07 Mayıs 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR Mobil İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Ahmet ÖZDEMİR

Hz. Hızır ve İlyas'tan (as) Hıdırellez bayramına


A+ | A-

Yurdumuzda olduğu kadar dış dünyada da her yıl bahar mevsiminde yeşilliğin iyice canlandığı 6 Mayıs’tan itibaren Hıdırellez Bayramı kutlamaları başlar.

Bu bayramda insanlar ateşler yakıp üzerinden atlayarak zorlukları yeneceklerini, kısmetlerinin açılacağını, bir eve sahip olacaklarını, işlerinin rast gideceğini, birçok kötülüklerden kurtulup güzelliklere kavuşacaklarını ümit ederler. Yani birçok bid’atler ve bâtıl itikatlar yaygındır. Bu âdet ve inançların gerçekle hiçbir ilgisi yoktur. Her ülke ve bölgede farklı âdet ve alışkanlıklarla kutlanan bu Hıdırellez Bayramının aslı nedir, nereden gelmiştir, nasıl olup da tarihten önceki devirlerde başlatılan bir bayram günümüze kadar gelmeyi başarmıştır? Hızır-İlyas Bayramı nasıl olup da Hıdırellez olup çıkmıştır?

Hıdırellez denmesinin sebebi; çeşitli dinî kaynaklarda Hz. Mûsâ’nın (as) ümmetinden bir velî veya peygamber olduğu bildirilen ve Kur’ân-ı Kerîm’de, “Kullarımızdan bir kul…”1 diye anılan Hz. Hızır‘ın (Hıdır) kurak bir yerde oturması ile o yerin yeşerip dalgalanmaya başladığı, hadîs-i şerîfte bildirilmiştir. Bu sebeple yaz başlangıcında ortalığın yeşermeye başladığı güne yeşil mânâsına gelen Hıdır günü, yine bugünde Hızır (as) ile İlyâs‘ın (as) buluştukları rivâyeti sebebiyle de Hıdırellez denmiştir.

Bu konuda birçok farklı rivayetler vardır. İşte onlardan birisi:

Hz. Musa (as) zamanında bir hükümdarın tek oğlu kendini dinî hizmetlere adamıştır. Babasının hükümdarlığı, şan ve şöhreti onu tatmin etmez. Bu, Rabb’imizin de hoşuna gider. Ona kerâmetler ihsan eder. Nitekim irşad için geçtiği yerlerde bastığı çorak topraklar, yürüdüğü yol kenarları, oturduğu kuru zeminler yemyeşil hâle gelir, bahar çiçekleri açmaya başlar. Arapça’da yeşilin bir adı da “hazr” olduğundan çorak yerlerin yeşillendiğini gören halk, “Buradan bastığı yeri yeşillendiren genç geçmiştir” anlamında “Hızır geçmiştir” diyerek gence “Hızır” adını verirler. Artık halkın dilinde Hızır adını almış olan bu genç, Mayıs’ın başlarında görmeyi çok istediği İlyas Peygamber’le de (as) bir buluşma gerçekleştirir. Bu buluşmaya büyük değer veren halk, iki sevilen insanın buluştuğu bu günü Hızır-İlyas (as) Bayramı olarak ilân ederler. Hızır-İlyas isimleri söylene söylene Hıdırellez şeklini alır. Dilden dile söylene söylene Hızır-İlyas Bayramı da Hıdırellez Bayramı olarak değişir.

Bastığı çorak yerleri yeşillendirme kerâmetine mazhar olduğundan dolayı kendisine Hızır adı verilen bu gence peygamberlik verilmiş midir, verilmemiş midir? Hızır’ın kendisi sadece büyük bir veli mi, yoksa görüştüğü İlyas (as) gibi bir de nebî mi olduğu yolundaki rivayetlerin mânâsı nedir? Ayrıca halen yaşıyor mu, yoksa dünyadaki insanlarla ilgileri kesilmiş midir?

Hemen şunu ifade edelim ki, bu iki zât da kendilerine mahsus özellikteki hayatlarıyla hayattadırlar, yaşıyorlar. Ancak hayatı, sadece bizim yaşadığımız beşerî hayatla sınırlı görenlere göre, bunların hâlen yaşıyor olmaları mümkün değil ise de, hayat sadece bizim hayatımızla sınırlı olmayıp üst üste beş basamaklı hayat basamaklarının bulunduğunu da hatırlarsak, sözünü ettiğimiz bu iki zâtın da bu beş basamaklı hayatın ikinci derecesinde yaşadıklarını kabullenmekte hiç de zorlanmayız. Bu ikinci derecedeki hayatı yaşayanlar, bizim gibi maddî şartlarla kayıtlı değildir. Bir anda birçok yerlerde bulunabilir, darda kalanların imdadına yetişebilir, çeşitli görüntülere girip muhtaçlara yardımda bulunabilirler. Hatta bizim hayatımızı yaşayanlardan bazı seçkin veliler, Hızır makamına kadar yükselip Hızır’dan (as) ders alırlar. Hızır gibi darda kalanların yardımına onlar da koşarlar. Bunlar da çoğu zaman Hızır sanılır, gerçek Hızır’la karıştırılırlar.

Bediüzzaman, bu konuda Mektubât adlı risâlesinin başında soru cevap şeklinde fevkalâde dikkat çekici şu açıklamalarda bulunur:

“Hazret-i Hızır ve İlyas Aleyhimesselâmın hayatlarıdır ki, bir derece serbesttir. Yani, bir vakitte pek çok yerlerde bulunabilirler. Bizim gibi beşeriyet levâzımâtıyla daimî mukayyet değillerdir. Bazen, istedikleri vakit bizim gibi yerler, içerler; fakat bizim gibi mecbur değillerdir. Tevatür derecesinde, ehl-i şuhud ve keşif olan evliyanın Hazret-i Hızır ile maceraları, bu tabaka-i hayatı tenvir ve ispat eder. Hattâ makamat-ı velâyette bir makam vardır ki, ‘makam-ı Hızır’ tabir edilir. O makama gelen bir velî, Hızır’dan ders alır ve Hızır ile görüşür. Fakat bazen o makam sahibi, yanlış olarak ayn-ı Hızır telâkki olunur.”2

6 Mayıs günü, kış mevsiminin bitip sıcak yaz günlerinin başladığı anlamına da gelmektedir. Miladi takvimle 6 Mayıs günü Hıdırellez’dir. Hızır günleri yani yaz mevsiminin başlangıcı sayılan 6 Mayıs günü, Rumî senede Nisan ayının yirmi üçüncü gününe rast gelir. Bilindiği üzere Rumî takvimde yıl, Hızır ve Kasım (yaz ve kış) günleri olarak ikiye ayrılır. Mayıs ayının 6’sında Hızır ile yaz başlar, 186 gün sürer. Kasım ayının 8’ine kadar devam eder ve bundan sonra kış başlar. 179 gün sürer. Şubat’ın 29 çektiği artık yıllarda ise 180 gün olur.

Dinî kaynaklarımız, Hz. Hızır (as) ve Hz. İlyâs’ın (as) Allahu Teâlâ’nın sevgili kullarından olduğunu haber vermekle beraber onlar adına mukaddes bir günün varlığını bildirmemektedir. Hıdırellez gününün İslâm’da dînî bir hüviyeti ve kudsiyeti de yoktur. Ayrıca, 6 Mayıs’ta dinimizin tasvip etmediği tarzda kutlamalarda bulunmak, eğlenmek doğru değildir.

Dipnotlar:

1- Kehf Sûresi, 65.

2- Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat, s. 15-16.

07.05.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Geri


Önceki Yazıları

  (09.04.2010) - “Bediüzzaman Haftası”nın ardından...

  (31.03.2010) - Selâmlaşmak da şeâir-i İslâmiyedendir

  (30.03.2010) - Ulu Cami’de mevlid dinlemek

  (24.03.2010) - İman ve hürriyet mücadelesi

  (23.03.2010) - Bediüzzaman mânen yaşıyor

  (26.02.2010) - Kâinatın ölümü (kıyamet)

  (10.02.2010) - Vefatının 92. yılında Sultan II. Abdülhamid

  (01.02.2010) - Musafaha

  (21.01.2010) - Yaratılışla ilgili soru(n)lar

  (18.01.2010) - Şeytanlar niçin yaratıldı?

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Abdullah ŞAHİN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet BATTAL

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H.İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Hakan YILMAZ

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehmet YAŞAR

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Saliha FERŞADOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Yeni Asya Gazetesi - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat-Promosyon - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım