Cevher İLHAN |
|
“Ermeni açılımı”nda asıl plân… (2) |
Amerikan Temsilciler Meclisi Dışilişkiler Komitesi’nin Türkiye’yi “Ermeni soykırımı”yla suçlamasına karşı ABD’ye gitmeyeceğini söyleyen Başbakan Erdoğan’ın, Washington Büyükelçisini geri gönderip peşinden Amerika’ya uçması, ciddî istifhamlara yol açtı. Başbakan’ın, Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun ve Büyükelçi Tan’ın “soykırım isnadı”nda Washington’dan aldıkları “tatmin edici cevab”ın ne olduğu hâlâ anlaşılamadı. Başbakan’ın bir buçuk saat görüştüğü Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan, Karabağ’ı müzâkereye yanaşmadı, “ortak tarih komisyonu”nu reddetti. Akabinde CNN’e, “Obama’nın sözde ‘soykırım’ ifadesini kullanmayacağından eminim” sözü ve Davutoğlu’nun “umuyorum” ifâdesi, AKP hükûmetinin bu konudaki “perspektifi”ni ortaya koydu. Belli ki Ankara, 24 Nisan sürecinde yine “soykırım” lâfına odaklanmış. Ermenilerin “trajedi”ye uğradığını ve geçen seneki “bildirisi”nde “soykırım” anlamında Ermenice “büyük felâket” tâbirini kullanan Obama’nın “soykırım” kelimesini kullanmamasını hedefliyor. Gerçek şu ki “1915 ile 1917 arasında Osmanlı İmparatorluğu yönetimi altında 1.5 milyon insanın organize cinâyetler ve tehcir sonucu öldürüldüğü” Ermeni iftirasında bulunan Amerikan CNN’de gazeteci Christian Amanpour’a Erdoğan’ın söyledikleri, Ankara’nın “Ermeni açılımı” vizyon(suzluğu)unu açığa çıkarıyor…
“KARABAĞ’SIZ ÇÖZÜM!” OLMAZ... “Olayların olduğu yıllar, savaş yıllarıdır; 1914-1918 arasında Türk halkı da korkunç kayıplar yaşadı” diyen Erdoğan’ın Obama’yla görüşmesi öncesinde, “Bugüne kadar hiçbir Amerikan lideri bu kelimeyi kullanmadı ve benim beklentim Başkan Obama’nın da ‘soykırım’ı kullanmayacağı” cümlesi, Türkiye’nin Ermeni politikasının yine “soykırım” tâbirine boğulduğunu su yüzüne çıkarıyor… Nitekim görüşme sonrası, “Obama’nın 24 Nisan’da şahsen bir şey beklemiyorum” dese de kırkbeş dakikalık görüşmede Erdoğan’ın “protokoller”i hayata geçirmek istediğini iletip Obama’dan “soykırım” nitelemesini kullanmaması ricasında bulunması; buna karşılık Obama’nın “protokoller”i âcilen TBMM’den geçirmesini istemesi, bunun göstergesi. Buna göre Kongre teminatını vermeyen Obama büyük ihtimalle “soykırım” kelimesini kullanmayacak, “protokoller”e atıfta bulunacak. Buna karşılık Ankara da Washington dayattığı “Karabağ’sız çözüm” için yeni bir “yol haritası” hazırlayacak… Tesbit şu ki “soykırım çuvalı” şimdilik bir tarafa bırakılıyor; lâkin yeni “yol haritası”yla Türkiye’nin önüne daha vâhim bir plân konuluyor. Plân, Türkiye’nin Azerbaycan topraklarının işgalini ve Karabağ’ı “mesele” etmeyip sınırı açmasında düğümleniyor. Ve Sarkisyan’ın açıkça bildirdiği, “Karabağ konusunun kesinlikle müzâkere konusu yapmama” ve soykırım’la suçladıkları Türkiye ile 1915 olaylarının araştırılmasını esas alan “protokoller”de yazılı “ortak tarih komisyonu’nu kabul etmeme” politikasıyla açığa çıkıyor… Kısacası Erivan, tağyir ettikleri “protokoller”le Karabağ’ın ilhakı peşinde. ABD ve Fransa gibi ülkeleri arkasına alarak Türkiye’ye kumpas kurmakta. Amacı, Ankara’ya “protokoller”i onaylatmak ve Karabağ müzâkeresini ötelemek; Azerbaycan’ı devre dışı tutmak…
“ERMENİ PROTOKOLLERİ” ÇIKMAZI… Bu taktikle Ermenistan, gözboyama nevinden işgal ettiği yedi reyondan (il ve ilçelerden) bir veya birkaçından çekilecek; buna mukabil Türkiye sınırlarını açacak. Lâkin bir milyon Azerî göçmenin yurtlarından edilip baraka ve çadırlarda perişanlığına sebebiyet veren Dağlık Karabağ’daki işgalini sürdürecek; “özerklik” perdesinde yine Ermenistan’ın güdümünde kalacak. Azerbaycan’ın yüzde 20’sinin işgali meşrulaştırılacak. Bunun karşılığı olarak da Obama 24 Nisan’da “soykırım” ifâdesini kullanmayacak… “Protokoller”i imzalatan ABD ve diğer Minsk grubu devletlerin baskısıyla buna zemin hazırlıyor. Türkiye’de ve Azerbaycan’da halka, “protokollere sadâkat”le “Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarından çekildiği” propagandası plânlanıyor. … Oysa Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi ile Ermenistan-Azerbaycan arasında “Minsk süreci” ve “Madrid kriterleri” kapsamında gerçek ve kalıcı barış ve dostluğun tesisi, öncelikle Ermenistan’ın başta Dağlık Karabağ olmak üzere işgal ettiği Azerbaycan topraklarından çekilmesine bağlı. Erivan buna yanaşmadığı sürece çözümsüzlük sürecek… Anlaşılan o ki Ankara oyuna geliyor; ölümü gösterip sıtmaya râzı ediliyor. Türkiye’nin millî menfaatlerinden sarf-ı nazar ediliyor. Sırf ABD ve ecnebilerin küresel hegemonya ve çıkarları, enerji kaynakları- hatları hesabına, sonucu hesaplamadan imzalanan “Ermeni protokolleri”yle çıkmaza sürükleniyor. Neticede milletin hakkını ve hukukunu muhâfaza edemeyen tavizkâr ve güdük “anlaşmalar”la barışı sağlayamadığı gibi, Bediüzzaman’ın “Şu milletin saadeti ve selâmeti, -Âdem zamanından yolda arkadaşlık eden bizimle gelmiş dostluğun komşusu olan- Ermenilerle ittifak ve dostluğu” da temin edemiyor. (Münâzarât, 67-68) “Ermeni açılımı”nda yanlış ve dışa endeksli politikalarla köşeye sıkışan Ankara, Türkiye’ye kaybettirmekle kalmıyor, Azerbaycan’a da kaybettiriyor… “Ermeni açılımı”nın “asıl plân”la akıbetsizliği bundan…
15.04.2010 E-Posta: [email protected] |