Banu YAŞAR |
|
Rakip değil, ekip olmak |
Evlilik süreci iki insanın birbirini tanıma, hayatı paylaşma ve birlikte büyüme sürecidir. Bazı problemlerin ve anlaşmazlıkların çıkması da kaçınılmazdır. Önemli olan hiç sorun çıkmaması değil, bu sorunun nasıl ve hangi dil kullanılarak çözüldüğüdür. Kadın ve erkeğin yaratılış özellikleri, farklı yetiştirilme tarzları göz önüne alınarak yaklaşılırsa problemler daha kolay çözülecektir. Evliliğin ilk 4-5 yılı bu uyumun sağlanması için kritik yıllardır. Bu süreçte, öncelikle iyi niyetli olmaya, eşimizi tanımaya ve onun duygusal ihtiyaçlarını anlamaya çalışmalıyız. Dışarıdan bambaşka görünen davranışların sebebi de çok farklı olabilmektedir. Hemen önyargıyla davranmak yerine, şefkatle yaklaşmalı ve konuşmalarımızda olumlu cümleler kullanmalıyız. Evlilikte yaşanan bir çok sorunun temelinde, en başta kadın ve erkeğin yaratılışından gelen farklılıklar ve yetişme tarzı gelmektedir. Erkek yapısı itibari ile, çok konuşmayı sevmez, zaten kendini ifade etmek üzerine de yetiştirilmez. Duygularını ifade ettiği zaman ne yapacağını bilemez. Bu durum onların çok da tecrübe ettikleri bir şey değildir. Kadın ise, küçük bir kız iken bile, konuşmayı, kendini ifade etmeyi, kendini diliyle sevdirmeyi öğrenir. Erkek kendini ve gücünü ispat etmeyi, duyguları gibi daha hassas olan taraflarını göstermemeyi öğrenirken, kadın ilişki içinde varlığını hisseder. Erkek yaşadığı olayların ayrıntılarıyla fazla ilgilenmezken, bir kadın için yaşanan her olay, her söz en ince ayrıntısıyla hatırlanır. Bu sebeple eşinizi yargılamadan önce, onun yaratılışının ve yapısının sizden çok farklı olduğunu, belki de bunu yapmak istese de başaramadığını düşünün. Başka yollardan onunla iletişim kurmaya çalışın, çay ya da kahve yapıp, yanına oturun, onunla onun da severek izlediği bir şeyi birlikte izleyin. Birlikte yapılabilecek ortak aktiviteler planlayın. Ama asla yapmadıklarını sürekli yüzüne vurmayın. Unutmayın ki, olumsuz davranışların sürekli tekrar edilmesi ve söylenmesi, bu davranışların kemikleşmesini sağlar. Aynı şekilde, çocuklarımızı da sürekli yapmadıkları konusunda uyarırsak, duyarsızlaşır ve vurdum duymaz olurlar. Bize de karşımızdaki yapamadıklarımızı sürekli söylese, rahatsız oluruz ve düzeltmek için çaba göstermeyiz. Ama yaptığımız güzel davranışlarımız fark edilse ve söylense, daha fazlasını yapmak isteriz. Bunun yanında konuşmaya nasıl başladığınız da çok önemli. Öncelikle onu çok sevdiğinizi, beğendiğiniz bir çok yönü olduğunu, ama onunla daha çok konuşabilmeyi ne kadar çok istediğinizi söylemekle işe başlayabilirsiniz. Onu anladığınızı, akşamları eve ne kadar yorgun geldiğini fark ettiğinizi, aslında kafasını dinlemek istediğini bildiğinizi de söylemeyi ihmal etmeyin. Ama onunla konuşmanın ve paylaşmanın size ne kadar iyi geldiğini, bütün gün onu özlediğinizi ve kendisinin sizin için ne kadar değerli olduğunu da ekleyin. Erkekler eşleriyle konuştuklarında, onların dırdır edeceklerinden, sürekli şikâyet edeceklerinden ve yapmadıklarını yine yüzlerine vuracaklarından korkarlar. Bunun böyle olmayacağını bu şekilde konuşarak ona ispat edebilirsiniz. Anlaşıldığını gören insan değişmek için daha çok çaba gösterir. Fakat suçlanan insan ise, ya savunmaya geçer ya da yüreğindeki öfkeyi biriktirir, büyütür. Sonuçta evlilik bir rakip ilişkisi değildir. Karşı tarafta değil, aynı tarafta olmaktır. Ben olmaktan çıkıp biz olmayı öğrendiğimiz eşsiz bir deneyimdir evlilik. Bencillikle yürümez asla... “Hep ben mi adım atacağım, hep ben mi yapacağım” diye düşünmeyin. Bazı noktalarda hep siz adım atarken, diğer bir tarafta da hep o destekliyordur. Bu işin herkese uyan bir reçetesi de yoktur aslında. Herkes için yol farklıdır ve onlara özeldir. Bu özel ilişki emek verildiğinde daha da güzelleşir. Eşler hayatın içinde, rakip değil, ekip olmalıdır.
31.03.2010 E-Posta: [email protected] |