Şükrü BULUT |
|
Angela Merkel Hıristiyan Demokrat mı? |
Gençliğimizde düşünceler o denli şeffaftı ki… Hangi lise veya üniversite talebesiyle konuşsanız, beş dakika zarfında muhatabımızın bütün zikir ve fikirlerini öğrenirdiniz. Şeffaflık yalnızca fert bazında değil, cemaat, müessese veya partiler düzeyinde de zirvedeydi. Zamanla insanlar birbirinden fikirlerini gizler hale mi geldiler? Siyasî veya dinî bir konuda saatlerce muhatabınızla konuştuğunuz halde, çoğu kez karşınızdakinin siyasî düşüncesini veya mensup olduğu cemaat veya ekolü öğrenemiyorsunuz. Dindarların kimliklerini gizlemesine bundan yirmi sene önce “takiyye” diyorlardı. Şimdi belva-yı umumî halini alan takiyyeye herkes alıştığından, takiyye de lûgatimizde arka sıralara geçti. Bu garip değişim ülkemize ve Müslümanlara has değilmiş. Globalleşmenin teknoloji ve dil ile kat ettiği mesafelerde, kimlik gizleme veya inanmadığı kimliklerle ortaya çıkma garabeti, Avrupa ve Amerika'da da kendisini gösterdi. Finansal ve siyasî hedeflere kilitlenmiş kliklerin, “yükselen değerler”e ait kimliklerini boyunlarına astıkları, global toplantı ve konferanslarda yeni formalarıyla sahneye çıktıkları geçen on sene zarfında çoklukla görüldü. Düşünce olarak “Troçkici” olan, manevî hiçbir değere inanmayan ve Bolşevikler gibi zulümden hoşlananların “Yeni Muhafazakâr” olarak 11 Eylül’den sonra ortaya çıkmalarını hepimiz hatırlıyoruz. Yahudi asıllı ve Troçki hayranı Paul Wolfowitz'in neocon'luğunu biz unutsak da tarih unutmaz. Zira o neslin Yeni Muhafazakârlığı en az bir buçuk milyona yakın insanın hayatına malolmuştu. Ve hâlâ masumların kanı birçok coğrafyada akmaya devam ediyor. “Yeni Liberaller” isminin arkasına takılanlar da “hürriyetçi” değildiler. Dünya servetini talan, gasp ve düzenbazlıkla belli ellerde toplamaya çalışanlar, hürriyet perdesi altında “insanî değerleri” tahrip ediyorlardı. Yeni Muhafazakârlardan farkı, bunlar rüşvetlerle sivilleri organize ediyorlardı. Ülkeleri idare eden siyasetçileri rüşvetle elde ederek, içerden çalışanlara “turuncu devrimci” diyenler de oldu. Devrimcilik ruhunu Freud ve talebelerinden alan bu neoliberaller sivil yürüdüklerinden, tahribatları Yeni Muhafazakârlardan daha fazla olmuştu ve hâlâ da devam ediyor. Paul Wolfowitz muhafazakâr olmadığı gibi Nikolai Sarkozy de muhafazakâr değildi. İnanç, ahlâk ve yaşayış olarak, başına geldiği parti ile taban tabana zıttı. Fakat Sarkozy zirveye kadar yalan yanlış kimliklerle yürüdü ve nifakın ince gergefini kullandı. Angela Merkel ve onu iktidarda korumakla görevli heyet için de aynı şeyi söyleyenler o kadar haklılar ki… Hıristiyanlığın bütün değerlerine zıt yaşayışı, Papa Benedikt ile kavgaları, Alman aile sistemiyle ilgili icraatları ve cemiyetin sosyal dokusunu tahrip eden projeleriyle Merkel, daha çok modern Bolşevik çizgisini andırıyor. İnsanlığı rencide eden Danimarkalı karikatüriste ödül verirken “Hıristiyan Demokrat” kimliğini kullanması, globalleşme ile birlikte “nifakın” ulaştığı boyutu gösteriyor, Merkel. Dönüp, camilere alışmayı halka tavsiye etmesi de elma şekeri olmalı. Alman halkının ve kültürünün İslâmla, İslâmî semboller ve ibadethaneleriyle geçmişte hiç problemi olmamış ki. Semavî dinlere savaş açan neocon ve neoliberal destekli siyasetçiler günümüz Avrupa'sında mütemadiyen “çatışma” psikolojisi oluşturmaya çalışıyorlar. Gizliden gizliye İslâma saldırıyı körüklerken, diğer yandan “Yapmayın çocuklar” der gibi… Kimliğini gizlemenin bir sebebi de aşırı istibdatlardaki “zulüm korkusu” olabilir. Şimdilik geçmişteki zulüm ve tahakküm manzaraları pek görülmediğinden, Türkiye'den Avrupa'ya, dar daireden geniş daireye bulaşıcı bir hastalık gibi yayılan “kimliğini gizlemeyi” ancak globalleşen “nifak hastalığı” ile ifade edebiliriz. Dünyevî menfaatlere ulaşmak için siyasî, ekonomik ve kariyer kaygılarıyla kendilerini kamuoyundan gizleme hadisesi, yalnızca Türkiye'deki bazı Müslümanlara has birşey değilmiş. Avrupa'daki dinsizlerin de asıl kimliklerini gizleyerek, “Hıristiyan” veya “liberal” kimliklerle devletin basamaklarını nasıl tırmandıklarını, günümüzdeki siyasetçilere bakarak daha iyi anlıyoruz. Varsın CDU kendi içinde kimlik tartışması yapadursun. Angela'nın “Hıristiyan Demokrat” olmadığını söyleyen, yalnızca biz değiliz. 27.09.2010 E-Posta: [email protected] |