Ali OKTAY |
|
Yine hazan mevsimi geldi... |
“Yine yapraklar rüzgârların peşi sıra gidecek. Yine deli gönlüm, yine bu mevsimde, hicranını yalnız başına çekecek, hüsranını yalnız çekecek. Geleceksin belki de o zaman, ne o yapraklar, ne o rüzgâr ve ne ben olacağım. Yine deli gönlüm, yine bu mevsimde, hicranını yalnız başına çekecek, hüsranını yalnız çekecek.” İşte bu bestenin sözleri gibi, yine hüzünlü şarkılar mevsimi geldi. Yitip giden sevdaların ardından yakılacak ağıtların, akıtılacak yaşların habercisi Eylül geldi. Üniversite sınavlarına hazırlanırken edebiyat öğretmenimiz dikkatimizi çekmişti dersanede. ‘Çocuklar bu soru sınavda çıkabilir’ demişti: Edebiyatımızda ilk psikolojik romanın adıydı Eylül. Mehmet Rauf Bey yazmıştı. ‘Aman ha unutmayın.’ 23 yıl geçmiş üzerinden. Sınavda çıkmadı belki bu soru, ama aklımızdan da çıkmadı şimdiye kadar. İşte bakın psikolojik romana isim oldu Eylül. Yazın rehavetinden sonbaharın melankolik dünyasına geçişin diğer adıdır aynı zamanda. Yeşile karşı acımasızdır bir de. Dalından sıyırırken yapraklarını vurdumduymaz davranır ağaca. Soldururken çiçeklerin rengini kokusunu da alır götürür sonraki bahara kadar. Gönül buna dayanır mı hiç? Sussa gönül razı gelir mi? Sonra demez mi? "Hazan ile geçti gülşen-i bostan, / Eylen dertli gönlüm var garip garip. / Harabe yüz tuttu bizim gülistan. / Ağla şimden geru zar garip garip…" Eylül, sen kıştan da acımasızsın. Hiç olmazsa kıştan sonra bahar var. Senden sonra kış...
Biliyor muydunuz?
Musıkîmizde tarih boyunca icad edilmiş 600’e yakın makam ve bu makamlarda da 40 bin civarında parça bestelenmiştir. En az bir beste örneği ile günümüze ulaşabilen makamlar 300 civarında. Bugün kullandıklarımız ise 70-80 kadardır. Bugün radyo ve televizyonlarda kullanılan toplam beste sayısı ise 4 bin civarındadır. İşte bazı makam adları: Nihavend, Uşşak, Hüseyni, Saba, Muhayyer Kürdi, Rast, Hicaz, Rahatülervah, Ferahfeza, Ferahnak…
Eylüle şiir
Her Eylül şiirle gelirdi bana Kaleme hasreti yazdıkça artan Takardın gül gibi onu yakana Kendinden önceki şiiri tartan Her eylül şiirle gelirdi bana.
Ölümün kucağı huzur verirdi Sararan yaprağa yattıkça gülüm Eylülde geceler hep nur verirdi Kalbim Allah diye attıkça gülüm Ölümün kucağı huzur verirdi.
Hüzünle yoğurur aşkla tutardık Ağaran saçını yorgun Eylülün Kızaran güneşe sevda katardık Rengini alarak solgun bir gülün Hüzünle yoğurur aşkla tutardık.
Ekrem Kaftan
Gazel Okumaları
Manisa Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği’nden (MEDAR) gönderilen bilgi notunda Ankara’da “Hz. Mevlânâ’dan bir gazel” konulu program düzenlendiği belirtilmiş. Duyuru şu şekilde :
Tarih: 24 Eylül 2010 Cuma, Saat: 18.30 Konu: Hz. Mevlânâ’dan Bir Gazel Konuşmacı: Prof. Dr. Adnan Karaismailoğlu
Tarih: 1 Ekim 2010 Cuma, Saat: 18.30 Konu: Hz. Mevlânâ’dan Bir Gazel Konuşmacı: Yrd. Doç. Dr. Fahrettin Coşguner
Mevlânâ Araştırmaları Derneği Menekşe 2 sokak, 18/9 Kızılay ANKARA
NURDAN DAMLALAR
“HATTA kulaktaki zar nur-u iman ile ışıklandığı zaman kâinattan gelen manevî sadâları işitir. Lisan-ı hal ile yapılan zikirleri, tesbihatları fehmeder. Hatta o nur-u iman sayesinde rüzgârların terennümatını, bulutların naralarını, denizlerin dalgaların nağamatını ve hakeza yağmur, kuş ve saire gibi her nevîden Rabbani kelâmları ve ulvî tesbihatı işitir. Sanki kâinat ilâhi bir mûsıkî dairesidir.” İşârâtü’l-İ’caz 23.09.2010 E-Posta: alioktay@alioktay. net |