Basından Seçmeler |
Bu işte bir gariplik var
ULAŞTIRMA Bakanı Binali Yıldırım’ın son günlerdeki garip çıkışları hükümette görev alanı değişikliği yapıldığını akla getiriyor. Acaba sessiz sedasız görev alanı değişenlerden biri de Binali Bey mi? Çağdaş toplumun en belirgin özelliği ‘bilişim altyapısı’ sayılıyor. Türkiye pek çok yönden bu alanda önlerde gelen ülkelerden... İyi yetişmiş, teknolojiye duyarlı genç bir neslimiz var ve dünyanın gittiği istikameti iyi okuyup o yönde attığı atılımlarla ülkeyi de ileriye taşıyor. Devlet de, sağolsun, yeniliklere ters bakmıyor, bazı alanlarda teşvikçi olduğu bile söylenebilir. Tek bir alan dışında: İnternet... Ne hikmetse, devlet, bilgiye en kolay erişmenin yolu olan, her görüşün serbestçe dolaşımını sağlayan, haberleşmeye hız katan internetten fazla haz etmiyor. Pek çok alanda önde görünen Türkiye, internet söz konusu olduğunda, her gelişmeyi geriden izlemeyi yeğliyor. ‘Devlet’ dediğime bakmayın, internet konusunda ayağını sürüyen daha çok Ulaştırma Bakanı... Mühendis ve yaşı müsait olduğu için kendisinin de internetten yararlandığını düşünmemiz gerektiği halde, Binali Yıldırım, internet konusunda ne zaman ağzını açsa huzursuzluğunu derhal belli ediyor. Geçen birkaç hafta en kapsamlı internet arama motoru olan Google’a Türkiye’nin erişimi müthiş yavaşladı; meğer Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na verilen talimatla yapılmış bu yavaşlatma... Amacı da, Türkiye’de kendini vergi mükellefi olarak tescil ettirmeyen Google şirketini masaya oturtmakmış... “30 milyon TL kesilmiş cezaları var” dedi Bakan Yıldırım; o ceza ve bundan sonraki vergiler ödenirse yeniden hızlı erişime kavuşacakmışız... Hafta sonuna doğru bu defa ‘You Tube yasağı’ konusunda yeni bir açıklamasını dinledik bakanın; video paylaşım sitesi olan You Tube Türkiye’nin yasalarına uymuyormuş, hakkında çıkan mahkeme kararlarına itiraz bile etmiyormuş... Beni şaşırtan da bu işte: Vergi işi Maliye Bakanlığı’nın görev alanına giriyor, mahkemeler ve cezaların infazı ise Adalet Bakanlığı’nın; Binali Yıldırım’ın başında olduğu Ulaştırma Bakanlığı bilişim konusunun sahibi... Bu üç görev alanı arasında bir ilişki kurulacaksa, buna, ‘çıkar çatışması’ demek daha doğru olur. ‘Google’ ve ‘You Tube’ ile ilgili olarak Maliye ve Adalet bakanlıklarından gelebilecek itirazlara, Ulaştırma Bakanlığı’nın “Bilişim alanına dokundurtmam” diye karşı çıkması beklenir. Ulaştırma Bakanlığı dünyada çıkan teknolojik her yeniliğe açık olmak ve yeniliklerden vatandaşların en çabuk ve en ucuza yararlanmalarını sağlamakla görevlidir. Vergiyle veya mahkemelerle ilgili sorunlar yüzünden çıkan ihtilâfların iletişim ağını yavaşlatmayla sonuçlanmasına ilk karşı çıkması gereken kişidir Ulaştırma Bakanı... You Tube ve Google’a erişimde filtreler Türkiye’yi derhal üçüncü sınıf ülkeler derekesine itiverir. İnternete sansür uygulayan ülkeler yok mu, var elbette; ama hangi ülkeler onlar? Acaba Türkiye’nin adının o tür ülkelerle birarada anılmasından Binali Bey rahatsızlık duymaz mı? Bir komşu ülkede Google’a erişim yasaktı, iki yerde yasağı aşabilmiştim o ülkede: Biri, bir komşu ülkenin telefon hattı üzerinden bana bunu sağlayan devletin haber ajansıydı, diğeri de Başkanlık Sarayı’ndaki özel kalem müdürünün makam odası... You Tube’a Atatürk’le ilgili çirkin bir video yüzünden bizim ülkemizden erişim yasaklandı; bütün dünya o videoyu izleyebilirken bizlerin hiçbir videoya erişemememiz reva değil... Binali Yıldırım’ın internete soğuk bakmasının sebebi interneti kullanmaması olabilir mi?
Fehmi Koru Yeni Şafak, 27.6.2010 |
28.06.2010 |
Açılmadan kapananlar
SON olarak Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün sivil toplum örgütleriyle buluşmasında dile getirildi. “Yarım kalan demokratik açılım süreci devam etsin...” İyi de süreçte yapılacaklar nelerdi? Bunu anlamak için İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın, 13 Kasım 2009’da TBMM’de “Demokratik Açılım ve Milli Birlik Projesi” sürecinde yapılacakları sıraladığı konuşmasına bakmak yeterli. Atalay, bunları “kısa vadeli adımlar, genellikle yasal düzenleme gerektirmeyen idari tedbirler ve yönetmelik değişikliğiyle gerçekleşecek çalışmalar” olarak nitelemişti. Hatta, devletin farklı kurumlarının bunları “kısa vadede hayata geçirmek için büyük bir anlayış ve sorumluluk” duygusu içinde olduğunu da açıklamıştı. Peki, 9 aya yakın sürede ne oldu? Sıralayalım: Atalay: Geçen hafta (6 Kasım 2009), on sekiz yaş altındaki tüm çocukların çocuk mahkemelerinde yargılanmasını sağlamaya yönelik kanun tasarısı Meclis’e sunulmuştur. Bu, bizim kısa vadeli tedbirlerimizden birisidir. Sonuç: Birkaç kez iptal edilen tasarı geçen hafta Komisyon’dan geçebildi. AK Parti’de tasarıya tepki sürüyor. Atalay: Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaşayan vatandaşlarımızın günlük yaşamlarını kolaylaştırmayı amaçlayan yol kontrollerinin azaltılması ve yayla yasaklarının kaldırılması gibi idari tedbirler üzerinde yoğun şekilde çalışılmaktadır. Sonuç: Güvenlik Zirvesi ve MGK’da yol ve yayla kontrollerinin artırılması kararlaştırıldı. (...) Atalay: (Pis terörist Kürt-Kürtler PKK’lıdır gibi, ayrıştırıcı ifadelerin önlenmesi için) Ayrımcılıkla Mücadele Komisyonu kurulacaktır. Komisyon, özel ve kamu sektörüne yönelik her türlü ayrımcılık şikâyetini ele alarak etkili bir denetim gerçekleştirecektir. Sonuç: Kurulamadı... Atalay: Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı’nı bağımsız ve sivil bir “İnsan Hakları Kurumu”na dönüştürmeye yönelik çalışmalar tamamlanmak üzeredir. Sonuç: Tamamlanamadı. Atalay: İşkenceye Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin ihtiyari protokolünün onaylanmasına dair kanun tasarısı bir an önce çıkacak. Bu protokolün onaylanmasıyla birlikte işkence ve kötü muameleyle mücadelenin uluslararası denetim boyutu daha da pekişmiş olacaktır. İhtiyari protokolün onaylanmasını takiben en geç bir yıl içinde “ulusal önleme mekanizması” kurulacaktır. Sonuç: Kurulamadı. Atalay: Çeşitli sebeplerle isimleri değiştirilen yerleşim birimlerine, yerel talep halinde, mevzuat hükümlerine uygun olarak eski isimlerinin verilebilmesine imkân sağlanacaktır. Sonuç: İl genel meclislerinden çıkan kararlar İçişleri Bakanlığı’nda bekliyor. (Çelkaniya gibi.) Atalay: Siyasi partilerin seçim çalışmalarında, vatandaşlarımızın kullandıkları farklı dil ve lehçelerde de onlara seslenebilme imkânı verilecek. Sonuç: Sadece seçim propaganda döneminde konuşma izni çıktı; pankart yasağı sürüyor. Açılım devam ediyor...
Muharrem Sarıkaya HaberTürk, 27.6.2010 |
28.06.2010 |