. Bunu teyid babında, “Bir sene bu risâleleri ve bu dersleri anlayarak ve kabul ederek okuyan, bu zamanın mühim ve hakikatli bir âlimi olabilir.” 7 Ayrıca “Risâle-i Nur, sair ilimler ve kitaplar gibi okunmamalı, çünkü ondaki iman-ı tahkiki ilimleri, başka ilimlere ve maariflere benzemez. Akıldan başka çok letaif-i insaniyenin kut ve nurlarıdır” 8 sözleriyle belirtmektedir. Bundan anlaşılacak mânâlardan biri; risâleleri “gazete gibi okumamak”9, tam bir alıcı gözüyle, dikkatle, tetkikle, anlayarak, onunla amel ederek, yani hayatımıza hayat yaparak iyi bir müşteri olduğumuzu göstermektir. “Üstad Hazretlerinin nurları gazete gibi okumamak gerektiğine dair tembihini, yalnızca eserlerin dikkatli, tetkik edilerek okunması gerektiği şeklinde anlamak doğru olsa da, bir parça eksiktir. Belki bu ikaz daha çok, eserlerin malûmat maksadıyla okunmaması, ıslâh-ı nefis için okunmasına yönelik bir tenbih olarak anlaşılmalıdır. Nurların sırf teberrük maksadıyla okunması ciddî bir noksaniyete sebep olacağı gibi, nefis muhatap alınmadan salt aklî meseleler tarzında okunması da mühim bir nasipsizliği netice verecektir. Bu yüzden eserlerin, gaflet veren sebeplerden sıyrılarak, nefse karşı uyanık bir vaziyette, şahs-ı maneviye teveccüh, dehalet ve istimdat ederek; muzdar kalmış, çaresiz bir hastanın doktoruna başvurması, bir talibin mürşidinden himmet talep etmesi tarzında okunması hem istifade, hem de istifaza adına mühim görülmektedir.”10 Üstad Bediüzzaman Hazretlerine verilen, ihsan edilen ‘ifade nimeti’ne mukabil ondan istifade nimetini yakalamalıyız. Çünkü, “Cenâb-ı Hak onlara (Nur Talebelerine, nura müşteri olanlara) ders-i Kur’ânide verdiği nimet-i istifade ile, Üstadlarına ihsan ettiği nimet-i ifadeyi beraber kılmış, mukarenet vermiş”11 diyen Üstad Hazretleri, bizlere Risâle-i Nur’a müdakkik bir talebe ve bu derslerin müzakeresini yapan zekî birer muhatap olmak12 mesajını vermektedir. “İnsan üzerindeki tesiri pek büyük olan böyle bir eseri devamlı olarak teenni ile ve lügatların mânâlarını öğrenerek, dikkatle okuyabilseniz, geceli gündüzlü çalışan birçok Nur Talebeleri gibi siz de büyük bir huzur ve saadete kavuşursunuz”13; ”..Bunun için, devamlı okumaya her gün devam ediniz. Kendini tekrar tekrar, zevkle ve şevkle okutan bu şaheser külliyatını okudukça anlayışınız ziyadeleşecektir; anlamanın tek çaresi: Nurlarla baş başa kalıp; zihnî cehd sarf ederek tekrar tekrar okumak sevgisiyle payidar olmaktır.”14 “Risâle-i Nur’u sadakat ve devamla okuyan bir Nur Talebesi; ahlâken düşük insanlar arasında kalsa da ahlâkını bozmadan onlardan uzaklaşıp kendini kurtarıyor.”15 Bu ifadeler ise, nurun büyük kumandanı ve hayatını Risâle-i Nurlara adamış büyük insan Zübeyir Gündüzalp Ağabeye ait. Risâle-i Nur gibi ilim ve irfan hazinesi olan bir esere iyi bir müşteriliğin ikinci aşaması ise sebatla, sadakatle ve ihlâsla devamlılıktır. “Şems-i Kur’âniyenin ziyasındaki elvan-ı seb’ayı ve güneşteki renk renk, çeşit çeşit yedi nuru birden ayinesinde temessül ettirdiğinden, İnşâallah, yedi cihetle şerif ve kudsî ve yedi Mesnevî kadar ehl-i hakikate baki bir rehber ve bir mürşid olan Risâle-i Nur’a16 cân-u gönülden bağlanmaktır. Ona kanaat etmektir. Çünkü; Risâle-i Nur Talebeleri, Risâle-i Nur’un haricinde nur aramamalı ve aramaz. Eğer ararsa, Risâle-i Nur’un penceresinden ışık veren manevî güneşe bedel, bir lambayı bulur; belki güneşi kaybeder.”17 Hem, ”onu bırakıp, yahut sekteye uğratıp, veyahut kanaat etmeyip, tarikat hevesiyle Risâle-i Nur’dan izin almayarak kapanmış hangâhlara girmek, ne derece yanlış olduğunu ve bizim bu şefkat tokatına ne derece istihkak kesbettiğimizi gösteriyor.” 18 Hem de, “Risâle-i Nur Talebelerinin en küçüğünü, hariç bir veliden daha ehemmiyetli gördüğümü; ve Kuleönülü Ali ve Lütfi gibi genç ve halis Risâle-i Nur Talebelerini hariçteki büyükçe bir veliye tercih ettiğimi çok emarelerle benden anladığınız halde, nasıl oluyor ki menfaatsiz, belki zararlı bir heves yolunda arkadaşların şahs-ı manevisinin malûm ve âlî makamını ve Üstadınızın müsellem size karşı hayırhahlığınızı düşünmeyip, hariçte makamı sizce meçhul ve hem o biçareye zararlı bir surette şeyhlik damarını tahrik etmek suretinde sohbet etmek muvafık değildir”19 diyen Üstad Bediüzzaman Hazretleri, günümüzdeki binler mütecavizlerin hücümunu bertaraf edecek en son ve modern manevî silâh hükmünde olan, kırk senelik yolu kırk dakikaya indiren ve “şu zamanın yaralarına en münasip bir ilâç, bir merhem ve zulümatın tehacümatına maruz hey’et-i İslâmiyeye en nafi bir nur ve dalâlet vadilerinde hayrete düşenler için en doğru bir rehber olan”20 Risâle-i Nur’a sarılıp, onunla iktifa etmemizi ve onu referans almamızı istemektedir.21 Nurlara müşteriliğimizin iyi ve kaliteli olması için, hem ferdi okumalarımızı arttırarak devam ettirmek, hem de nurun derslerine kesintisiz olarak katılıp geri kalmamamız gerekiyor. Çünkü, bir nur müşterisi için derslere gitmemek ve Risâle-i Nur’la görüşmemek büyük bir musîbettir. Evet, “Eğer İmam-ı Rabbani Ahmed-i Faruki bugün Hindistan’da hayattadır diye ziyaretine bir dâvet vuku bulsa, bütün zahmetlere ve tehlikelere katlanarak, ziyaretine gideceğim”22 diyen Üstad Bediüzzaman Hazretleri Risâle-i Nur’la hayattadır. Bizim de onun ziyaretine gitmek için acele etmemiz ve geri kalmamamız lâzımdır. Onun ziyareti ise, Risâle-i Nuru okumaktır ve derslerini takip etmektir. Çünkü Üstad Bediüzzaman Hazretleri, “Size haber veriyorum ki, Risâle-i Nur’un her bir kitabı bir Said’dir. Siz hangi kitaba baksanız, benimle karşı karşıya görüşmekten on defa ziyade hem faydalanır, hem hakikî bir surette benimle görüşmüş olursunuz.” “Risâle-i Nur’un yüz binler nüshası benim bedelime tam konuşuyor”23 müjdesini vermektedir. Son bir not olarak, Zübeyir Gündüzalp Ağabeyin şu tavsiyelerini unutmamak lâzımdır: “Evet düşüncemiz daima terakki etmekte olacaktır. Bu muvakkat dünyanın, ebedî saadeti kazanmak için bir ticarethâne olduğunu Risâle-i Nur bize ders veriyor. Biz de, bütün hakikî ilimlerin madeni, esası, nuru ve ruhu olan iman ilmini tahsil ve iktisap etmek için ve mukaddes davamızda muvaffak ve kudsî mücadelemizde muzaffer olmak için aza kanaat etmeyeceğiz. Daima yükselmek, daima ilerlemek, daima terakki etmek için Nur Risâlelerine çalışacağız ve çalıştıracağız.”24 Risâle-i Nur’a iyi bir müşteri ve talebe olmak temennisiyle.
Dipnotlar:
1- Kastamonu Lâhikası 85, 2- Sözler 1253, 3- Asa-yı Musa 83, 4- Gençlik Rehberi 223, 5- Lem’alar 507 6- S. Kösmene- Yeni Asya Gazetesi 10.02.2010, 7- Lem’alar 404, 8- Emirdağ Lâhikası 59, 9- Mektubat 69, 10- Nur Derslerine Giriş- S. Nurfethi Erkal 32, 11- Lem’alar 326, 12- Şuâlar 484, 13- Gençlik Rehberi 224, 14- A.g.e. 233, 15- A.g.e 237, 16- Lem’alar 636, 17- Lem’alar 631, 18- A.g.e. 640, 19- A.g.e 634, 20- Mektubat 23, 21- Kastamonu Lâhikası 258, 22- Mesnevî-i Nuriye 207, 23- Emirdağ Lâhikası 783, 24- Gençlik Rehberi 238.
AHMET DEMİRDÖĞMEZ |
19.04.2010 |