H.İbrahim CAN |
|
Dış politikada verimli bahar |
Mayıs ayı Türkiye için hareketli bir ay olacak. Suriye Devlet Başkanı Esad’dan sonra 11 Mayısta Medvedev Ankara’ya geliyor. Medvedev’in Suriye ziyareti öncesi Esad’ın Türkiye’ye gelmesi, peşinden Medvedev’in gelmesi, bu üç ülke arasında çeşitli alanlardaki işbirliğinin hızlanacağının göstergesi. Suriye ziyaretinin, Obama’nın Suriye’ye yaptırımları bir yıl daha uzatma kararından hemen sonraya denk gelmesi ise anlamlı. Rusya, küresel Ortadoğu oyunu içinde var olduğunu ispat etmek için bu fırsatı değerlendirmeyi planlıyor. İran kozunu, uluslar arası kamuoyunun nükleer programa yönelik tepkileri yüzünden çok rahat kullanamayan Rusya, Suriye üzerinden Ortadoğu’ya müdahil olduğunu göstermek istiyor. Suriye, Gürcistan savaşı esnasında, Rusya’yı destekleyen nadir ülkelerden birisi olmasıyla, Rusya’nın dostluğunu kazanmış görünüyor. Bu ziyarette gündeme gelen en önemli konunun Rusya’nın Suriye’nin Tartus şehrinde bir deniz üssü kurma talebi. Eğer bu talep kabul edilirse, Rusya tarihî bir hayalini gerçekleştirmiş olacak. Türkiye ise, gerek Suriye ile sıcak ilişkileri ve gerekse İran’a bu sıkıntılı döneminde gösterdiği dostluk ile bölgeye ilişkin hesapları olan herkesin mutlaka dikkati alması gereken bir ülke konumunda. Özellikle de İsrail’e karşı iki yıldır gösterilen tepkili tavır ile, geleneksel İsrail yanlısı politikanın terk edildiğinin gösterilmesi, bölge ülkelerinin Türkiye’ye olan sempatisini arttırdı. Irak’ın bütünlüğünü koruması için çaba göstermesi, Lübnan’la iyi ilişkiler kurması, Batı komşularına sıcak mesajlar vermesiyle bölgedeki itibarını pekiştirmeye çalışıyor. Rusya ile karşılıklı olarak vizelerin kaldırılması, ticarî ilişkileri geliştirmeye yönelik bir iyiniyet gösterisinden ibaret. Zira vize alınmasında sorun yaşanmıyordu. Ancak bu adım bile, Rusya’nın Türkiye ile dostluğa ve işbirliğine önem verdiğini gösteriyor. Ekonomik ilişkiler bakımından Rusya çok önemli. Halen 40 milyar dolarlık ticaret hacmiyle Rusya, Türkiye’nin en önemli ticarî ortağı. Türkiye, bir yandan Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinde mesafe kaydetmeye çalışırken, öbür yandan bölgesinde farklı diplomatik hamlelerle yeni açılımlar yapmaya başladı. Avrupa Birliği’nin özellikle Yunanistan krizi ile sarsıntıya girmesi, ülkemizin küresel krizde yıkılmayan finans sektörü ve inşaat sektörüyle öne çıkması, AB yetkililerini Türkiye’ye karşı tavırlarını yeniden gözden geçirmeye teşvik edebilir. Başka bir yazımızda ele almayı planladığımız, Avrupa’yı sarsan Avro krizinin, aslında uluslar arası sermayeyi Türkiye’ye çekebileceği ve bu fırsatın iyi kullanılmasının ülkemizi önemli bir ekonomik güce dönüştürebileceği hususu da çeşitli çevrelerde dile getirilmeye başlanıldı. Dış politikada bu tür gelişmeler olurken, içeride yaşananları izlemek insanı üzüyor. Milletin iradesine yönelik kirli oyunlara her gün yenilerinin eklenmesi, terörün yeniden can yakmaya başlaması, siyasetin yumruklaşmalar ve belden aşağı vurmalar ile gittikçe irtifa kaybetmesi, ülkemizin dışarıda yükselme trendi içinde olan itibarına gölge düşürebilecek üzücü gelişmeler. Umarız ülkemiz bu kirli oyunları tezgâhlayan şer odaklarından kısa sürede kurtulur ve bölgesinde daha güçlü adımlar atabilen bir güç haline gelir. 10.05.2010 E-Posta: [email protected] |