Hüseyin EREN |
|
Yazda temizlenmek |
Yaz rehavetinin kapladığı şu günlerde kış uyanıklığıyla düşünmek, okumak mümkün olmasa gerek. Mevsimlere göre değişen elbiseler gibi duygu ve algılama biçimleri değişir, düşünme demi seyrelir, tefekkür nazarlar azalır. Kapalı ortamlarda kitaplara kapanıldığı, uzun geceleri müzakere ve zikirle geçirilen kış gibi değil yaz; dışarıda gezildiği, çevre ile daha çok hemhâl olunduğu, dağlardan denizlere gezildiği, sıla-ı rahim yapıldığı, memleket yolları aşındırıldığı uzun gündüz günler. Kâinatla daha çok yüz yüze olunduğu, kitap sayfalarından çok tabiat manzaralarının okunduğu, okunanların tefekkür egzersizi yapıldığı yazda, kudret kaleminin harikaları gözlenir, rahmet iltifatının lezzeti sezilir; yenen türlü türlü meyve-lerde, sebzelerde, seyredilen güzel manzaralarda. Bir nevî tefekkür talimi yaz. Bir kirazı, çileği, kayısıyı, karpuzu seyrederek besmele ile başlamak, tefekkürle yudumlamak, elhamdülillahla sonlandırmak sonu gelmez ne büyük bir lezzet, ne bir büyük şifa… Elhamdülillah demekle aynı anda sonsuz cennette yaratılmış olması Rezzak-ı Rahim’in hazırladığı ne geniş bir sofra... Zihin algısı sonsuzluğa açılıyor; lezzetlerin lezzetinden çok dahasını hissediyor latifeler. Bu bağlamda bakıldığında yaz rehavet ayı değil; tefekkür zirvesi, şükür denizi. İnsan olmanın hafifliği, kalp bazen zevklenmek, nazlanmak, eğlenmek de istiyor. Beşte bir demişler bu oranı… Yazda bu oranı tutturmak zor. İbrenin daha çok eğlenceye kaydığı zamanlarda nefsin de hakkını vermeli değil mi? O, her zaman dahanın dahasını istemekten durmasa da dizginlemek ve gemlemek kul olmanın gereği, insan olmanın vazifesi. Zihin zindeliğinin azaldığı, kalp diriliğinin sönmeye yüz tuttuğu yazda, Kudretin Rahmetle yazdığı Samedânî mektupları okumak için sakin yerlere gitmek, sessizliğin sesinde tabiatın tesbihatını dinlemek, kendine mahsus ibadetlerine eşlik etmek ve şuurkârâne temsil etmek; dünya meşgalelerinden tatil ettirdiği gibi bütün kâinatı şükür ve hamd meclisine çevirir, Rahman ü Rahim’in kâinat genişliğinde hazırladığı sofraya buyur ettirir. Hele nefsin tatil ettiği üç aylarsa bu aylar, kat kat artar lezzet, şevk, şifa… Uzun yaz günlerinde ubudiyete susamışlıkla kana kana içilir lezzet-i şükürden, fikri tefekkürden, zikri fikirden… Denizler gibi çağlanır, dağlar gibi ubudiyet zirvelere çıkılır. Kerîm Kur’ân’ın nazil olmaya başladığı Ramazana hazırlık, ön yığınak, bir alıştırma zamanı yaz başında gelen Recep ve Şaban ayları. Bu yaza ayların sultanlarının teşrifi, daha ulvi bir mana ve ruhaniyet katıyor. Susamışlık ve acıkmışlıkla sofrada hazır asker gibi beklemek; şükrün mikyası, ubudiyetin delili, kul olmanın doyumsuz hazzı. Güdük gündemin hadiselerinden biraz uzaklaşıp esas gündeme ve asıl ihtiyaca yönelmek; zihnimizi zindeleştireceği gibi gönlümüzü ve latifelerimizi dinlendirecek; Kur’ân’a muhatap olmaya yakınlaştıracaktır. Yaz, Rahmet’in Rezzak sofrasında hazırladığı resmigeçit olduğu gibi, bu yaz Rahimiyetinin de tecelli ettiği sonsuzluğu hazırlayan bir sofra. Ayrı bir değeri, ayrı bir önemi, ayrı kıymeti var. Rahmân ü Rahîm’e duâ edelim de bizi Receb’e ulaştırdığı gibi Ramazan’a da ulaştırsın. Bu yazı, kalbimizin ve gönlümüzün şifa bulacağı, dimağımızın lüzumsuzluklardan temizleneceği, duygularımızın arınacağı bir temizlikle geçirmeyi nasip etsin. 29.06.2010 E-Posta: [email protected] |