Nimetullah AKAY |
|
İhlâs ve uhuvveti yaşayabilmek |
İslâm güneşinin ahirzamandaki önemli bir parıltısı olan Bediüzzaman Said Nursî’nin telif etmiş olduğu “Risâle-i Nur” eserleri, her Müslümanın şiddetle muhtaç olduğu hakikatlerin izahlarını içinde bulundurmaktadır. Zamanın, fikirleri karmakarışık hale getiren husûsiyetine karşı, bir İlâhî inayet olarak bu eserler ehl-i imanın imdadına gönderilmiştir. Burada İslâm nimeti, zamanın idrakine uygun bir şekilde insanlığın istifadesine sunulmaktadır. On yıllardır istifade ettiğimiz bu eserlerin, insanlara hem dünya, hem de ahiret saadetini kazandıracak özelliklere sahip olduğunu hiç çekinmeden söyleyebiliriz. Ancak imanı kuvvetlendiren ve İslâm’ı en güzel bir şekilde yaşamaya sevk eden bu eserlerle meşgul olanlarla elbette nefis ve şeytanlar uğraşmaya devam edecektir. Bu sebeple hiç tahmin edilmeyen durumlarda bile imtihanı kaybetme ihtimalinin bulunduğunu aklımızdan uzak tutmamamız gerekir. Korku ve ümit ortasında yaşamaya çalışmak ve “Allah’ın rızasını kazanma” hedefinden şaşmamak için elimizden geleni yapmamız gerekir. Bunun için Risâlelerde vaaz edilen kuvvetli düsturları hayatımıza geçirmekle kendimizi nefis ve şeytanların tasallutundan kurtarabiliriz. Şüphesiz hiç aklımızdan çıkarmamamız gereken düsturların başında “İhlâs” gelmektedir. İhlâs bütün amellerimizde İlâhî rızanın olmasını gerektirir. Nefis ve şeytanların tetiklediği duygularımızla hareket yerine, akıl ve kalb birlikteliğinin oluşturacağı akl-ı selimle hareket etmek ve Kur’ân’ı ve Peygamber-i Zîşan’ı (asm) yaşantımızın bütün karelerinde rehber edinmek temel hedef olmalıdır. Bu durumda “Bir zerre ihlâslı amelin, batmanlarla ihlâssız amelden daha evlâ olduğu” gerçeğini her zaman hatırımızda tutmamız gerekecektir. Şüphesiz ihlâs imtihanını geçen insanlar hem dünyada, hem de ahirette gerçek saadeti bulmuş olacaklardır. Amellerimizin ihlâslı olup olmamasının hakemi vicdanımız olmalıdır. Kalbimizde geçen en ince ve küçük duyguları bile bilen Rabbimizden hiçbir haletimizi gizleyemeyeceğimizi unutmamamız gerekir. İhlâssız amellerin hiçbir değerinin olmayacağını unutmayıp, ihlâslı ameller işlemeyi ana maksat yaparsak, nefis ve şeytanların tuzaklarına düşmeden istikamet üzere yolumuza devam etme imkânımız olabilecektir Allah’ın inayetiyle... Risâle-i Nur’da geçen önemli düsturlardan bir tanesi de “Uhuvvet” düsturudur. Bu düstur, bütün ehl-i imana kardeşliği şiddetle tavsiye etmektedir. Çünkü ehl-i imanın kardeşliği Allah’ın emridir ve Kur’ân’ın “Bütün mü’minler kardeştir” hükmüyle sabittir. Allah için birbirini sevmek, Müslüman kardeşini kendinden üstün görmek, kendimiz için istediğimizi Müslüman kardeşimiz için de istemek ve bu kardeşlerimize muhabbetle yaklaşmak bizim ana hedeflerimizden olmalıdır. Bediüzzaman Hazretleri bunun ile ilgili “Uhuvvet Risâlesi”ni telif etmiş ve mesleğimizde “Fenâfilihvan” (kardeşlikte fani olmak) düsturu olduğunu beyan etmiştir. Allah düşmanlarının ve dünyayı fesada vermeyi kendine hedef ittihaz eden insî şeytanların çokça bulunduğu bir dünyada, İslâm’ın aydınlığıyla yaşamaya çalışan insanlarla uğraşmak elbette insafla bağdaşmayacaktır. Ben bu yazımda bugünlük sadece “İhlâs” ve “Uhuvvet” düsturlarına dikkat çekmek istedim. Şüphesiz “İhlâs” düsturunu iyi anlamak için “Lem’alar” isimli eserden 20. ve 21. Lem’aları, “uhuvvet” düsturunu iyi anlamak için de “Mektubat” isimli eserin 22. Mektubu’nu çokça okumamız ve anladıklarımızı hayatımıza geçirmemiz gerekir. Risâlelerde, bizlerin istikamet üzere bir Müslüman olabilmemiz için, İslâm’ın bilhassa günümüzde bize çokça lâzım birçok düsturu ikna edici bir şekilde izah edilmektedir. Bütün bunları sırf okumuş olmak için değil, anlayıp hayatımıza geçirmemiz için okumalıyız. Temel hedefimiz, İslâm’ı en güzel bir şekilde anlayıp hayatımıza geçirerek Allah’ın rızasını kazanmak ve Peygamber Efendimizin (asm) sünnet-i seniyyesine uyarak ona lâyık ümmet olmak olmalıdır. Aksi takdirde dünyanın Allah’ın rızası dışındaki hiçbir ameli, makamı, mevkisi bizi kurtaramayacaktır. 10.05.2010 E-Posta: [email protected] |