H.İbrahim CAN |
|
BM Nükleer Silâhsızlanma Konferansı ve İran meselesi |
ABD-İran arasında, İran’ın nükleer programına ilişkin mücadele sürüyor. Amerika, —Türkiye ve Brezilya’nın BM Güvenlik Konseyi’ndeki muhalefetinin de etkisiyle—uluslar arası kamuoyunu İran’a karşı yaptırım uygulamaya ikna edemiyor. İran da zaman zaman yakıt karşılığı uranyum, tekliflerin yeniden değerlendirilmesi, karşı teklif sunma gibi taktiklerle vaziyeti idare etmeye çalışıyor. İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad’ın BM Nükleer Silâhsızlanma Konferansı’na katılacağının açıklanması üzerine, Amerika’daki bazı milletvekilleri Amerikan yönetiminden vize verilmemesini isterken, bazı gruplar da otellerin “Boş odamız yok” demesi için kampanya açtılar. Bu gün başlayacak toplantı için protesto hazırlıkları da sürüyor. Ancak Ahmedinecad da sanki bunları tahrik etmek istiyormuş gibi, “Dünya terörizminin kökeninin Washington olduğunu gösteren belgelerimiz var” açıklaması yaptı. Bu arada gayet doğru bir şekilde “Bugüne kadar nükleer silâhı bir savaşta kullanan tek ülke Amerika’dır” tesbitini dile getirdi. Obama yönetimi bir yandan İran’ın nükleer programını durdurmak için yeni bir uluslar arası yaptırım kampanyasına hazırlanırken, öbür yandan da nükleer silâhlardan arındırılmış bir Ortadoğu girişimini planladığı iddia ediliyor. Bu plana göre Türkiye, İran ve İsrail’in de içinde bulunduğu ülkelerin nükleer silâhsızlandırılması için uluslar arası zeminde girişimlerde bulunulacak. Ama asıl sebebin ABD’nin İran’ın nükleer silâh üretmesi ihtimali üzerine bu kadar kıyamet koparırken, İsrail’in halen nükleer silâhlara sahip olmasına göz yumduğu eleştirilerini susturmak olduğu biliniyor. İsrail’i yalnızca yeni yerleşimler inşasını durdurmaya bile ikna edemeyen Amerika’nın, nükleer silâhlarından vazgeçmesini sağlayamayacağı biliniyor. Doğu Kudüs’teki yeni yerleşimin göstermelik olarak askıya alınmasını bile büyük başarı gibi ilân eden ABD’nin bir yandan da bu ülkeyle ilişkilerini yeniden düzeltmeye çalışması da, İsrail’e karşı gösterdiği tepkilerin dünya kamuoyunu teskin etmeye yönelik olduğu anlaşılıyor. Ancak İsrail bu planın Mısır’ın başının altından çıktığını ve İsrail’i bugün başlayacak konferansın gündeminde öne çıkarmayı amaçladığını ileri sürüyor. Gerçekten de İsrail’in nükleer silâhları konferansın gündeminde yer alıyor. New York’ta bugün başlayacak Konferansa 190 ülkenin temsilcisi katılıyor. Nükleer Silâhsızlanma Antlaşmasını imzalamamış ülkeler katılamadığı için, İsrail, Pakistan ve Kuzey Kore katılamıyor. Bir ay sürecek bu konferansta üç ana gündem maddesi var; mevcut nükleer silâhların elden çıkarılması, atom bombaları, parçaları ve inşa teknolojisinin yayılmasının durdurulması ve nükleer enerjinin barışçı amaçlarla kullanılması. ABD yalnızca Uluslar arası Atom Enerjisi Kurumunun denetim ve yaptırım yetkilerini güçlendirmeyi teklif edecek. Böylelikle kendisi ve İsrail’in aleyhine olabilecek bir kararın çıkmasını engellemeye çalışacak. Görünen odur ki; dünya artık Amerika’nın ikiyüzlü dış politikasının farkında. Bir yandan İran’a yüklenirken, öbür yandan İsrail’e sahip çıkmasını, Irak’ta kimyasal ve nükleer muhtevalı silâhlar kullanmasını, Ortadoğu’yu—İran’a karşı güvence sağlama bahanesiyle—savunma füze sistemleriyle donatmaya çalışmasını görüyor ve asıl amacı anlıyor. Yalnızca bağımlılıklar ve güçsüzlükler ülkelerin sesini çıkarmasını şimdilik engelliyor. Türkiye ve Brezilya gibi sesini çıkaran ülkelerin sayısı arttıkça; ABD, BM Güvenlik Konseyi’ni kendi çirkin planlarının aracı olarak kullanamaz hale gelecek. Umarız ikiyüzlü politikaların sonuçta kendi aleyhlerine döneceğini Amerikan yönetimi kısa sürede anlar ve bunun yerine, süpergüç olma konumunu, yoksulluğun, cehaletin ve savaşların ortadan kaldırılması için kullanmaya başlar. 03.05.2010 E-Posta: [email protected] |