Faruk ÇAKIR |
|
Büyük ceza |
Hukuk sisteminde ciddî sıkıntılar olduğu yıllardan beri tartışılan bir konu. Adalet ya tecelli etmiyor, ya da geç tecelli ediyor. Dolayısıyla bu noktada güvensizlik yaşandığı herkesin bildiği bir hakikat olarak karşımızda duruyor. Zaman zaman kamuoyunu şok eden kararlara imza atıldığını herkes gibi biz de görüyoruz. Klâsikleşmiş bir misâl vermek gerekirse ‘bir tepsi baklava’ çalan hırsıza 5 yıl, ‘banka batıran’ her bir patrona 5 ay ceza veriliyor. Tabiî ki buradaki zikrettiğimiz rakamlar aynen yaşanmış rakamlar olmayabilir. Kısa olsun diye böyle bu rakamları zikrettik. Meselâ bir yerde iki kişi kavga etse ve birinin ‘düğmesi’ kopsa, ‘düğme’nin kopmasına sebep olan hapse girebiliyor, öte yandan da başka birisi bir ‘insan’ı öldürse az bir ceza ile işin içinden sıyrılabiliyor. Onlarca, hatta yüzlerce böyle kararlar alındığına kamuoyu şahit. Hatta bu konuda en ciddî itirazlar yine hukuk sisteminin içinde yer alan emekli ya da görev başındaki hukukçulardan geliyor. Hatırlatmak gerekirse, “Vicdanla cüzdan arasında sıkışıp kaldık” diyenler de yine ünlü hukukçulardı... Vakit gazetesinde yayınlanan bir yazıdan dolayı gazete aleyhinde açılan dâvâda “Bir trilyon sekizyüz milyar lira”yı bulan bir tazminat cezasına hükmedildiğini duyunca, ister istemez bunları hatırladık. Bu kadar büyük bir tazminat cezası daha önce herhangi bir gazeteye verilmiş midir, doğrusu bilmiyoruz. Ama ortada bir yanlışlık olduğu aşikâr. Açılan dâvâ 2003 yılında yayınlanan bir yazıyı konu ediyor ve ‘kesin karar’ olarak da anlaşılmamalı. Bu kararın Yargıtay’da temyiz edilme safhası var ve umuyoruz ki karar bozulur. Vakit yöneticilerinin açıklamalarına bakılırsa, dâvâ AİHM’e de götürülecek. Dâvâ Yargıtay’da bozulmasa bile, AİHM bu konuda Türkiye’yi mahkûm edebilir. Ummadığımız haber ve yazılardan dolayı Yeni Asya’ya da benzer dâvâlar açıldığı için Vakit yöneticilerini belki de en iyi anlayanlardan biriyiz. Meselâ, sırf “Deprem İlâhî ikazdır” dediği için gazetemizin imziyaz sahibi Mehmet Kutlular mahkûm edildi ve cezaevine konuldu. Kime sorulsa “Deprem İlâhî ikazdır” dediği için bir kişinin mahkûm olamayacağını bilir. Nitekim dâvâ devam ederken herkes böyle düşünüyordu. Türkiye, Kutlular’ı mahkûm etti, ama son tahlilde AİHM de Türkiye’yi ve dolayısı ile bu karara imza atanları haksız buldu. “312 general dâvâsı”nda da benzer şekilde Türkiye mahkûm olmaya aday görünüyor. Yazanlara ve çizenlere bu kadar büyük tazminat cezaları vermek basın özgürlüğünü tehdit anlamı taşımaz mı? “Acaba yazdığım yazıdan dolayı ben de tazminat öder miyim?” düşüncesi, yazanlara ve çizenlere ‘sansür’ anlamı taşımaz mı? Türkiye hür ve demokrat olacaksa, ‘adil bir yargı sistemini’ bir an önce tesis edebilmelidir. Bu da sadece kanun ve yönetmelik yayınlamakla değil, köklü bir zihniyet değişikliğiyle mümkün olur. “Büyük tazminat kararı”nın Yargıtay’da bozulmasını ümit ediyoruz... 08.05.2010 E-Posta: [email protected] |