Recep TAŞCI |
|
23 Nisan çocuk bayramıymış |
Ülkelerin gelişmişlik düzeyini sadece ekonomik göstergeler belirlemez. Doktor başına düşen nüfus… Ortalama ömür süresi… Okur yazar oranı… Gibi kriterler de tayin eder. Şüphesiz bir kıstas da toplumun çocuğa verdiği değerdir. 18 yaşından küçükler çocuk kabul edilir. 12 yaşın altındakiler suç işleseler dahi cezalandırılmazlar. Çocukların hakları vardır. 1989 tarihinde Birleşmiş Milletlere üye 193 ülke tarafından imzalanan “Çocuk Haklarına Dair Sözleşme” ye göre; Çocuk hakları, kanunen ve ahlâkî olarak dünya üzerindeki bütün çocukların doğuştan sahip olduğu sağlık, eğitim, barınma, fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürgeye karşı korunma gibi haklarının hepsinin birden tanımlanmakta kullanılan evrensel bir kavramdır. Ne var ki dünya üzerinde; Savaşlar… Hastalık… Açlık… Susuzluk… Yoksulluk… En fazla çocukları vuruyor. Ölüyorlar… Dövülüyorlar… Sömürülüyorlar… Sürünüyorlar… Ülkemizdeki manzara da benzer. Bütün çabalara ve tıptaki gelişmelere rağmen bebek ve çocuk ölümlerinde Batı standartlarını yakalayamadık. Özellikle Doğu ve Güneydoğuda oran çok yüksek. AB kapısını çalan bir ülkeye yakışmıyor. Eğitim derseniz ticarîleşmiş. Kalitesiz. Sınıflar kalabalık. Bir yandan atanmayı bekleyen on binlerce öğretmen… Öte yanda boş geçen dersler. Haksız ve acımasız bir yarış. Sonuç… Mesleksiz ve vasıfsız işsizler ordusu. Bir acı gerçekte emek sömürüsü. TÜİK anketine göre okul yaşında 1 milyon çocuk izbe yerlerde boğaz tokluğuna sosyal güvenceden yoksun insafsızca çalıştırılıyor. Yazıktır günahtır. Daha beteri… Öksüz, yetim, terk edilmiş çocuklar. Hayata başlamadan kaybedenler. İtilen, kakılan, şefkatten sevgiden mahrum gözlerinin feri sönmüş sahipsiz çocuklar. 20 bini sokakları mesken edinmiş. Devlet yetersiz. Ayrılan bütçe devede kulak. Bir diğer ayıbımız… Şiddet. Çocuklarımızın yüzde 70’i ana baba veya öğretmeninden dayak yiyor. Kaba kuvveti benimseyen ruh sağlığı bozuk nesiller yetişiyor. Binlerce çocuk suç işliyor. Hırsızlık ve kasten adam yaralamadan hapishaneler dolup taşıyor. Af çözüm değil. Önemli olan suçlu üreten yoksulluk ve cehaletin kaldırılmasıdır. Bir sorun da cinsel istismar… Yaygın. En son patlak veren olay hepsinin üzerine tuz biber ekti. Ülke çalkalandı. İddia şöyle: Aralarında yaşını başını almış makam sahiplerinin bulunduğu insanlığını yitirmiş 100’e yakın kişi 7 kız çocuğuna tecavüz etmiş. Hem de bir yıldan fazla bir süre. Kimi para vermiş. Kimi çikolata. Ve şehirde tıs yok. Zihinlerde yüzlerce soru. Öylesine utanç verici iğrenç bir olay ki… Her soru kamu vicdanını kanatıyor. En iyisi susmalı… İşi yargıya bırakmalı… Konumlarına bakılmaksızın sapıklar cezalandırılmalı. Derken… Aynı şehirden gelen daha feci bir vahşet haberiyle sarsılıyoruz. Suç tarihi: 2009 Şimdi duyuyoruz. Fiil, toplu tecavüz ve bir cinayet. Mağdurlar 2 ve 3 yaşlarında iki çocuk. Sanıklar yine çocuk… Sayıları sekiz. Söyleyecek söz bulamıyoruz. Susuyoruz. Zaten belde halkı da sus pus. Sosyologlar, psikologlar, psikiyatristler, pedogoglar, akademisyenler ve siyasetçiler… Hepimiz… Düşünmeliyiz… Bir münferit olayla değil… Toplumsal bir sorunla karşı karşıyayız. Doğru soru şu olmalı… Nerede hata yaptık? Yazımızı noktalarken… Bir haber daha ajanslara düşüyor. Çocuk pazarlayan bir çete ortaya çıkarılmış. 26 kişi tutuklanmış. Ne diyelim? 23 Nisan çocuk bayramıymış! Kutlu olsun. 03.05.2010 E-Posta: [email protected] |