10 Mayıs 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR Mobil İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Yeni Asyadan Size

Tabiat Risalesi


A+ | A-

Bu sezonun son hediyesi olarak vereceğimizi geçen sonbaharda duyurduğumuz, önceki hafta bu köşede tekrar hatırlattığımız ve Cuma’dan itibaren anonslarına başladığımız Tabiat Risalesi için de geri sayım başladı.

Bilindiği gibi, bu eser, inkârcılığın en önemli dayanaklarından biri olan tabiatperestlik fikrini, kökünden yerle bir ediyor.

“Madem mevcudat var ve inkâr edilmez. Hem her mevcut sanatlı ve hikmetli vücuda geliyor. Hem madem kadîm değil, yeniden oluyor” deyip, bu “vücuda geliş”in izahı için aklen dört yolun bulunduğuna işaret ediyor:

* Ya sebepler icad ediyor,

* Ya kendi kendine oluyor,

* Ya tabiatın tesiriyle vücuda geliyor.

* Ya da bir Kadîr-i Zülcelâlin kudretiyle vücuda geliyor.

Üstad bu ihtimalleri sıraladıktan sonra şöyle devam ediyor:

“Madem aklen bu dört yoldan başka yol yok. Evvelki üç yol muhal, battal, mümteni, gayr-i kabil (imkânsız, geçersiz) oldukları kat’î ispat edilse, bizzarure ve bilbedahe (mecburen ve açık bir şekilde), dördüncü yol olan tarîk-ı vahdaniyet (bir, tek ve benzersiz olan Allah’a götüren yol) şeksiz, şüphesiz sabit olur.”

Ve eserin devamında, evvelki üç yol, inkârcılarda itiraza mecal bırakmayan aklî ve mantıkî delil ve izahlarla çürütülüp, dördüncü şık olan “Bir olan Allah yarattı” esası ispat ediliyor.

Öyle ki, bu izah ve ispatlardan sonra, inkârcı tabiatperest teslim olup şöyle diyor:

“Şimdiye kadar yanlış gittiğimiz yol hem yüz derece muhal (imkânsız), hem gayet zararlı ve nihayet derecede çirkin bir meslek olduğunu itiraf ediyorum. Sâbık (geçmiş) tahkikatınızdan, zerre miktar şuuru bulunan anlayacak ki, tabiata icat vermek mümtenidir, muhaldir (imkânsızdır). Ve herşeyi doğrudan doğruya Vacibü’l-Vücuda (Varlığı kesin ve reddedilemez olan Allah’a) vermek vacipdir, zarurîdir. ‘Elhamdülillahi ale’l-iman’ (İman nimeti için Allah’a hamd olsun) deyip iman ediyorum.”

Eserin devamında, iman eden eski tabiatperestin, zihnini meşgul eden “Önemsiz şeylerde sebeplerin icada müdahaleleri Allah’ın rububiyet saltanatına ne zarar verir, bundan dolayı saltanatına bir noksanlık gelir mi?” şeklindeki iki şıklı sualine yine ikna edici bir cevap veriyor.

Son kısmında ise üç sual cevaplandırılıyor:

1. “Çok tembellerden ve târikü’s-salâtlardan (namazı terk edenlerden) işitiyoruz. Diyorlar ki: ‘Cenab-ı Hakkın bizim ibadetimize ne ihtiyacı var ki, Kur’ân’da çok şiddet ve ısrarla, ibadeti terk edeni zecr edip (sakındırıp) Cehennem gibi dehşetli bir ceza ile tehdit ediyor?”

2. “Her mevcut, her cihette, her işinde ve herşeyinde (...) meşiet-i İlâhiyeye (Cenab-ı Hakkın iradesine) ve kudret-i Rabbaniyeye tâbi olması çok azîm (büyük) bir hakikattir, (...) dar zihinlerimize sığışmıyor. Halbuki gördüğümüz bu nihayet derecede mebzuliyet (bolluk), hilkat ve icad-ı eşyadaki (varlıkların vücuda getirilip yaratılışındaki) hadsiz sühulet (kolaylık), (...) o hakikat-ı azîmeyi (büyük hakikati), en makbul ve en mâkul bir mesele olduğunu gösteriyorlar. Bu kolaylığın sırrı ve hikmeti nedir?”

3. “Şu zamanda çok ileri giden feylesoflar diyorlar ki: ‘Hiçten, hiçbir şey icatedilmiyor ve hiçbir şey idam edilmiyor; yalnız bir terkip, bir tahlildir ki, kâinat fabrikasını işlettiriyor.”

Bu üç sualin de geniş izahlarla cevaplandırıldığı eser, netice olarak, “tabiatı bırakıp hakikate geçen zat”ın şu sözleriyle sona eriyor:

“Cenab-ı Hakka zerrat (zerreler) adedince şükür ve hamd ve sena ediyorum ki, kemal-i imanı (kâmil imanı) kazandım; evham ve dalâletlerden kurtuldum ve hiçbir şüphem de kalmadı. Elhamdülillâhi alâ dini’l-İslâm ve kemali’l-iman. (İslâm dini ve kâmil imandan dolayı Allah’a hamd olsun.)”

İşte Tabiat Risalesi bu kuvvete sahip bir eser.

Dikkatle ve anlayarak okuyan inkârcı, materyalist ve tabiatperestleri imana getiriyor; ehl-i imanın da imanını güçlendiriyor.

Onun için bu esere, inansın veya inanmasın, herkesin ihtiyacı var.

10.05.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Geri


Önceki Yazıları

  (03.05.2010) - Yeni Asya’nın gündem takibi

  (26.04.2010) - Yine haklı çıktık

  (19.04.2010) - Gül kokulu Kutlu Doğum hediyesi

  (12.04.2010) - İşte Asr-ı Saadet

  (05.04.2010) - Sıra 20 Nisan’da

  (29.03.2010) - Bediüzzaman rüzgârı

  (22.03.2010) - Bediüzzaman haftası

  (15.03.2010) - Aydınların gözüyle Said Nursî

  (08.03.2010) - Sıra 23 Mart’ta

  (22.02.2010) - Hizmette 41. yıl

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Abdullah ŞAHİN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet BATTAL

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H.İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Hakan YILMAZ

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehmet YAŞAR

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Saliha FERŞADOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Yeni Asya Gazetesi - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat-Promosyon - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım