H.İbrahim CAN |
|
Cern’de büyük çarpışma gerçekleşirken! |
CERN’deki büyük çarpışmada korkulan—daha doğrusu şehir efsaneleriyle bilinmezliğe ve korkutuculuğa bürünen—patlama olmadı. Halbuki ne efsaneler uydurulmuştu. Büyük çarpışma ile ortaya kontrolsüz bir güç çıkacağı, kara delik doğacağı, bu enerji ve kara deliğin dünyayı emip yok edeceği ileri sürülmüştü. Bazıları Tevrat’tan hareketle kayıp yüzük ile CERN arasında irtibat kurmuş, Tanrı kelâmının dünyaya yayılacağına ilişkin Tevrat âyetlerini alıp, CERN’de icat edilen interneti haber verdiğini ileri sürmüştü. Ve nihayet o çarpışmaların en önemlilerinden birisi gerçekleşti. İsviçre’nin Cenevre şehrinde yapılan deneyde 3,5 trilyon elektron volt (TeV) enerji ortaya çıktı. Deneyin aslı 27 kilometrelik bir oval tünelde iki taraftan gönderilen proton parçacıklarının müthiş bir hızla belli bir noktada çarpışmalarının sağlanması, böylelikle kâinatın ilk yaratılışındaki—yani 13,5 milyar yıl önceki— Büyük Patlama’dan hemen sonra maddenin nasıl oluştuğunun anlaşılması çabasından ibaret. Ama orijinaline uygun asıl çarpışma hızına en erken iki yıl sonra ulaşılabilecek ve protonlar 7000 milyar elektron volt enerjiye ulaşacak. Bunun için de saniyede 40 milyon kez çarpıştırılıyor parçacıklar. Böylece ışık hızına ulaşılmış olacak. Bu aşamada saniyede 600 milyon proton çarpışacak. Bu çarpışmaları gerçekleştiren ise Büyük Hadron Çarpıştırıcısı. İsviçre ile Fransa arasında ve yerin 100 metre altında bu sistem. 26.659 metre uzunluğunda ve içinde 8300 mıknatıs var. En büyük sıcaklık ile en büyük soğukluk bir arada sağlanıyor. Mıknatıslar önceden -193,2 C’ye kadar soğutuluyor. Sonra da helyum ile -271 dereceye düşürülüyor. Böylece çarpışmada ortaya çıkan ve güneşin merkezinden 100 bin kat daha fazla olan sıcaklığın etrafa zarar vermesi önleniyor. Kara delik efsanesine gelince; dünyada her şey zıddıyla kaim olduğu için, maddenin de zıttı olan anti-madde zaten kâinatta var. Burada atoma karşıt olarak anti-atom üretiliyor. Ancak madde ile anti-madde çarpışınca birbirini yok ediyor. Yani ortaya bir kara delik çıksa bile bu anında yok oluyor. CERN’de işte bu mekanizmanın nasıl çalıştığı inceleniyor. Böylece kâinat nasıl yaratıldı; bugüne nasıl gelindi ve sonrasında neler olacak sorularına cevap aranıyor. Sisteme onbinlerce bilgisayar dahil dünyanın dört bir yerinde. Onbeş yıl boyunca bu çarpışmalardan elde edilecek sonuçlar analiz edilecek. Şimdiden ne tür sonuçlar alınacağı bilinmiyor. Bilinen bir şey varsa; insanoğlu bu proje ile hem kâinatın bilinmezlerini öğrenme çabasında önemli bir adım atıyor; hem de geleceğin yeni ilimlerinin temelini oluşturacak fizik kurallarını keşfetmeye çalışıyor. Yani Sani-i Zülcemal’in san’at eserlerinde gizli sırları öğrenmeye çalışıyor. Türkiye bu projede gözlemci olarak yer alıyor. CERN’de yüz civarında Türk ilim adamı var. Ama ne acıdır ki; bunların büyük bir kısmı yabancı ülkelerin kurumları adına orada görev yapıyor. Kıymetli beyinlerimize biz sahip çıkamayınca, Batılılar kapıyor. Peki projede katılımcı olarak yer almak için neyi bekliyoruz? Füze savunma sistemlerine ayıracak büyük paraları bulurken, böylesine önemli bir projeye katılımcı mı bulamıyoruz? Belki bugün CERN’de hayaller, teoriler üzerinde çalışılıyor. Ama Albert Einstein’in dediği gibi; “Bilgi sınırlıdır. Hayal ise dünyayı kuşatır”. Ve her bir hayal geleceğin gerçeğinin temelidir.
01.04.2010 E-Posta: [email protected] |