Recep TAŞCI |
|
Daha ne olsun... |
İİlk çeyrekte Yüzde 11,65 büyüyünce... Sevinçten havalara uçtuk. Zira... Tarihimizin en yüksek büyüme hızlarından birine ulaşılmıştı. Bu çift haneli oranla... G-20 ülkeleri arasında yüzde 11,9 büyüyen Çin’in ardından 2’nci, 31 üyeli OECD ülkeleri sıralamasında birinci, dünya genelinde 5’inci olduk. Daha ne olsun... Diyemiyoruz. Tamam, tek başına ele alındığında ve diğer ülkelerle mukayese edildiğinde bir toparlanma, bir iyileşme söz konusu. Ama bir de madalyonun öyle pek de parlak olmayan öteki yüzü olmasa... Bunu da okuyucularımızla paylaşmamız objektif gazeteciliğin gereği. Önce hesaba bir göz atalım. 2009 yılının ilk çeyreğinde millî gelir 1998 sabit fiyatlarıyla... 20 milyar 912 milyon TL... 2010 yılının ilk çeyreğinde ise... 23 milyar 350 milyon TL olarak belirlenmiş. İkisi arasındaki farkı, 2009 gelirine bölersek... Yüzde 11,65 büyüme hızını buluruz. Ve mutlu oluruz. Peki... 2008 yılının ilk çeyreğinde millî gelirimiz ne kadardı? 24 milyar 445 milyon TL. Aradan iki yıl geçmiş... 2010 yılında... 23 milyar 350 milyon TL’yi bulmuş. Büyümüş müyüz, yoksa küçülmüş müyüz? Alt tarafı bir çıkarma işlemi. Şöyle ya da böyle yorumlanamaz. Cevabı nettir, lamı cimi yoktur. Millî gelirimiz 1 milyar 95 milyon TL azalmıştır. O kadar. Bir mukayeseyi de 2009 son çeyreği ile yapalım. Binde bir büyümüşüz! Yani bir arpa boyu yol bile alınmamış. Öyleyse övünülen bu 11,65’li büyüme nasıl gerçekleşmiş. Çünkü... Ekonomi 2009 ilk çeyreğinde yüzde 14,5 gibi rekor düzeyde küçülmüş. Kriz “teğet” değil, yıkıp geçmiş. Böylesine hasarlı bir dönemi kıyaslamada esas alırsanız... Yanıltıcı yüksek büyüme rakamlarını elde edersiniz. Buna “baz etkisi” adını takmışlar. Ayrıca bir hususun da altını çizmeliyiz. Büyüme iç talep kaynaklı. Dış talebin, yani ihracatın payı neredeyse sıfır. Demek ki çarkları döndüren ülke insanının harcamaları. Harcadıkça ekonomi büyüyor. Ne var ki bu harcamaların önemli bir kısmı ithal mallarına kayıyor. Kaçınılmaz sonuç: Yerli üretim baltalanıyor, cari açık artıyor. Tuhaf bir paradoks. Biz büyüdükçe (!) yabancıların ekonomileri düzeliyor, işsizleri aş buluyor. İnsanımız da “Bu nasıl büyüme” diyor, aklı karışıyor. Ha... Bize de faydası var. Haksızlık etmeyelim. Düşük kur dolayısıyla ucuz ithalat iç piyasada mal bolluğuna yol açtığından enflasyonu dizginliyor. Hatta... İhracatımızın azalması da bu bakımdan olumlu! Mallarımız bize kalıyor. Ne iyi. Enflasyona bir darbe de bu yolla vuruyoruz. Nitekim enflasyon cephesinden müjdeli haberler geliyor. Haziran ayında tüketici fiyatları yüzde 0,56 gerilemiş. Yıllık enflasyon yüzde 8,37 oldu. Enflasyon hesabında yüzde 27,60 ağırlığa sahip gıda ve alkolsüz içecek fiyatlarının mevsimsel sebeplerle eksi 2,52’ye inmesi ve dış pazar sıkıntısı da TÜFE’nin aşağıya çekilmesinde etkili rol oynamış. Yetmez. Daha da inmeli. ABD ve Euro bölgesinde enflasyon yüzde 2-3’lerde seyretmekte. Enflasyon düştü diye sevinenler ve her vesilede Batı’yı örnek gösterenler bu rakamları da akıllarının bir köşesinde tutsunlar, geçmişe takılıp mazeret üretmesinler. Uzatmayalım... Bir soru ile bağlayalım. Üzerinde sürekli konuşulan, yorumlanan, tartışılan büyüme ve enflasyon rakamları... Vatandaş için ne ifade ediyor? 12.07.2010 E-Posta: [email protected] |