Faruk ÇAKIR |
|
Geç atılmış doğru bir adım |
Türkiye’yi idare edenler, devam edegelen bir yanlıştan geri adım atarak, terörle mücadelenin ‘profesyonel ordu ile yapılacağını’ nihayet açıkladılar. Bir değişiklik olmazsa, Ağustos ayından itibaren sınır güvenliğini ‘profesyonel ordu’ sağlayacak. Alınan karar doğru, ama bir o kadar da geç kalınmış bir karar değil mi? Türkiye, terörle mücadelede pek çok yöntemi kullandı. Şimdi uygulanacağı ifade edilen yöntem de daha önce kısmen de olsa kullanılmış ve genel anlamıyla da başarı sağlanmıştı. Zamanla ‘kontrol altına alınamayan güç’ haline gelen bu uygulama, beraberinde çok sayıda ‘fail-i meçhul cinayetler’i getirince bu yoldan vazgeçildi. Oysa, yanlış yapanlar ayıklanıp sistem ıslâh edilebilmiş olsaydı, belki de bunca kan akmamış olurdu. Herkesin bildiği gibi, terörle mücadelenin ‘profesyonel kişi’lerce yapılması gerektiği ilk defa dile getirilmiyor. Konunun uzmanları her defasında bu konuyu gündeme getirdi. Ne var ki, bu konuda adım atması gerekenler her defasında teklife karşı çıkarak, uygulamayı erteledi. Aradan yıllar geçti, kanlar aktı ve nihayet bugün bu noktaya gelindi. “Buna da şükür” demekle birlikte, şunu da hatırlatmak istiyoruz: Nasıl ki bu konu ilk defa gündeme geldiğinde “Gerek yok, biz mevcut imkânlarımızla terörü ezeriz” denildi ve “profesyonel ordu”ya karşı çıkılarak yanlış yapıldı. Aynı şekilde sadece teröre karşı değil, bir bütün olarak ordunun genelinin ‘profesyonel olması’ teklifi de ciddiyetle ele alınmalı. Dünyanın gidişi de zaten bu istikamette. Herkesi kısa süreli silâh altına alıp göndermek yerine, bunu ‘iş’ olarak yapanlara teslim etmek daha faydalı olmaz mı? Tabiî ki bu konuda en fazla dikkat edilmesi gereken şey, “güç”ün kontrol altına alınabilmesi meselesidir. “Ben profesyonelim, ne istersem yaparım” anlayışı çok kötü neticeler doğurabilir. Bunun yolu da şeffaflık ve işleyen bir hukuk sistemidir. Hata yapan hemen adalete teslim edilmeli ve bu konuda hiçbir sûrette taviz verilmemelidir. Hadiselere hukuk ve adalet penceresinden bakılabilirse, ‘kontrol edilemeyen güç’ ortaya çıkamaz. Fiilen uygulanmakta olan askerlik sisteminin maruz kaldığı hastalıklardan olan ‘kâğıt üzerinde iş’, yeni sisteme bulaşmamalı. Sınırda görev başında olması gereken bir ‘profesyonel asker’in herhangi bir ‘orduevi’ ya da ‘ordu kantini’nde görev yaptığını düşünün! Böyle hatalara düşülmesi halinde netice almak çok daha zordur. Eğer gerçekten ‘profesyonel ordu’ anlayışıyla teröre karşı mücadelede edilirse bugünküne nisbetle çok daha iyi neticeler alınacağını söylemek mümkün. Her zaman ifade etmeye çalışıyoruz: Profesyonel askerle mücadele de bir yoldur, ama kalıcı çare değildir. Her şeyden önemli olan terör bataklığını kurutmak, oraya yeni ‘eleman’ların katılmasını önleyebilmektir. Bunun kalıcı yolu da her insana ‘insan’ gibi muamele etmektir. Bizi bir arada tutan bağların başında olan ‘din bağı’nı kuvvetlendirmek, bununla netice alınacağını görmek gerek. Aradan yıllar geçti ve “profesyonel ordu lâzım” gerçeği kabul gördü. “İnanç ve din birliği” gerçeğini görmek için de uzun yılların geçmesini mi bekleyeceğiz? 27.06.2010 E-Posta: [email protected] |