H.İbrahim CAN |
|
İsrail’in OECD üyeliğine hayır! |
OECD, 27-28 Mayısta yapacağı toplantısında dört ülkenin daha üyeliğe kabulünü karara bağlayacak: Şili, Estonya, Slovenya ve İsrail. Bu dört ülke, Rusya ile birlikte 2007 yılı Mayıs ayında üyeliğe dâvet edildi ve aynı yılın Aralık ayında belirlenen yol haritasına uygun olarak müzakereler başladı. Müzakereleri tamamlayan dört ülkenin katılımı ise bu toplantıda oylanacak. OECD Andlaşmasına göre bütün örgüt üyelerinin katılacağı konseyde oybirliği ile kabul edilmesi halinde yeni ülkeler üyeliğe kabul edilecek. Otuz üye ülke arasındaki tek Müslüman ülke Türkiye. İsrail, OECD’nin hazırladığı ülke raporuna göre, örgütün en yoksul üyesi olacak. Her beş İsrailliden birisi mevcut OECD üyelerinin ortalamasının iki katı daha fazla yoksul. Tabiî ki İsrail’in en yoksul kesimi de Müslüman nüfus ve Ortodoks azınlık. Ülkedeki nüfus grupları arasındaki sosyal uçurum, OECD ülkelerinin hiçbirinde yok. Ancak asıl önemli olan İsrail’deki zulüm, temel insan hak ve özgürlükleri ihlâllerinin başka hiçbir ülkede olmaması. Üç yıldır Gazze’yi ekonomik abluka altında tutan bu ülkenin, temel amacı “Daha güçlü, daha temiz, daha adil bir dünya ekonomisi” olan bir örgüte üye olarak alınmasının kabul edilmesi güç. Bazı Avrupalı Müslüman örgütler, Türkiye’nin İsrail’in üyeliğine ‘evet’ oyu vermemesi için kampanya başlattılar. Tek Müslüman üye olan Türkiye’nin, son zamanlarda hararetle savunduğu Filistin davasındaki samimiyetini göstermesi için, İsrail’in üyeliğine ‘hayır’ demesini bekliyorlar. Türkiye üç yıl önce İsrail’in üyeliğe dâvet edilmesi ve yol haritasının kabulünde evet oyu vermişti. Ancak o zamandan bu yana köprülerin altından çok sular geçti. İsrail, bütün dünyaya rağmen zulmünü ve işgal altındaki topraklara yayılmayı sürdürüyor. En büyük hamisi ABD bile, bu ülkenin kural tanımazlığını, insan hakları ihlâllerini ve saldırganlığını önleyemiyor. Böyle bir durumda Türkiye’nin üç yıl önceki tavrını sürdürme yükümlülüğünün bulunduğunu kimse iddia edemez. Böyle bir durumda hükümetten beklenen bu oylamada İsrail’in üyeliğine ‘hayır’ oyu vermesi. Okuyucularımızın da bu konudaki tepkilerini göstermesini, İsrail’in üyeliğine ‘hayır’ denilmesini istediklerini her zeminde hükümete duyurmalarının yararlı olacağına inanıyoruz. Şurası bir gerçek ki; Batı ülkeleri işlerine geldiğinde zamanında altına imzalar attıkları andlaşmaları tanımıyorlar. Türkiye’nin AB ile 12 Eylül 1963’te imzaladığımız ortaklık andlaşmasının açık hükümlerine rağmen, AB’ye alınmamasına karşın, daha serbest piyasa ekonomisi, temel hak ve özgürlükler, siyasal demokrasi kurumlarını tam oturtamamış on eski Sovyet bloku ülkesinin apar topar üye yapılması bunun en ibret verici örneği. Öyleyse Türkiye de açık tavrını göstermeli ve İsrail’in OECD üyeliğine, Filistin sorunu çözülene kadar ‘hayır’ demelidir. Hepimizin bu konuda elinden gelen gayreti göstermesinin de etkili ve faydalı olacağı kanaatindeyiz. 08.05.2010 E-Posta: [email protected] |