02 Ağustos 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Çevre

Millî parklar laboratuvar gibi

TÜBİTAK destekli, ‘’Ihlara Vadisi ve Çevresinde Doğa Eğitimi 2010’’ programına katılan ve ‘’Türkiye’deki Doğa Eğitimlerinin Önemi’’ başlıklı faaliyeti gerçekleştiren Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı ve Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Mutluer, dünyanın her geçen gün yeni çevre sorunları ve tabiat olayları ile karşı karşıya kaldığını, son olarak da Meksika Körfezi’nde yaşanan petrol sızıntısının çevre kirliliğine olan ilgiyi arttırdığını söyledi.

Dünyada çevre anlamında kötü bir gidişin olduğunu belirten Mutluer, ‘’Ormansızlaşma ve su kaynaklarının tükenmesi sonucu hızlı bir çölleşme var. Sanayileşme sonucu çevre kirliliği önlenemez boyutlara geldi. Dünyada çevre kirliliğinde kötüye gidişin geriye çevrilmesi imkânsız bir hale gelmiştir ve bu süreç ancak yavaşlatılabilir’’ dedi. Dünyayı kirleten gelişmiş ülkelerin, tabiat olayları karşısında çaresiz kalmanın da etkisiyle 1970’li yıllarda çözüm arayışları için harekete geçtiklerini ifade eden Mutluer, ‘’Gelişmiş ülkeler zirveler düzenlerken, akademik kurumlar ve sivil toplum kuruluşları da dünyanın kötü gidişini önlemek için çözüm arayışları içine girdiler’’ diye konuştu. Mutluer, gelişmiş ülkelerin çevreye karşı duyarlılığı arttırmak ve çevre bilinci oluşturmak için tabiat eğitimleri projelerini uygulamaya koyduklarını belirterek, şunları söyledi: ‘’ABD’de bugüne kadar okul çocukları ve öğretmenlerinin çevre bilincinin gelişmesi, bir ölçüde temel ekolojiyi anlamalarına yardımcı olmak amacıyla ‘Yaban’ (Wild) adlı proje kapsamında 49 eyalette yaklaşık 240 bin eğitmen tarafından 20 milyondan fazla öğrenciye ekoloji temelli çevre eğitimi verilmiştir. Yine ABD’de ‘Project Learning Tree’ kapsamında 49 eyaletteki 200 bin eğitmen tarafından 10 milyonun üzerinde öğrenciye çevre dersi verilmiştir. Japonya’da 1972 yılında kurulan ‘Japonya Doğa Koruma Derneği’ çevre korumaya ilişkin eğitim faaliyetleri düzenlerken, 10 binin üzerinde çevre koruma eğitmeni bulunmaktadır.’’ TÜRKİYE’DE TABİAT EĞİTİMİ TÜBİTAK’LA GELİŞİYOR TÜRKİYE’DE çevre eğitimi alanında projelerin TÜBİTAK, Millî Eğitim Bakanlığı ve vakıflar tarafından uygulandığını anlatan Mutluer, bunlar içinde en kapsamlısının TÜBİTAK tarafından gerçekleştirildiğini söyledi. TÜBİTAK’ın ABD’deki uygulamalardan esinlenerek ilk defa 1999 yılında Termessos Millî Parkı’nda başlattığı tabiat eğitimlerinin bugün Türkiye geneline yayıldığını ifade eden Mutluer, şöyle devam etti: ‘’Özellikle millî parklar çevresinde başlatılan doğa eğitimi zaman içinde doğal ve kültürel alanlara genişlemiştir. TÜBİTAK 2007 yılında 13 projeye destek verilirken, 2008 yılında 18 millî parkta ve değişik alanda doğa eğitim projeleri uygulandı. 2009’da ise doğa eğitimi ve bilim okulları birleştirildi. Toplam proje sayısı 27’ye ulaştı. Bu projeler büyüyerek devam ediyor. 2010 yılında TÜBİTAK’ın desteklemiş olduğu doğa eğitimi ve bilim okullarının sayısı 49’a yükseldi.’’ Mutluer, tabiat eğitimlerinde kişi başı maliyetinin 2 bin TL civarında olduğunu kaydederek, ‘’Her projede ortalama 25-30 kişi yer alıyor. Türkiye’de tabiat eğitimi ABD’den 30 yıl geç başlasa da 10 yıl içinde binlerce tabiat sever eğitildi. Doğa eğitimleri tabiat sevgisini dalga dalga genişletirken, insan ve çevre ilişkisini uygulamalı olarak geliştiriyor’’ diye konuştu.

02.08.2010


Caretta yuvalamasında Belek rekor kırdı

Dünya üzerinde 100 milyon yıldan fazla süredir varlıklarını sürdüren caretta carettaların Belek kumsallarındaki yuva sayısı, tıpkı turist sayısında olduğu gibi önemli bir artış kaydetti. Belek’in caretta carettaların Akdeniz’deki en büyük yumurtlama alanı olan Yunanistan’ın Zakinthos Adası’nın rakibi haline geldiği bildirildi.

Özel Çevre Koruma Kurumu, Belek Turizm Yatırımcıları Birliği (BETUYAP), Hacettepe Üniversitesi (HÜ) ve Ekolojik Araştırmalar Derneği’nin (EKAD), turizm tesisleriyle işbirliği yaparak deniz kaplumbağalarını olumsuz etkileyen faaliyetlerin azaltılması amacıyla başlattığı ‘’Deniz Kaplumbağaları Koruma Projesi’’ 12. yılına ulaştı. Projeyle nesli tükenmekte olan caretta carettalar, Belek sahilinde yeniden hayat buldu. EKAD Başkanı Dr. Ali Fuat Canbolat, 12 yıldır gönüllü öğrencilerle Haziran-Eylül aylarında deniz kaplumbağalarını korumak için çalışma yürütüldüğünü ve bu çalışmalar neticesinde Belek kumsallarındaki yuva sayısının hızla arttığını kaydetti. Canbolat, projeye başlarken bölgede 400 yuva tesbit ettiklerini belirterek, son yapılan tesbitlerle 30 kilometrelik kumsaldaki yuvalama alanı sayısının bin 260’a ulaştığını bildirdi.

02.08.2010


Doğu Toroslarda sincap sayısı arttı

SİncaplarIn, Doğu Toroslar’daki popülasyonunun her geçen gün arttığı, gömdükleri kabuklu yiyeceklerle yörenin bitki çeşitliliği ve coğrafi dağılımlarına olumlu katkı sağladıkları bildirildi.

Çukurova Üniversitesi Botanik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Atabay Düzenli, Doğu Toroslar’da, Mersin’in Çamlıyayla ilçesinde yaptıkları incelemeler sırasında, ormanlık alan içindeki çeşitli noktalarda farklı bitkilerle karşılaştıklarını belirterek, bunun sebeplerini araştırdıklarını ifade etti. Düzenli, araştırma sonucunda sincapların kış hazırlığı için topladıktan sonra toprağa gömdüğü ceviz, meşe palamudu, fıstık ve benzeri ‘’yiyecek’’lerin fidana dönüşmesiyle bitki çeşitliliği oluşturduğunu ve bunların dağılım alanlarını genişlettiklerini belirlediklerini kaydetti.

02.08.2010


Karadeniz kıyılarına katı atık tehdidi

Karadenİz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Sürmene Deniz Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi ve TEMA Vakfı Trabzon İl Temsilcisi Yrd. Doç. Dr. Coşkun Erüz, Doğu Karadeniz’deki katı atık kirliliğinin, halkın sınırlı sayıdaki kumsal ve plajlardan yararlanmasında engel oluşturduğunu söyledi.

Erüz, evsel, tıbbî, endüstriyel, ticarî ve kurumsal atıklar, tarım ve bahçe atıklarının katı atık olduğunu, bu atıkların bazılarının çevre ve insan sağlığı açısından son derece tehlikeli olduğunu, bu atıkların düzenli bertaraf edilmesi gerektiğini belirtti. Denizlerin uzun zamandır her türlü tehlikeli atığın maalesef boşaltım alanı olarak kullanıldığını söyleyen Erüz, ‘’Son çeyrek yüzyılda çöp sorunu denizlerde büyük bir problem olarak görülmeye başlanmıştır. Özellikle plajlarda biriken çöpler son 10 yılda yüzde 80 artmıştır. Hızla artan bu sorun dünyadaki hızlı nüfus artışı ve nüfusunun büyük kısmının kıyılarda yaşamasıyla dolayısıyla çöplerin denize boşaltılmasıyla ortaya çıkmaktadır’’ diye konuştu.

02.08.2010


Dalyan’da elektrikli tekneler dönemi

Denİze bağlı kanalları ve gölüyle tabiat harikası olan Dalyan’ın kirlilikten kurtarılması amacıyla yürütülen gezi teknelerinin dizel yatıklı motorlarının, elektrikli motora dönüştürülmesi projesi çalışmaları sürüyor.

İnci Akü Ar-Ge birimindeki mühendislerin çabaları ve öncülüğünde sürdürülen çalışmayı tanıtmak amacıyla belgesel film çekimine başlandı. Dalyan kanallarında günlük gezi turları düzenlenen 600’e yakın dizel motorlu içten yanmalı tekneler, ortama saldıkları karbonmonoksit ve karbondioksit gazlarla havayı, sintineleri ya da motordan sızan yağlarla suyu kirlettikleri gibi, gürültü kirliliğine de yol açıyor. Dalyan’da ki fosil yakıtla çalışan teknelerin çevre dostu elektrik motora dönüştürülmesi amacıyla 2007 yılında başlatılan ‘’Caretta Projesi’’nin yürütücülerinden İnci Akü proje yetkilisi Onur Eren Deniz Temiz Derneği’nin (TURMEPA) davetiyle başlattıkları projenin, şirketin sosyal sorumluluk anlayışı ve çalışanlarının heyecanı sayesinde olumlu seyrettiğini ifade etti. Eren, ‘’Projeyi,Türkiye’nin çevre açısından özellikli ve hassas noktaları başta olmak üzere tamamına yaygınlaştırmayı planlıyoruz’’ dedi. K

02.08.2010


Azap Gölü can çekişiyor

Ege Bölgesi’nin Büyük Menderes Nehri ve Bafa Gölü’nden sonra üçüncü büyük sulak alanı olan Azap Gölü’nde yaşanan kirlilik sebebiyle ekosistemin çökmesine yol açtığı, tabiî sistemin en üst basamağında yer alan kuşların bile ölmeye başladığı bildirildi.

Kuşadası Ekosistemi Koruma ve Doğa Severler Derneği (EKODOSD) Başkanı Bahattin Sürücü, zengin bir biyoçeşitliliğe sahip olan Azap Gölü’nde, çevresindeki tarım arazilerinden ve Menderes Nehri’nden gelen kirlilikle meydana gelen balık ölümleri ve bunun sonucunda ortaya çıkan taban kirliliği ve metan gazı oluşumuyla ekosistemin bozulduğunu belirtti. Sürücü, ‘’Ölen balıkları kuşlar yiyor. Bunun sonucunda göldeki doğal dengenin en üst basamağını oluşturan kuşlar da ölmeye başladı. Gölde şu anda ekosistem çökmüştür. Çevresinde yaşam devam etmektedir. Ancak gölden su içen hayvanları, göl suyundan sebzelerini, tarlalarını sulayanları neler beklediği konusunda kimsenin bilgisi yok. Azap Gölü’ne acil dikkat çekiyoruz’’ dedi.

02.08.2010


Altındağ’da geri dönüşüm çalışmaları devam ediyor

AltIndağ Belediyesinin kâğıt, plastik, cam, metal ve arşiv gibi ambalaj atıklarının geri dönüşümü için başlattığı çalışmanın, ilk altı ayda 4 bin 573 noktaya ulaştığı belirtildi.

Altındağ Belediyesi’nden yapılan yazılı açıklamada, ilçede bulunan apartman, site yönetimleri, okullar, üniversiteler, kamu kurum ve kuruluşları, hastaneler, oteller, lokantalar, büfeler, sağlık kuruluşları, spor kompleksleri, sanayi siteleri, marketler, satış noktaları, fabrikalar, iş ve alış veriş merkezleri ve benzeri noktalara ulaşan Altındağ Belediyesi Temizlik İşleri Müdürlüğü Atık Geri Dönüşüm Birimi’nin, her geçen gün daha fazla ambalaj atığını toplayarak, tabiata katkıda bulunduğu hatırlatıldı.

02.08.2010


Serin tatil Doğu Karadeniz’de

Nemlİ ve ılıman iklimi sayesinde dört mevsim yeşilliğini koruyan Doğu Karadeniz, güneşin kavurucu etkisinden kurtulmak, tabiatla başbaşa vakit geçirmek isteyenlere alternatif sunuyor.

Kuzeyde Karadeniz, kıyıya yakın mesafede ise denize paralel uzanan Doğu Karadeniz Dağları, yöreyi aynı enlemlerdeki diğer sahalara göre oldukça ılıman hale getiriyor. Her mevsim yağışın görülebildiği yöre, iklim özellikleriyle Türkiye’deki bölgelerden ayrılıyor. Dağların kuzeyinde hüküm süren nemli ılıman iklim Karadeniz’deki bitki örtüsünün çeşitliliğini arttırıp, yeşilin her tonunun görülebileceği bir tabiat harikası haline getiriyor. Türkiye’nin yağmur ve sis ormanları, eko sistemleri, 2500 dolayındaki bitki ve 250 kuş çeşidi, nadir yaban hayatı, alpin çayırları, buzul gölleri, akarsuları, millî parkları ve 3937 rakımlı Kaçkar Dağı zirvesi ile dünyanın korumada öncelikli 200 bölgesinden biri ilân edilen Doğu Karadeniz, güneşin kavurucu etkisinden kurtulmak, tabiatla başbaşa vakit geçirmek isteyenlere alternatifler sunuyor.

NEM, ORMAN İÇLERİNE İLERLEDİKÇE ARTIYOR

Denİz ve yöredeki çok sayıdaki akarsuyun etkisiyle buharlaşma da artıyor. Yükseltisi batıda ortalama 1800 metrelerden başlayan doğuda ise 3937 rakıma kadar çıkabilen Doğu Karadeniz Dağlarının geçit vermediği su buharı özellikle yaz mevsiminde dağların kuzey yamaçlarında yağmur olarak etkisini gösteriyor. Bu sebeple yörede dört mevsim yağmur görülebiliyor. Hem yağmur hem de yoğun bitki örtüsü nemi arttırıyor. Aşırı nem, mantar ve yosun oluşumunu da hızlandırıyor. Özellikle akarsu kenarlarındaki ormanlık alanların içlerine doğru ilerledikçe nispi nem daha da artıyor, kayalar, devrilen ağaçlar ya da yere düşen dallar kısa sürede yosunla kaplanabiliyor. Tatil tercihini Doğu Karadeniz’den yana kullananlar nemli ılıman iklimi sayesinde yeşilin binbir tonunu barındıran, akarsuların çağlayarak aktığı yörede, dağcılık, kaya tırmanışı, tabiat yürüyüşü, rafting yapabiliyor, tabiî güzelliklerin yanı sıra tarihî zenginlikleri de görebiliyor. Yörede tarihî değere sahip çok sayıda manastır, müze, cami, köprü gibi eserler bulunuyor. 15 Ağustosta bir günlüğüne ibadete açılacak Sümela Manastırı yöredeki önemli eserler arasında yer alıyor. Ziyaretçiler yörede, neme karşın güneşin kavurucu etkisinden uzak, serin bir tatil geçirebiliyor.

ZENGİN VE SIK ORMAN ÖRTÜSÜ VARLIĞINI SÜRDÜRÜYOR

Doğu Karadeniz’de kıyıya yakın kesimlerden itibaren geniş yapraklı kızılağaç, kestane, dişbudak, meşe türlerinin oluşturduğu ormanlar yer alıyor. Bu kuşağın üzerinde geniş yapraklıların hakimiyetindeki geniş-iğne yapraklı Avrupa kestanesi, kızılağaç, gürgen, meşe, akçaağaç, kayın ve köknar gibi türlerden oluşan, daha yukarıda ise iğne yapraklı sarıçam, ladin türlerinin hakim olduğu ormanlara rastlanıyor. Mor çiçekli ormangülü ve bazı çalı türleri de orta ve üst kuşaklar arasında dağılış gösteriyor. Yörede, özellikle kıyı kesiminde yerleşim ve tarım alanı açma sebebiyle oluşan kesintilere rağmen 500-1850 metre yükseltiler arasında zengin ve sık orman örtüsü varlığını sürdürüyor. Daha yukarı seviyeler ise fizyolojik bakımdan ağaç yetişmesine müsait olmayan çayırlardan oluşuyor.

02.08.2010

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Son Dakika Haberleri

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.