Ali OKTAY |
|
Camide müzik var |
Nurdan Damlalar “İşte, küçücük bir insan, icadsız, sırf surî bir san’atçığıyla, bir fonoğrafın güzel işlemesiyle böyle memnun olsa, acaba bir Sâni-i Zülcelâl, koca kâinatı bir musikî, bir fonoğraf hükmünde icad ettiği gibi, zemini ve zemin içindeki bütün zîhayatı ve bilhassa zîhayat içinde insanın başını öyle bir fonoğraf-ı Rabbânî ve bir musika-i İlâhî tarzında yapmış ki, hikmet-i beşer, o san’at karşısında hayretinden parmağını ısırıyor.” Sözler, 32. Söz
Hemen, “bu da ne demek, böyle şey olur mu ?” dediğinizi duyar gibiyim. Yıllar önceki bir yazısında Metin Karabaşoğlu “Camide dans var" diye yazmıştı da yazıyı okuyana kadar, bu vurucu cümlenin altında yatan mesajı düşünüp durmuştum. Evet, aslında cami de müzik de var. Hepimiz de camide bu müziği icra ediyoruz, dinliyoruz . Nasıl mı? Müzik derken aklımıza illa hemen enstrüman gelmemeli. İnsan sesi, müzikte en önemli temel unsurdur. Camide imam efendinin kıldırdığı farz namazdaki okuyuşu makamlıdır. Aynı şekilde okunan kamet, ezan ve namazın bitiminde okunan aşr-i şerif. Hiç dümdüz bir şekilde, bir yazı, bir şiir gibi okunan ezan, Kur’ân, kamet işitenimiz var mıdır? Olsa idi ne kadar garip gelirdi. İşte müziğimizde, “Cami Mûsıkîsi” diye var olan ve kullanılan kavramdan kastedilen şey, ezan, salâ, salât, kıraat, münaca’t, na’t, mevlid, mi’râciye (geçen hafta yazmıştık), temcid ve ilâhilerdir. Ezan okumanın kendine mahsus bir usûl ve erkânı vardır. Müezzinin güzel bir sesinin olması, musıkî bilgisinin bulunması öncelikle aranan şartlardandır. Bugün bir çok camide okunan ezanlar ne yazık ki dinleyende o müthiş tesiri uyandırmaktan uzak. Mikrofonu her eline alanın değil, güzel, etkileyici, hisleriyle okuyabilecek müezzin veya kişilerin okuması o kadar önemli ki. Eski İstanbul’da Hafız Sami Efendi ile Hafız Kemal’in karşılıklı ezan okumaktaki ustalıkları o dönem insanlarının hafızalarındadır. Öyle ki ezan okumak bir san'at haline gelmiştir. Genel itibarıyla sabah ezanı, sabâ, öğle ezanı hicaz, ikindi ezanı hicaz, akşam ezanı rast veya hicaz, yatsı ezanı hicaz, rast veya Bayati gibi makamlarda okunur. Salât, daha çok Cuma, Pazartesi ve kandil geceleri okunagelmiştir. Kıraat, Kur’ân-ı Kerîm’in usûl ve erkânına göre okunmasıdır. Münaca’t, Allah’a (cc) yalvarışların esas alındığı şiirlerin musıkî bilgisine sahip kimselerce okunmasıdır. Na’t, şairlerin Hazreti Peygamberi övme, şefaat dileme amacı ile yazdığı şiirlerin bestelenip okunmasıdır. Meselâ Itrî’nin Mevlânâ’nın yazdığı bir şiire yaptığı rast makamındaki na’t ayrı bir öneme sahiptir. Mevlid, Hazreti Peygamberin doğumu, peygamberliği, mi’racı, mu'cizelerini vefatını konu edinen şiirler olup özellikle Süleyman Çelebi’nin yazdığı Mevlid en çok bilinenidir. Bu mevlidleri okuyan kişilere mevlidhân denmektedir. Mi’raciye, Hazreti Peygamberin Mi'racını anlatan mesnevî tarzında yazılmış eserler olup musıkî bilgisine haiz kişilerce okunur. Temcid, kısa ve özlü sözler seçilerek yazılan, münaca’ta benzeyen Arapça şiirlere yapılan dinî özellik taşıyan bestelerdir. Allah’ın büyüklüğünü anlatan Temcidler toplu ibadetlerde icra edilir. Ramazan ayında her sahurda okunur. Son olarak ilâhî ise, Allah (cc), Hazreti Peygamber sevgisi içeren şiirlerin çeşitli makamlarda bestelendiği eserlerdir. Ramazan İlâhileri, Niyaz İlâhileri gibi şekilleri vardır. Mübarek Ramazan ayında özellikle büyük selatîn camilerinde daha çok dinleyebileceğimiz cami musıkîsi, ibadete ayrı bir huşu, huzur ve haz katıyor. Birkaç yıl evvel değerli Halil Necipoğlu’nun imamlığını yaptığı Kılıç Ali Paşa Camiinde kıldığım Ramazan’ın son teravih namazından aldığım hazzı hâlâ hatırlarım. Ramazanda ne yapıp edip böyle tarihi ve büyük camilerde Cuma, teravih namazları kılmaya gayret etmek lâzım. * Taziye Bu hafta gazetemizde Ahmet Özkan Bey’in vefatı üzerine verilen taziye ilanları vardı. Kendisini tanıyamamış olmakla birlikte gazetemizde çıkan yazılardan ne kadar hizmet ehli ve istikamet üzere bir ağabeyimiz olduğunu öğrenmiş oldum. Ben bu vesileyle, gerçekten muhabbet ve saygı duyduğum kardeşi Adem Özkan Ağabeyimize sabr-ı cemil niyaz ederken, Ahmet Ağabeyimizin mekânının cennet olmasını Cenâb-ı Hak'tan niyaz ediyorum. 15.07.2010 E-Posta: alioktay@alioktay. net |