27 Haziran 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Yasemin GÜLEÇYÜZ

ŞEFKAT KAHRAMANLARI -22


A+ | A-

Hatice Saadet Tola (1924 – 8 Aralık 1992)

Bu haftaki misafirimiz, Bediüzzaman Hazretlerinin Senirkent talebelerinden Ali İhsan Tola’nın değerli eşi Hatice Saadet Tola.

Onun hayatını temâşâ ederken, pek çok ibret dersi almak mümkün. Bunun yanında Saadet Tola, ev merkezli hizmeti olan eşinin arkasında ona hep destek çıkarak numune-i imtisâl olmuş bir şahsiyet modeli.

Ali İhsan Tola’nın Risâle-i Nur’ların Sav Köyünde teksirle basılması noktasında çok emeği geçmiş. Ağabeyi olan DP milletvekili Tahsin Tola ile Bediüzzaman Hazretleri arasındaki irtibatı sağlamış. Onun Risâle-i Nur’ların resmen matbaalarda basılması noktasında yaşadıkları ayrı bir yazı konusu olabilecek kadar geniş…

Bediüzzaman Hazretlerinin de vazifelendirmesiyle hizmetlerini daha çok ev merkezli yapan Ali İhsan Tola bitkilerle tedavi noktasında da uzman bir şahsiyetti.

Üstad Hazretlerinin Isparta hayatında bu değerli ailenin önemli bir yeri bulunmakta. Bediüzzaman, Senirkent’e geldiğinde Ali İhsan Tola’nın ailesi ile görüşmüş, özellikle Ali İhsan Tola’nın annesi olan Emine Tola Bediüzzaman Hazretlerini Çam Dağı’nda oğlu ile birlikte ziyaret etmiş.

Aşağıda okuyacaklarınız deryadan bir katre misâli bu değerli ailenin fertleri olan Handan ve Nurdan Tola ile yaptığımız sohbetten oluşmakta.

Dilerseniz zaman şeridinde biraz daha gerilere gidelim... Ardından bu değerli aileyi Risâle-i Nur’larla tanıştıran ilk şahsiyeti Abdullah Nail Tola’yı tanıyalım.

BEDİÜZZAMAN HAZRETLERİNİN İLK İSTANBUL ZİYARETİ

Bediüzzaman Hazretleri İstanbul’a 1907 yılında gelir.

Maksadı, fen ilimleriyle din ilimlerinin beraber okutulacağı, ideâlindeki üniversite düşüncesini hükümete iletmektir. İdealindeki bu üniversitenin adı “Medresetüzzehra”dır. Zira Bediüzzaman, Osmanlı toplumunun içinde bulunduğu sıkıntıların aşılmasında eğitime çok önemli bir rol düştüğünün farkındadır. Eğitim esasları ve yönetim şekliyle bu “üniversite projesi” ile ilgili dilekçeyi padişahın özel kalem dairesi, Mabeyn-i Hümayun’a sunar. Ancak, hükümet dilekçe konusu üniversite projesinin önemini kavrayamaz. Bu yüzden gerçekleştirmek için hiçbir teşebbüste bulunmaz.

Genç Said’in İstanbul’a gelişini gazeteler “Şarkın yalçın kayalıklarından bir ateşpare-i zekâ, İstanbul afakında tulû etti” şeklinde duyurur.

Bediüzzaman, Fatih’teki Şekerci Han’a yerleşir. Kaldığı odanın kapısına “Burada hiçbir sual sorulmaz, her suale cevap verilir” levhasını astırır. İçerisinde âlimlere ve aydınlara gizli bir meydan okuma da bulunduran bu dâvet, kısa sürede bütün İstanbul’a yayılır. İlim adamları, medrese hocaları, talebeler, siyasetçiler, herkes bu âlimi konuşmaya başlar. Şekerci Han’a akın ederek Bediüzzaman’a en zor soruları yöneltirler. Muhataplarına hiçbir soru sormayan Said Nursî, kendisine sorulan sorulara muhataplarını tatmin edici cevaplar verir.1

ABDULLAH NAİL TOLA

İşte bu yıllarda, Şekerci Han’a Bediüzzaman Hazretlerini ziyarete gelenlerden birisi de Senirkentli Abdullah Nail Tola’dır. O dönemde hukuk fakültesinde okumakta olan bir talebedir ve yedi lisan bilmektedir.

Abdullah Nail Bey, Bediüzzaman Hazretlerinin ilminden çok etkilenir. Zaman içinde farklı mekânlarda bulunsalar da, vefat ettiği 1949 yılına kadar onunla irtibatını hiç koparmaz, devamlı mektuplaşır. Yazısı o kadar güzeldir ki Bediüzzaman Hazretleri hitaplarında onu hep “Yazısı güzel Abdullah Efendi” sıfatıyla yâd eder. Öldüğünde geride bıraktığı Bediüzzaman Hazretleri ile olan yazışmaları ciddî bir yekûn tutmaktadır.

İşte, Tola ailesini Risâle-i Nur’larla tanıştıran ilk zat Abdullah Nail’dir.

KIYMETLİ BİR KIZ KARDEŞ: EMİNE TOLA

DEĞERLİ EVLÂTLAR: TAHSİN VE SAADET TOLA

Abdullah Nail Tola, Risâle-i Nur’ların matbaalarda Latin harfleriyle basılmasına vesile olan Demokrat Parti milletvekili Dr. Tahsin Tola’nın ve bu haftaki şefkat kahramanımız Saadet Tola’nın da babasıdır.

Abdullah Nail Tola, aynı zamanda yine bir şefkat kahramanı olan Emine Tola’nın da ağabeyidir.

HANDAN, CANDAN VE NURDAN…

Evet, Senirkentin eşrafından olan Tolazadeler geniş bir ailedir. Çoğunlukla akraba evliliği yapmışlar. Soy ağaçları onların evlâd-ı resûlden olduklarına delildir…

Yukarıda yer alan bilgiler ve aşağıda okuyacaklarınız, Bediüzzaman Hazretlerinin Senirkentli talebesi rahmetli Ali İhsan Tola’nın değerli kızları Handan ve Nurdan Tola ile yaptığımız sohbetten derlenmiştir. Üçüncü kız kardeş Candan Tola yoktu aramızda, ama değerli kızı Sümeyra Yüzbaşıoğlu da zaman zaman katıldı sohbetimize.

(Handan Tola’nın İstanbul Göztepe’deki evinde 19 Haziran 2010 tarihinde gerçekleştirdiğimiz sohbete, ailenin diğer fertleri de zaman zaman iştirak ettiler. Çektiğimiz fotoğraflar tarihe düştüğümüz hoş kareler oldu. Bu arada Handan Tola’nın çocukları olan Feyza ve İhsan’a yardımları için çok teşekkür ediyorum…)

HANDAN VE NURDAN TOLA ANNEMİZ...

ANLATIYOR: DAYIMIZ TAHSİN TOLA VE

Tolalar Senirkent’te Türkiye’nin dört bir yanına da dağılmış geniş bir ailedir. Ecdadımız nesiller boyunca eğitime, kültüre her zaman değer vermiştir. Fedakârlık, kendinden önce karşısındakinin ihtiyaçlarını düşünme, sıkıntılı hallerde yardım edip engelleri beraberce göğüsleme ailemizin ortak özelliğidir.

Bunun en güzel örneklerinden biri dayımızdır. Esmerce ve çok iyiliksever olduğundan vazife yaptığı Muş Varto’da halk ona “Kara Melek” sıfatını takmıştır.

Anneannem Gülsüm Hanım vefat ettiğinde, dayımız Tahsin Tola İstanbul’da tıp eğitimi almaktadır. Dayım okul tatil olup da Senirkent’e geri döndüğünde, dedem Abdullah Nail Tola yeniden evlenmiştir. Dayım o zamanlar küçücük bir kız çocuğu olan kardeşi Saadet’i ve erkek kardeşini de alarak İstanbul’a geri döner. Kardeşlerinin eğitimini üstlenir.

Annemiz o zamanın gözde liselerinden olan İstanbul Kız Lisesinde okur. O zamanın şartları içinde “modern” bir tarzda yetişir.

Dayımız askerlik sonrası Manyas’ta vazife yapar. Annem de yanlarındadır. Zaten teyzesinin kızı olan yengemin işlerine yardımcı olur, misafirleri karşılar, yemeğe yardım eder, abisine destek çıkar.

Çok faal ve çevresi de geniş olduğundan onu DP Isparta Milletvekili adayı yaparlar. Senirkent’e gelir, seçim faaliyetleri başlar. (Tahsin Tola 1950-1958 iki dönem milletvekilliği yapar.)

ALİ İHSAN VE SAADET TOLA

Bu arada annem, halasının oğlu olan Ali İhsan Tola ile nişanlanır. Karlı bir kış gününde evlenirler. Sene 1949’dur.

Babamız Ali İhsan Tola 1953’te Bediüzzaman Hazretleri’ni ilk ziyarete gittiğinde üç çocuk babası bir orman mühendisidir. Isparta Orman Bölge Şefliği yapmaktadır.

BEDİÜZZAMAN HAZRETLERİ İLE İLK TANIŞMA

Bir gün üç arkadaşıyla birlikte “mübarek bir hoca” olarak duydukları Bediüzzaman Hazretlerini ziyaret için Emirdağ’a giderler. Ama Zübeyir Gündüzalp’in ilettiği “Sadece İhsan gelsin!” izniyle ancak babamız Ali İhsan Tola içeri alınır. Hâlbuki Zübeyir Ağabey onlara isimlerini hiç sormamıştır…

Bediüzzaman Hazretleri babama 2,5 saat Risâle-i Nur’dan ders verir. Bu görüşmede babamız öyle farklı bir âleme girer ki, çıkışta ayakkabılarını dahi giymeyi unutur. Senirkent’e eve geldiğinde annem ve babaannem çok şaşırırlar. O saatte Senirkent’e araba bulunmamaktadır. Üstelik babamın ayakkabıları da meydanda yoktur. Çoraplarıyla çıkagelmiştir. Sorulara da cevap vermemektedir. Babaannemin ifadesiyle “Geldiğinde çoraplarında kuşgözü kadar bile delik yoktur”

Nasıl geldiğini babam anlatamaz, ama iki gün sonra kapı çalınır. Üstad Hazretleri “İhsan ayakkabılarını Emirdağ’da unutmuş!” diyerek ayakkabıları göndermiştir. Annem ayakkabıları teslim alınca babamdaki farklı hali anlar.

SABIR VE SADAKAT ABİDESİ: SAADET HANIM

Annem, Bediüzzaman Hazretlerinin “İhsan’ın yaptığı amellere şeriksin! Sana sabır yakışır kızım!” duâsını almıştır.

Babamız, Risâle-i Nur’larla tanışınca istifa dilekçesini verip, memuriyetten ayrılır. Altı ay devlete olan mecburî hizmet borcunu öder. Bir yıl boyunca kaza namazlarını edâ eder. Annemiz ile birlikte Kur’ân-ı Kerim öğrenirler.

Babamızın istifasıyla birlikte ailemizin önünde yeni bir sayfa açılır.

Annemiz, babamın hizmetlerine arka planda hep destek çıktı. İstanbul şartlarında büyümüş bir genç kızdır, ama mecburiyetten inek de sağar, dikiş de diker, tarlaya da gider, ağabeyinden öğrendiği için hastalara iğne yapmaya da gider, tereyağını peynirini de yapar, evini geçindirir. Bundan hiç de rahatsız olmaz. Annem çok iktisatlı ve kanaatkârdı. Becerikliydi. Mevcut imkânlar içinde en güzel şekilde istifade etmeyi bilirdi.

Gelişigüzel sofra hiç kurmadı annem. Peyniri yoksa çökeleği vardı. Salatası, zeytini, kavurması, evde ne varsa bir çırpıda gelenlere pırıl pırıl bir sofra hazırlardı. Misafire evde ne varsa o en güzel şekilde sunulurdu. Babam “Bir taama ne kadar çok el uzanırsa, o kadar bereket olur!” derdi.

Bayram elbiselerimizi günler önceden diker, ağaç çubuklarından yaptığı askısına özenle asar. Kurdelelerimizi kolalar, ütülerdi. Bütün bunları memnuniyetle ve sevinçle yapardı.

Zaman zaman anneme iyi niyetli görüntüsü altında yapılan “Tahsillisin. Sana iş bulalım, memuriyete gir” gibi teklifler geldiğinde annem hiç birine itibar etmezdi.

Babamın arkadaşları, dostları kalabalık gruplar halinde gelir onlara sabırla hizmet ederdi. “Bu böyle devam eder mi?” diyenlere de “Allah’ıma şükürler olsun ki, içki sofrası hazırlayacağıma, ağzı duâlılara çay, çorba hazırlıyorum. Yıkadığım bu bardaklar, tabaklar bana ahirette şahitlik edecek!” cevabını verir, konuşanları böylece sustururdu.

AİLE DERSLERİMİZ

Sabah namazından sonra Risâle-i Nur dersimiz olurdu. Okula gitmeden önce bu dersi dinlerdik. Bir taraftan da annem bizi okula hazırlardı. Ekmeklerimizin üzerine kovanlarımızdan temin ettiğimiz balı sürer, onun üstüne kaymağı alır, elimizde bir bardak sütümüzle bir taraftan da kahvaltımızı yapardık.

Akşam derslerimiz de olurdu. Meselâ, bir kış boyunca sünnet-i seniyye ve faiz konusunu çalıştığımızı hatırlıyorum. Âyetlerle, hadislerle konu konu dinî mevzuları öğretirdi babam. Hata yaptığımızda cezamız 500 İhlâs, yüz Fatiha okumak olurdu. Evde hepimizin vazifesi belliydi. Kim çay demleyecek? Sofrayı kim kuracak? Kim kaldıracak? Misafir geldiğinde ayakkabıları kim çevirecek?

Annem hiç tarla bahçe işleri bilmediği halde, babamızın işine yardımcı olmak için babaannemle birlikte ova işlerine giderdi…

Risâle-i Nur’ları, altında ampul olan cam sehpalar üstünde elle kopyalayarak yazdık. Annem de bu şekilde bir çok Risâle yazmıştır. Sonraki yıllarda dayım Osmanlıca’yı bize öğretti. Osmanlıca elle yazdığımız Risâleler hâlâ durur.

Dipnot:

1- www.risaleinurenstitusu.org, Bediüzzaman Said Nursî, Gençlik ve Tahsil Hayatı: I. Meşrutiyet Devri (1878–1908) başlıklı makale

(Haftaya devam edecek)

27.06.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (21.06.2010) - Şefkat kahramanları(21)

  (13.06.2010) - Şefkat Kahramanları (20)

  (06.06.2010) - Şefkat kahramanları (19)

  (30.05.2010) - Şefkat KahramanlarI (18)

  (23.05.2010) - ŞEFKAT KAHRAMANLARI (17)

  (16.05.2010) - Şefkat kahramanlarI (16)

  (09.05.2010) - Şefkat kahramanları (15)

  (02.05.2010) - Şefkat kahramanları (14)

  (25.04.2010) - Şefkat kahramanları (13)

  (18.04.2010) - Şefkat kahramanları (12)


Son Dakika Haberleri

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Abdullah ŞAHİN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet BATTAL

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H.İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Hakan YILMAZ

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehmet YAŞAR

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Saliha FERŞADOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.