Baki ÇİMİÇ |
|
Bediüzzaman TIRI’ndan yansımalar |
AZİZ ve muhterem okuyucularımızla Bedîüzzamân Hizmet TIRI ile alâkalı düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Esâsında programa biz sonra dâhil olduk. Gazetemiz Yeni Asya ve Sentezhaber sitemizde Bedîüzzamân Hizmet TIR'I ile ilgili haber ve resimler çıktıkça Samsun il merkezimizde de programın yapılamayışı bizi bir anda Ali Toker Ağabey ile iletişime geçirmeye sebep oldu. Yapılan görüşmeler ve telefon trafiğinden sonra arzu ettiğimiz şehir merkezine TIR’ın girişini planlayamadık. Ali Ağabeyin teklifi ile TIR’ın Çarşamba ilçesi Samsun-Ordu yol güzergâhında uygun bir mekânda durdurularak kısa bir program yapılabileceği haberi bizi bir anda hummalı bir çalışmanın içerisine attı. Hemen harekete geçtik ve istişaremizi yaparak görev paylaşımı yaptık. Dört bine yakın el ilânı ve afişlerin adres ve tarih basımlarını yaptırdık. TIR’ın gelmesine iki gün kala yapılan iş bölümü neticesinde bütün el ilânlarını ilçeye dağıttık. Bu arada yerel gazetede de haber çıkardık ve o gazetenin dağıtıcılarının teklifi ile gazete içerisine konulan el ilânları da bize ayrı bir şevk unsuru oldu. Bizim gâyemizin Bedîüzzamân Hizmet TIRI’nı vesîle yaparak Üstadın ismini ve resmini duymayan binlerce insana duyurmaktı. Allah’a hamdolsun buna muvaffak olduk. Bir anda gündem sanki Üstad Bedîüzzamân ve Risâle-i Nûr oldu. Belki bu vesîle ile muhtaç gönüllere ulaşır ve onların ebedî hayatının kurtuluşuna vesîle olunur ümîdimiz vardı. Böyle bir hadiseye de şahit olduk. TIR’ın geldiği gün Faik Altun Ağabey bilgilendirici konuşmasını yaparken Umut Yavuz kardeşimizin de bulunduğu bir yerde sesli sesli bir kişi konuşuyor ve dikkatleri üzerine çekiyordu. Merak ettim ve konuşmayı bırakarak Umut kardeşe “Ne oluyor?” diye sordum. “Bu kardeş Risâle-i Nûr sohbetlerinin yapıldığı yeri soruyor, merak ediyormuş ve gelmek istiyormuş” deyince “İşte o muhtaç gönüllerden birisi de bu kardeşimiz” diye sevindik. Hatta çevreden ilânları duyup gelenlerin merakları ve sordukları soruları bir görseydiniz hayret ederdiniz. “Bu kim?”, “Burada ne yapılıyor?” gibi sorular soruluyor ve biz bu soruları vesîle yaparak Üstad Bedîüzzamân ve Risâle-i Nûrları anlatıyorduk. Tâ Van’dan eşinin işi münâsebeti ile ilçemizde ikamet eden bir ablamız ilânların vesîlesi ile eşi ile TIR’ı ziyârete gelmiş ve “Ben sohbetlere katılmak istiyorum, burada böyle hizmetler yapıldığını bilmiyorduk, bu vesîle ile öğrendim ve koşarak geldim” demesi de yine bir muhtaç gönlün Üstad Bedîüzzamân ve Risâle-i Nûrlar ile kavuşması oluyordu. Dağıtılan kitapçık ve broşürleri almak için sıraya girenleri bir görseydiniz! “Bir tane dahâ veriniz, komşuma da götürmek istiyorum, ben de istiyorum… ben de istiyorum… dahâ var mı? Bize kalmadı mı?…” gibi isteklere kardeşlerimiz gazete, “Ey Nefsim!” tablosu (en çok ilgi gören hediye bu oldu) ve diğer kitapçık ve broşür hediyelerini vermeye yetişemiyorlardı. Şahsım adına böyle bir ilgi beklemiyordum. Hem program esnâsında, hem de programdan sonra aldığımız geribildirimler çok müsbetti. Şükürler olsun Rabbimiz bizi mahcup etmemişti. Üstad’ın şahs-ı mânevîsi de bizzat vazîfe başındaydı. Bunu yakînen hissediyorduk. Maksat hâsıl olmuştu ve ilçemizden Bedîüzzamân geçmişti. Biz ise hem memnun, hem de mesrur olarak Bedîüzzamân Hizmet TIRI’nı Ordu güzergâhına doğru yolcu ettik. “Yolun açık olsun Üstadım!” dedik. Burada birkaç noktaya dahâ temâs etmek istiyorum. Öncelikle Bedîüzzamân Hizmet TIRI’nın müsbet ve dolu taraflarına bakmak istiyorum. Dahâ güzel hizmetlere ve tekâmüle vesîle olmak için tekliflerimizi meşrû zeminlere İnşâallah getireceğiz. Lütfen bu düstûra çok dikkat etmeliyiz. Zaman zaman hizmete taâllûk eden meselelerin meşrû zeminler dışında mîzânsız sûrette konuşulması ve münâkaşasının şahsım adına uygun olmadığını düşünüyorum. Onun için de dahâ güzel Bedîüzzamân Hizmet TIRI faaliyetleri için yapılacak hizmetlere müsbet tekliflerimizi meşrû zeminlere getirmeli ve konuşmalıyız. Şu an için sadece güzellikleri yazmak ve konuşmak gerekir diye inanıyorum. Çünkü bu mesele o kadar kolay bir mesele değil. Emek, sabır, gayret, maddî ve mânevî himmet gerektiren bir olay. Hele ki en önemlisi de ihlâs gerektiren bir hadise. Onun için Bedîüzzamân Hizmet TIRI faaliyetlerini çok önemsiyorum ve bu hizmeti ileride devamı için büyük bir cesâret ve adım olarak telâkkî ediyorum. TIR’ın yolda giderkenki haşmeti her şeye değiyor. Üzerine giydirilmiş resimler ve yazılar mükemmel. Çok ilgi çekiyor. Dış görünüm olarak harika bir tasarım olmuş. Dağıtılan broşürler ve kitapçıklar da çok iyi düşünülmüş ve çok güzel. Sinevizyon gösterisini biz izleyemedik, çünkü bizim programımız kısa program oldu. TIR açılmadı. Muhakkak uzun programlar çok daha şevke medar oluyordur, buna inanıyorum. Bedîüzzamân Hizmet TIRI mahallere hem gayret, hem heyecan getirdi, hem de ataleti üzerimizden atmaya vesîle olduğu için çok önemsenmesi gereken bir hizmettir. Bir anda iller veya ilçeler bir haftaya yakın Üstad’ın ve Risâle-i Nûrların tahşidatına uğruyor ki, bu mükemmel bir hizmet diye inanıyorum. Yazımızın son kısmında Çorum’da yaşanan çok önemli bir hadiseyi mânâ-i harfî ile tefekkür etmek istiyorum. Olayı Umut Yavuz kardeşimden dinlediğimde çok etkilendim. Hadise şöyle gelişmiş: Çorum Yeni Asya temsilcisi Mehmet Kovancı anlatıyor. Daha önce Çorum merkezindeki Saat Kulesinin önünde konaklamak için çok uğraştıklarını ancak izin alamadıklarını belirterek, “Bütün Çorumlu Nur Talebelerinin gönlünde Saat Kulesinin önü vardı. Burası için izin alamadığımızdan dolayı biraz buruktuk. Ancak Allah yüzümüzü güldürdü. TIR’ın duracağı yere bir kaç araç gelip yasak olmasına rağmen durmuşlar. Trafik ve belediye ekipleri de bu konuda tedbir almamış. Sonuçta TIR’ımız geldi ancak alana giremedi. Bizi oldukça mağdur eden bu durum karşısında emniyet güçleri ve belediye ekipleri, soruna çözüm bulmak adına devreye girince, daha önce binbir güçlükle izin alınamayan saat kulesinin önünü bize tahsis etmek durumunda kaldılar. Burada emniyet güçleri de bizlere çok yardımcı oldu. Netice itibariyle Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet TIR'I Çorum’da lâyık olduğu noktaya, Çorum’un kalbine yerleşti” dedi.1 Yaşanan hadise böyle olmuş. Ne dersiniz? Üstadın tasarrufu mu? Yoksa sebeplerin tesirsiz oluşu mu? Sanırım bu yaşanan hadisede çok ilginç dersler var. Mânâ-i harfî olarak düşünürsek; öncelikle bütün sebepleri devreye sokarak izin alınmak isteniyor, ancak şehir merkezi için izin verilmiyor. Sonra şehir dışında cemaatin istemediği bir yere izin veriliyor. Yani şehir merkezi için zâhiri sebepler sükût etmiş gözüküyor. Ancak müessir-i hakîkî olan Allah, beşerî ve diğer sebepleri tersine çeviriyor. TIR’ın izin verilen yere girememesine başka sebepler halk ediliyor. Bu sebepler zahirde zayıf iken güçlendiriliyor ve TIR izinli yere giremiyor. Sonra günlerce şehir merkezi için izin alınmaya gayret edilen yere, yüce Allah, TIR’ın yönünü ve yüzünü çeviriyor. “Sizin sebeplerinizin tesiri yok” hakîkatini bir kez dahâ gösteriyor. Beşerî sebeplerin vermediği izinler ve kapılar aralanıyor. TIR şehir merkezindeki Saat Kulesinde faaliyetler için konaklıyor. Hem de sabaha kadar. Yüce Rabbimiz mânen şöyle bir ders veriyor olmalı: “Ey insanlar! Sebeplerin tesiri yok. O sebeplerin arkasındaki Müsebbibü’l-Esbab’ı görünüz ve yüzünüzü, yönünüzü ve özünüzü O’na dönünüz. Sebeplere sadece ince bir perdelik vazîfesinden dahâ ileri hak ve tesir vermeyiniz. İşte gördünüz, olmaz denilen bir hâdise nasıl da kolayca oldu ve siz bunu gözlerinizle gördünüz ve yaşadınız.” Sanırım alınması gereken en önemli ders bu olması gerekir. Öyleyse sebepler Allah’ın kudretine bir perdedir. Hem de tenteneli bir perdedir. Allah’ın (cc) icrâatına ve kudretine ortak değillerdir. Perdeler arkasında Allah’ın (cc) irâdesini ve kudretini görmek ve anlamak durumundayız. Çünkü her şey O’nun (cc) ilmi, irâdesi ve kudreti dairesinde işlemektedir. Kâinatta tesadüf yoktur. Böyle ince ince tecellî-i esmâ izdüşümleri ve dokumaları vardır, alenen görünüyor.
Dipnot:1- http://www.sentezhaber.com/bediuzzaman-corumun-kalbine-yerlesti.htm 30.09.2010 E-Posta: [email protected] |