H.İbrahim CAN |
|
Amerika’nın sitemi haklı mı? |
Başbakan Erdoğan, Obama uzayan ABD-Gana maçı bittikten sonra, Amerikan lideri ile görüştüğünde neler konuşuldu bilmiyoruz. Ancak bu görüşmeden saatler önce ABD’nin Avrupa ve Avrasya İşlerinden sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Philip Gordon’un aba altından sopa gösteren açıklamaları, Başbakanın Amerika’da bugünlerde pek popüler olmadığını gösteriyor. Gordon, “Türkiye’nin bağlılığını göstermesi gerekiyor. Güvenlik Konseyinde İran’a yaptırım kararına hayır demesini anlayamadık” diyor. Büyükelçimiz Namık Tan ise “Onlara gerekçelerimizi defalarca anlattık” diyor. Amerika’nın Türkiye’nin oylamada neden hayır dediğini anlamadığına inanıyor musunuz? Yoksa ABD yönetimi son zamanlarda Türkiye’nin kendilerini rahatsız edici politikalarının bedelini mi ödettirmeye hazırlanıyor? Zaten Gordon da “Bu durum Amerika’nın Türkiye’nin desteklememizi istediği konularda destek vermesini zorlaştırıyor” sözleriyle aba altından sopa gösterip, PKK’ya karşı anlık istihbarat işbirliğini sürdürmeyebilecekleri tehdidini savunuyor. Aslında bu sözlerden, “Madem ki bizim kontrolümüz dışına çıkıyorsunuz, öyleyse biz de üzerinize maşalarımızı salarız” anlamı çıkmıyor mu? Aslında Amerikalıları asıl rahatsız eden gözdesi İsrail’i zor durumda bırakan Gazze konvoyunu Türkiye’nin gönderdiği ve desteklediğini düşünmeleri. Türkiye’nin saldırı sonrasındaki tepkileri ve uluslar arası soruşturma talepleri, Yahudi sever Amerikan yönetimini kızdırdı. Öyle anlaşılıyor ki; bundan sonraki dönemde, Türkiye’yi yeniden eski sadık müttefik konumuna getirene kadar, çeşitli yollarla sıkıştırmaya devam edecekler. Peki, Türkiye ne yapacak? İran’la nükleer takas anlaşması yapmasının istendiği izlenimi verilerek ABD tarafından Brezilya ile birlikte adeta ‘kandırılan’ hükümetin, bu adımının—sonraki tüm gelişmelere ve ABD’nin bu anlaşmayı yok saymasına rağmen—doğru ve gerekli olduğuna, ülkemizi komşuları nezdinde haklı bir itibara kavuşturduğuna inanıyoruz. İran yönetimi bile bu adımı önemsizleştirici uzlaşmaz tavrını sonrasında sürdürse de, yapılan anlaşma barışa gitme yönünde kaydedilen bir ilerlemeydi. Ancak Amerika’nın oyununu, bölgeye yönelik planlarını bozan bir gelişmeydi. Yöntemi, zamanlaması, katılımcıları tartışılabilirse de, Gazze konvoyu da önemli bir işlevi yerine getirdi: Gazze’ye uygulanan ablukanın hafifletilmesi. Öyleyse Amerika’nın bu konudaki olumsuz tutumuna rağmen, bölgesel politikaların Türkiye’nin kendi çıkarları dikkate alınarak sürdürülmelidir. Amerikan yönetimi de, sonunda İran’a saldırı planları ve İsrail’in zulmünü desteklemenin kendi yararına olmadığını anlayacaktır. Kısacası; Amerika’nın sitemli tavırları ve dolaylı yollardan Türkiye’yi cezalandırma çabaları, uluslar arası toplumun dikkatinden kaçmayacağı gibi, ülkemizin haklı politikalarını da değiştirmeyecektir. Komşunun ve masumun hakkını korumak hiçbir zaman suç olamaz. 30.06.2010 E-Posta: [email protected] |