Yasemin GÜLEÇYÜZ |
|
Şefkat kahramanları (15) |
Firdevs Söker (1908 - 10 Şubat 1988)
Bediüzzaman Hazretlerinin Afyon Hapsinden önceki Emirdağ hayatı
Bediüzzaman Hazretleri Denizli Ağır Ceza Mahkemesinin Haziran 1944’teki beraat kararından sonra Denizli’de iki ay kadar kalır. 1944’ün Ağustos ayında Emirdağ’ına sürgün olarak gönderilir. Önce on beş gün kadar bir otelde kalır, sonra kira ile bir eve yerleşir. Ev kirasını da kendisi öder. Mektuplarında da ifade ettiği gibi “Denizli Hapsinin bir aylık sıkıntısını, bazen bir günde Emirdağ’ında çektiği”1, “Hapis ve kabir bu tarz-ı hayata müreccahtır”2 dediği sıkıntılı günlerdir bu günler. Risâle-i Nur Külliyatı içindeki Tarihçe-i Hayat’ta Emirdağ Hayatı bölümü bu konuda son derece ibretli tablolarla doludur. Daimî göz hapsinde, pencere ve kapısından kontrol edilmektedir. Bu hâli müşahede eden bir kısım Emirdağlılar, bütün baskılara aldırmayarak Bediüzzaman’a ilgi ve dostluk gösterip Risâle-i Nur’lara sahip çıkmışlardır. Bediüzzaman Hazretleri 1947 senesinin son ayında 15 kadar talebesiyle birlikte tevkif edilerek hapsedilir…
AHMET VE FİRDEVS SÖKER
Bu talebelerin içinde Ahmet Söker de vardır. Eşi Firdevs Hanımla birlikte ellerinden geldiğince Risâle-i Nur’a ve Bediüzzaman’a hizmet etmeye çalışan Ahmet Söker Afyon Hapsinde iki ay kalır. Suçu Bediüzzaman Hazretlerine at ve fayton temin etmektir(!)3 Bediüzzaman Hazretlerine Emirdağ’a ilk geldiği günden itibaren destek çıkan bu değerli ailenin bir ferdi olan Firdevs Hanım, onu tanıyanların hatıralarından öğrendiğimiz kadarıyla ibadetlerinde titiz, iktisatlı, kanaatkâr, misafirperver ve becerikli bir hanımdır. Temizdir, Üstad Hazretleri yoğurdunu daima ondan alır. Beceriklidir, Üstadın kimi zaman çorabını tamir eder, kimi zaman yeleğini diker. Misafirperverdir, Üstadı ziyarete gelen hanımları ağırlar, görüştürür. Zehra Dülek de onun ağırladığı misafirlerden bir tanesidir… İşte görüşmelerimiz sırasında Firdevs hanımı “O Emirdağ’da ilklerdendi” diyerek hayırla yâd eden şefkat kahramanlarının dilinden Firdevs Söker…
ÜMMÜHAN ÜNLÜ ANLATIYOR
Daha önce hatıralarını sizlerle paylaştığımız Ümmühan Ünlü, Emirdağlı şefkat kahramanlarından bir tanesi. Kızının ifadesine göre Firdevs Hanımla da “ahiret kardeşi” olacak kadar samimî. Ümmühan Ünlü anlatıyor: “Üstad Hazretleri geldiğinde, Emirdağ’da Firdevs hanımlar fayton verdiler. Hacı İzzetgiller de faytonun atını verdi. Emirdağ’da böyle baktılar, ettiler, hırkasını, çorabını ördüler. Firdevs, tabii o zamanlar buzdolabı da yok, Üstadın yoğurdunu kuyuya salarmış, soğusun diye. Üstadın talebeleri gider alırlarmış, karşılığında 25 kuruş bırakırlarmış. “Hacı Firdevs, kızının doğumuna İzmir’e gitmeye hazırlandığında Üstad Hazretleri Firdevs’in kocasını çağırıyor. ‘Firdevs İzmir’e gidecek kızının doğumu için. İzmir’de Zehra var. Ona bunları götürsün!’ diyerek eline kitapları ve adresi veriyor. Firdevs emanetleri alıp İzmir’e geldiğinde elindeki adresten Zehra’yı buluyor, kitapları ona teslim ediyor. Zehra, Üstadı görmek için Emirdağ’a geldiğinde Hacı Firdevs’te kaldı.”
EMİNE PEKTAŞ ANLATIYOR
Ümmühan Ünlü’nün kızı Emine Pektaş da Emirdağlı. Dolayısıyla Firdevs Anne ile ilgili çok hatıraları var. Kendisiyle yaptığımız görüşmede “O benim ahiret annemdi. Annemle de ahiret kardeşi olmuşlardı” diyerek hatıralarını bizimle paylaştı: “Üstad’ın faytoncusunun hanımıydı Hacı Firdevs Anne... Üstad’ın yoğurdunu küçük bir kapta taze olarak hazırlayıp Üstad’a yollarmış sürekli. “Hacı Firdevs Anne ve birkaç hanım daha Üstad’ın hırkalarını dikerlermiş. Anlattığına göre, iki Amerikan bezinin arasına elleriyle güzelce pamuk yerleştirirlermiş. Yorgan dikmekten farklı olarak, çok sık aralıklarla ilmek atar, gizli dikiş yapmaya gayret sarf ederek, düzgün görünmesini sağlarlarmış. Kalın olurmuş hırkalar, Üstad üşümesin diye. Çünkü Üstad Hazretleri pek bir şey yemediği için çok üşürmüş. Hatta yaz aylarında bile ince de olsa bir yorganı olurmuş mutlaka. Ayriyeten Firdevs Anne, Üstad’ın çamaşırlarını da yıkamış defalarca. Fakat Üstad Hazretleri her gelen çamaşırı yeniden durularmış suyla. Şafiî mezhebinden olduğu için, kadın eli değdi diye yaparmış bu hareketi Üstad.”
FİRDEVS ANNENİN HACI OLMA ÖYKÜSÜ…
“Onun annemle birlikte yaptığımız görüşmelerimizde ya da Risâle-i Nur sohbeti için hanımlarla toplandığımızda çok sık anlattığı bir hatırası vardı. Aynı zamanda hacı olmasının da sebebiydi bu olay: Üstad Hazretleri yoğurt alışında ya da çorap tamiri, hırka dikme gibi işlerde yardımı için her defasında Firdevs Anne’ye 25 kuruş gönderirmiş. Firdevs Anne de bu paraları hiç harcamadan, bir köşede biriktirmeye başlayarak daha sonra o parayla üç tane koyun almış ve bakması için bir çobana vermiş. O koyunlar kısa zamanda bereketle çoğalarak bir sürü meydana getirmişler. Hatta çoban bile bunun farkına vararak: ‘Senin koyunlar geleli beri, benim koyunlarım da kısa sürede çoğaldı’ dermiş. “Firdevs Anne böylece koyunlardan uzun süre gelir elde etmiş. Günlerden bir gün Hacca gitmek için hepsini satmasını istemiş çobandan. Çoban koyunları satmış. Fakat Firdevs Anne’den habersiz, üç tanesini bırakmış. Firdevs Anne Hacdan döndükten sonra çoban yünlerle ve yine çoğalan koyunlarla Firdevs Anneyi ziyaret ederek meseleyi anlatmış. ‘Senin koyunların çok bereketli, bana da faydası oldu. O yüzden hepsini satmadım koyunların. Bunlar senin hakkın’ diyerek sürüyü göstermiş. Allah rızası için hareket etmenin karşılığı işte...”
SEVİM MORGÜL ANLATIYOR
Emirdağ’da Üstadın hizmetinde bulunan ailelerin başında Çalışkanlar ailesi gelir. Fethiye ve Mehmet Çalışkan’ın kızı, Ceylan Çalışkan’ın kızkardeşi Sevim Morgül Firdevs Söker’i anlatıyor: “Firdevs Abla namazına, örtüsüne çok dikkat eden bir hanımdı. Risâle-i Nur’u tanımış, okumuş, sevmişti. Çok imanlıydı. ‘Risâle okuyalım, Üstadın hizmetinde bulunalım’ diye çırpınır dururdu. “Şahide Anne, Risâle-i Nur dersi için bize geldiğinde Risâle sohbetlerini seven komşularımız da hemen bizde toplanırdı. Dersi dinlemek için en başta Firdevs Teyze gelirdi. “Üstad Isparta’ya gittiğinde, ev boşalır, biz de evini temizlemek için toplanır giderdik. Firdevs Anne hemen gelirdi. “Üstadın yastığını kabartmak, hırkasını yıkamak için bazen eve getirirlerdi. Hiç unutmam yastığını dikmek için kaç kişi uğraşmıştı. Firdevs Teyze, Şahide Anne… Hepsi birden dikmişti. Ben o zaman ‘Bunda ne var ki, annem hemen dikiverir‘ diye düşünmüştüm, ama şimdi anlıyorum ki, hepsi ‘Bizim de emeğimiz geçsin!’ düşüncesiyle öyle hareket etmişlerdi. “Üstad Hazretleri Zübeyir Ağabeyi gönderir, yoğurdunu ondan aldırırdı. “İzmirli Zehra Anneye Risâle-i Nurları o götürmüştü. Zehra Anne Üstadı görmek için geldiğinde, Firdevs Annede iki gün kaldı. Zehra Anne bize de gelip, kaldı. Çok zayıf, nuranî, incecik bir hanımdı. Onu da çok severdik. “Zehra Anne, Ceylan Ağabeyin yardımıyla bir şekilde görüştü Üstad‘la. Hatta yanında limon getirmiş, ama Üstad Hazretlerine vermeyi unutmuş. ‘Nasıl verebilirim?’ diye üzülürken, Üstad da Ağabeylere ‘Zehra limon getirmiş, Hacı Firdevs’in evinde kalıyor. Gidin alın!’ demiş. Bunu hep anlatırdı Zehra Anne.”
ZEHRA DÜLEK ANLATIYOR
Bediüzzaman Hazretleri ile Emirdağ’da iki kez görüşen Zehra Dülek de hatıralarında Firdevs Söker’den şöyle bahsetmişti: “İzmir’den Emirdağ’a Üstadı görmeye gittim. Üstadım, Sikke-i Tasdik-i Gaybî’nin mahkemesi için evden ayrılmıştı. Firdevs Hanım ‘Odasını toplayacağım istersen gel’ dedi, beni içeri aldı. ‘Ah mübarek, ben seni dünya gözüyle görmeye geldim. Senden duâ isteyecektim’ diyerek ağladım, ağladım. Küçük bir yatağı, yastığı, yastığının altında sopası vardı. Sopayı alıp bir yandan ağlıyor, bir yandan dövünüyordum. Tuzluğundan ‘Helâl et!’ diyerek üç kez tuz aldım. Firdevs Hanımlarda kalırken, biraz sonra kapı çalındı, Ceylan geldi. ‘İzmir’den Zehra Hanım gelmiş. Üstad, onu görmek istiyor’ diyerek beni çağırdı. Yanına gittim, dünyalar benim olmuştu. Arabanın içindeydi. ‘Bana duâ et. Seni talebeliğime kabul ediyorum. Sen Şeyh Efendinin bize emanet ettiği üç hanımdan birisin. Memleketine git, hizmetine devam et!’ dedi. Ayrıldım. Dünyalar benim olmuştu. Gelirken yanımda limon ve yakası açılmadık bir gömlek getirmiştim, ama vermeyi unutmuştum. Ceylan biraz sonra yine gelerek, ‘Üstad, limonları ve gömleği istiyor’ deyince, şaşırıp ağlamaya başladım. Üstad, ‘Gömleğin yakasını kendisi açsın!’ demiş. Açıp, diktim. Üstadım bana ‘Zehra’ değil, ‘Zühre’ derdi.”
ÜLKER URAL ANLATIYOR
Ülker Ural’ın daha önce hatıralarını sizlere aktarmıştık. Bediüzzaman Hazretlerinin Emirdağ ve Bolvadin hanımlarını iman ve Kur’ân hakikatleri noktasında eğitmesi için vazifelendirdiği Şahide Yüksel’in kızı Ülker Ural’a, bu sefer de Firdevs Söker’i sorduk: “Annemle çok sık görüştüklerini hatırlıyorum. Bize sıkça gelirdi. Annemin evlerde yaptığı Nur sohbetlerini de düzenli olarak takip ederdi” diyerek onu hatırladı.
NURAN DURGUT ANLATIYOR
Bediüzzaman Hazretlerinin Emirdağ hayatında, Bediüzzaman Hazretlerine elinden gelen desteği verenlerden bir tanesi de Sıdıka ve Süleyman Kartal çiftidir. Bediüzzaman Hazretleri, çoğu zaman talebesi Zübeyir Gündüzalp’i göndererek bu aileden yumurta aldırır. Tabiî karşılığını vererek… Ailenin küçük kızı Nuran Durgut, annesinin arkadaşlarından Firdevs Söker’i anlatıyor: “Firdevs Anne, Emirdağ’da annemin arkadaşlarından biriydi. Annem hep anlatırdı: “Hanımlar eşleri vesilesiyle Üstadın Keçili’ye gideceğinden haberdar olur, Üstadın izniyle arkasından kıra giderlermiş. Üstad Hazretleri ‘Bunlar kim?’ diye arkası dönük vaziyette yanındakilere sorarmış. Zübeyir Ağabey de büyük bir hürmet ve edeple tanıtırmış onları. ‘Bu Şahide, bu Sıddıka, bu Firdevs, bu Hacı Osman’ın hanımı Zehra, bu Çerkezlerin Fatma, bu Azime Taktak…’ diye. Hanımların hepsi zaten tesettürlü, Üstadımızın da arkası dönük olurmuş. Onun sohbetini, iman hizmetine dair öğütlerini dinler geri dönerlermiş. “Ben küçükken annemin dizinde arkadaşlarıyla yaptıkları sohbetleri takip eder, duâlarına ortak olurdum. Bazı duâları ben de bilirdim. ‘Ah! Keşke bir daha annemler arkadaşlarıyla toplansa da ben de gitsem!’ diye duâ ederdim. O toplantılardan büyük bir lezzet alırdım çünkü. Sohbetler sıra ile evlerde yapılır, Şahide Anne düzenlerdi. “Özellikle Üstadımızın mahkemeleri olduğunda hemen bir araya gelirler hem Risâle dersleri, hem de salât-ı tefriciyeler çeker, 19 duâları okurlardı… “Üstadımız bir iş için Emirdağı’ndan ayrıldığında Firdevs Teyzenin de içinde olduğu hanımlar toplanır, Üstadın evini temizlemeye giderlerdi. Büyük bir şevkle ve sevgiyle evini temizlerlerdi. Ben de küçüktüm, ama onlarla giderdim… “
Kaynakça:
1- Bediüzzaman Said Nursî, Tarihçe-i Hayat, Emirdağ Hayatı, s.395-Yeni Asya Neşriyat Ekim 2002. 2- Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, 26. Lem’a, 15. Rica. 3- Nuriye Çeleğen, Bediüzzaman’ı Gören Hanımlar, Firdevs Söker bölümü.
FAYTON OLAYI
Firdevs Söker’in eşi Ahmet Söker, Üstad Hazretlerinin Emirdağ kırlarında gezmeye gittiğinde kullandığı atın sahibidir. Bu at bahane edilerek Ahmet Söker de Afyon Hapsinde iki ay yatar. Bediüzzaman Hazretleri bu olayı Risâle-i Nurlarda şöyle anlatır: “Bir zat atını beni gezdirmek için vermiş, ben de rahatsızlığım için teneffüs kasdı ile ekser günlerde, yazda bir iki saat gezerdim. O at ve araba sahibine elli liralık kitap vermeye söz vermiştim. Tâ, kaidem bozulmasın ve minnet altına girmeyeyim. Acaba bu işte hiçbir zarar ihtimali var mı? Hâlbuki ‘O at kimindir?’ diye elli defa bizlerden hem vali, hem adliyeciler, hem zabıta ve polisler sordular. Güya büyük bir hadise-i siyasiye ve asayişe temas eden bir vakıadır. Hatta bu mânâsız soruşların kesilmesi için iki zat hamiyetten, biri ‘At benimdir’, diğeri ‘Araba benimdir’ dedikleri için, ikisini de benimle beraber tevkif ettiler. Bu numunelere kıyasen çok çocuk oyuncaklarına seyirci olup gülerek ağladık ve anladık ki: Risâle-i Nur’a, şakirtlerine ilişenler maskara olurlar.”
Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, 26. Lem’a 09.05.2010 E-Posta: [email protected] |