Faruk ÇAKIR |
|
Eğitimin dili |
Eğitimle ilgili konular gündemin en üst sıralarında olması gerekiyor. Bu konu ne kadar tartışılırsa o ölçüde doğru neticelere ulaşmak mümkün. Malûm olduğu üzere ‘eğitimin dili’ de ihmale gelmez konulardan biri. Türkiye’de eğitim konusunda yapılan yanlışları saymakla bitiremeyiz, ama dil konusunda yapılan yanlışlar ap ayrı. Başta eğitimciler olmak üzere uzmanlar; konuşma ve yazma esnasında ‘çok az kelime kullanılması’nı tenkid ediyorlar. Ana dilin öğrenilmesine harcanmayan emek, ‘yabancı dil’ler için harcanıyor ve bu konuda da doğru metod uygulanmadığı yine uzmanlarca ifade ediliyor. Geçen yıllarda görüştüğümüz bir eğitimci, dil eğitimi konusunda devletin de, eğitimcilerin de, velilerin de ‘ikiyüzlü’ davrandığını söylemiş ve bu tesbitini de şöyle delillendirmişti: “Hepimiz biliyoruz ki mevcut sistemde hiç bir lise öğrencisi yabancı dili öğrenemiyor. O halde ya bu dil eğitiminden vazgeçelim, ya da öğrenebilecekleri bir sistem kuralım.” Gerçekten de böyle değil mi? Çok özel gayretlerin dışında hiç bir ‘normal lise’de yabancı dil öğrenilememektedir. O halde bu eğitim için harcanan ‘vakit’e ve ‘nakit’e yazık değil mi? Birbirimizi kandırarak nereye gidebiliriz ki? Bu konu elbette tartışmaya açık bir konudur, ama mevcut eğitim sisteminde yabancı dilin öğrenilmediği inkâr edilmez bir gerçek. Uzun yıllar yurt dışında yaşamış bir isim olan Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu, “Nasıl bir eğitim?” sorusunu cevaplandırırken (21. Yızyılda Türkiye’nin Hedefleri, MÜSİAD Yayını, 1994) şöylece özetlenebilecek tesbitlerde bulunmuş: * Türkiye’de eğitim dili her dalda, her düzeyde Türkçe olacaktır. * Meslek dalının ihtiyaçlarına göre çeşitli yabancı diller, ayrıca özel ve hızlı yöntemlerle iyi öğretilmelidir. * Ezberci, kopyacı, kalıpçı yerine araştırıcı ruhta gençler yetiştirilmelidir. Üniversitelerde, özenti değil gerçek anlamda araştırmaya ağırlık verilmelidir. Üniversite, devlet, sanayi arasında sıkı bir dayanışma kurulmalıdır. * Gençlerimizin ve velileririni aklı, fikri dışarı gitmek dışarda okumak, okutmak olmamalı. Bir sene fazladan yabancı dil hazırlık sınıfı okutmak başka ülkelerde görülmeyen bir zaman ve kaynak israfıdır. Bir yıl fazladan okunacaksa herkes bir yıl matematik okusun, işte o zaman öbür devletlerin de önüne geçer, sadece acentacı yetiştirmemiş oluruz. * Dışarıda dil öğrenimi ve okumak için harcanan para, mevcut üniversitelerin sağlam ve araştırma ruhuna dayalı bir hale getirilmesine ayrılmalıdır. * Dışarıya eğitim için bizde hiç olmayan uzmanlık dallarında doktora ve doktora üstü uzmanlaşacak kişiler gönderilmelidir. * Orta öğretimde olsun, yüksek öğretimde olsun gençlerimiz hem batı, hem İslâm ve hem de Asya kültür, tarih ve felsefesini öğrenmelidir. Descartes’i bilen, ama Gazali’yi hiç duymamış bir Türk genci düşünülemez. * Orta, lise ve yüksek okullarda Türk dünyası, karşılaştırmalı Türk lehçeleri, Türkî iller edebiyatları ve tarihleri, bugünkü toplumsal yapıları ve coğrafyalarını da içeren dersler konmalıdır. Yaz aylarında okullar, bu ülkelere öğrenci gezileri düzenlemeli, öğrenci, öğretmen alışverişi yapılmalıdır. * Eğitim düzenimiz Türçeyi iyi bilen, batıyı da Asyayı da tanıyan, Avrupa dili olsun, Arapça, Farsça, Urdu dili veya Hintçe olsun, Japonca, Çince olsun, bir yabancı dili seçeceği mesleğe göre yeterince bilen kendisinin ve toplumun maddi ve manevi refahına katkıda bulunacak olan insanlar yetiştirmelidir. 02.03.2010 E-Posta: [email protected] |