H.İbrahim CAN |
|
Bade harabi'l Basra |
Basra şehri son Körfez Savaşı ile birlikte harap olduktan sonra yolumuz bu şehrin yakınlarındaki Um-Kasr Limanına düştü. Zaten hara-beye dönen Irak, son dönemde öylesine vahşi bir şekilde sömürülüyor ki şiddet olaylarının niçin sona ermediğini şimdi daha iyi anlamaya başladım. Dünyanın en büyük petrol rezervlerinden birine sahip olan Irak’a bir petrol ürünü taşıyordum. Dizel yakıtı olan Gasoil. Ne gariptir ki ülkede rafineriler yakıp yıkıldığı için dizel yakıtı sıkıntısı mevcut. Çelişkiye dikkatinizi çekerim. Aynı sıkıntı Irak’ın komşusu İran için de geçerli. Irak’tan önce gittiğim İran şehirlerinde dizel yakıtı çok ucuz olduğu halde her arabaya belirli bir miktarda yakıt veriliyordu. Yakıt bir şekilde karneye bağlanmıştı. Malumunuz İran aynı Irak gibi çok büyük petrol rezervlerine sahip bir ülkedir. Yıllarca İran ile Irak’ı savaşa kışkırtan batılı güçler her iki ülkeyi de perişan ettiler. Bizde bir atasözü vardır. İki pehlivan güreşirken bir çocuk ikisini de döver. Aynen öyle olmuş hem İran hem de Irak savaştan sonra bitkin bir hale düşmüştü. Ekonomileri dibe vurmuş bu iki ülkeden Irak, sonraki Körfez Savaşlarından sonra daha da perişan hale düşmüştü. Irak’a yaklaşırken göze çarpan en önemli şey liman açıklarındaki batık gemiler. Zaten denize küçücük bir çıkışı olan Irak’ın bu kadar çok sayıda batık gemi ile dolu olması, yakın zamanda yaşanılan savaş felâketinin en güzel göstergesi olarak göze çarpıyor. Daha limana yaklaşırken kendilerine “koalisyon savaş gemisi” adını veren gemiler karşımıza çıktı. Limana giriş çıkışları bu savaş gemileri kontrol edi-yordu. Keza liman kontrol görevlisi memurlar da Irak’lı değil Amerikan aksanı ile konuşan yabancılardı. Irak petrol ihracatının büyük bir bölümünü deniz ortasına kurulmuş olan platformlardan yapıyor. Zira sahil şeridi çok dar. Dicle ve Fırat nehirlerinin birleşerek meydana getirdikleri Şatt'ül Arap suyolu ise büyük gemilerin geçişi için hâlihazırda uygun değil. Eğer bu suyolu ve nehirler, tarak gemileri adı verilen araçlarla temizlendiği takdirde büyük gemilerin de geçişlerine uygun hale getirilebilir. Lâkin bu konuda hiçbir faaliyet yok. İşgalci güçler sadece Irak’ın petrolünü sömürmek maksadı ile çalışma yapıyorlar. Onların “limanlar temizlenerek ülkenin deniz endüstrisi gelişsin” gibi bir kaygıları yok. Petrol ihraç platformlarına süper tankerler yanaşabiliyor. 300 bin ton taşıma kapasiteli bu tankerler ülkenin en değerli varlığı olan petrolü ihraç ederek vicdansızca sömürmeye devam ediyorlar. Karşılığında ne verdikleri belli değil. Zira ülke harap olmuş ve olmaya devam ediyor. Petrolden gelen bu paralar nereye gidiyor? Görünürde ülkenin imarı için hiçbir faaliyet göze çarpmıyor. Aslında bu sorunun cevabını herkes çok iyi biliyor. Zira ABD ve koalisyon güçleri eski sömürge devletleri gibi zorunlu gıda harcamaları dâhil hiçbir ihtiyaç malzemesini ülkede bırakmıyor. Ülkenin ihtiyacı olan altyapı yatırımları ise neredeyse hiç yok gibi. Elektrik ihtiyacı için bir Türk gemisi Um-Kasr limanına yanaşmış. Üzerinde “Karadeniz” ismi yazılı. Dünyada belki de bir ilk olan bu gemi ülkenin elektrik ihtiyacını karşılamak üzere inşa edilmiş. Üzerinde dev jeneratörler var. Petrolle çalışan santral inşa etmek yerine hazır jeneratör gemisi kiralamak sömürgecilerin işine geliyor. Çünkü ellerini çabuk tutmak zorundalar. Zira bir iki yıl içinde ülkeyi terk edeceklerine dair anlaşma imzalamış durumdalar. Irak’ta dikkatimi çeken en ilginç hususlardan bir tanesi de gemi ile ilgili resmi işlemleri yapan memurların neredeyse tamamının Kürt asıllı olması. Kılavuz kaptanlar dahi Kürtler arasından seçilmiş. Güney Irak’ta Şii Araplar yoğun olarak yaşıyor, lakin memurlar Kuzey Irak’tan getirilmiş. Buradan da anlaşılıyor ki Amerikalılar, Araplara güvenmiyor. Kürtleri kendilerine daha yakın görüyorlar. Irak ile Kuveyt sınırının hemen yanında yeni inşa edilmiş savaş gemileri gördüm. Üzerlerinde Irak bayrağı vardı. Kılavuz kaptana bu gemilerin nerede inşa edildiğini sordum. İtalya’da inşa edildiğini öğrendim. Allah bilir bu gemileri ne kadar pahalı olarak satmışlardır. Hâlbuki bu gemiler Türkiye’de inşa edilse çok daha ucuza mal edilmiş olur. Yani “leş kargaları” sadece Amerikalılar arasından çıkmıyor. Avrupalı işbirlikçiler de zavallı Irak’ı sömürmeye devam ediyorlar. Rabbimden bütün mazlum ve zor durumdaki kardeşlerimize yardım etmesini niyaz ediyorum. 06.07.2010 E-Posta: [email protected] |