Faruk ÇAKIR |
|
Cami açılışındaki başbakan |
Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olmasını istemeyenlerin ileri sürdükleri gerekçelerden biri de Türkiye’nin “İslâm ülkesi” olmasıdır. Bunu ifade ederek ülkemizin AB’ye üye olmasını istemeyen kişi ve kuruluşlar hem içeride, hem de dışarıda vardır. Türkiye’de yaşayanların büyük ekseriyetinin Müslüman olması sebebiyle ülkemizi “İslâm ülkesi” olarak görmek, yorumlamak ve değerlendirmek elbette itiraz edilecek bir durum değildir. Bundan gocunmak da mümkün değil. İyi ki Müslüman bir ülkeyiz ve 1 milyara yakın ‘kardeşimiz’ var. Müslüman bir ülkeyiz, ama Müslüman bir ülkede olmaması gereken ‘hastalıklarımız’ da var. Bu hastalıkların başında ‘yasakçılık’ ve mensup olduğumuz “fıtrat dini İslâm”ı yeterince tanımamak geliyor. Dinimizi ve barındırdığı güzellikleri yeterince tanımayanların başında da maalesef ‘idareciler’imiz var. İyileri müstesna, bazı idarecilerimiz İslâmın güzelliklerini bilmediği için maalesef ona ‘düşman’ nazarıyla bakıyorlar. Hele geçmiş yıllarda bazı idarecilerimizin ‘ezan’ okunmasını dahi yasaklamış olması ve ibadet mekânları olan camilerimizi kısmen satarak ve kısmen de başka maksatlarla kullandırmış olmasını hatırlayınca içimizin burkulması kaçınılmaz oluyor. Hatırlamak lâzım ki, bütün bunlar “Müslüman Türkiye”de olmuş... Bunun yanında “Müslüman olmayan bir AB üyesi ülke”de bakın neler olmuş ve olmaya devam ediyor: “Fransa Başbakanı François Fillon, başkent Paris’te bir caminin açılışını yaptı. Paris’in Argenteuil banliyösünde inşa edilen caminin açılış töreninde, Başbakan Fillon’un yanı sıra kaçak göçe karşı sert politikaları savunmasıyla tanınan İçişleri Bakanı Brice Hortefeux de hazır bulundu. Caminin açıldığı banliyöde 28 bin Müslümanın yaşadığı bildirildi. Fransa’da çoğu kuzey Afrika ülkelerinden olmak üzere 5 milyon civarında Müslüman yaşıyor.” (AA, 24 Haziran 2010) Bakınız, Fransa ki; genel olarak “Avrupa’da İslâma en kapalı ülke” olarak bilinir ve tanınır. Nitekim, başta Avrupa olmak üzere dünyadaki “Hür ülkeler” arasında başörtüsüne kısmî olarak ‘yasak’ uygulayan bir ülkedir. ‘Yasak’çıların sevinmemesi için Fransa’daki ‘yasak’ uygulamasının ayrıntılarını bilmekte fayda var. Fransa’da sadece orta öğretimde ve sadece ‘devlet okulları’nda başörtüsüne yasak vardır. Yani, ilkokuldan başlayarak üniversiteye kadar hiçbir özel okulda başörtüsü yasağı yoktur. Ayrıca, ‘devlete ait üniversite’lerde de yine başörtüsü serbesttir. Bunu bilmekte fayda var, çünkü bazı ‘çokbilmiş’ler Fransa’daki uygulamadan yola çıkarak ve tabiî ki oradaki uygulamayı ters yüz ederek; “Bakın, Avrupa’da da başörtüsü yasak” diyebilirler. Oysa gerçek durum farklı... İşte böyle bir ülkede, her zaman için ‘laikler’in de oyuna muhtaç olan bir başbakan; Müslümanların ibadet mahalli olan bir caminin açılışına katılıyor. Gizli kapaklı değil, sadece cami ziyareti değil, resmen açılışına katılıyor. Görebildiğimiz kadarıyla Fransa’nın ‘katı laiklik uygulaması’na rağmen bu açılışa katılmakla Fransa çökmüyor, hiçbir Fransız da bunu iddiâ etmiyor. İşte, bizdeki ‘yasakçı anlayış’ın dünyada eşine ve benzerine rastlanmayacağını gösteren bir gelişme. Bediüzzaman’ın, yıllar önce “Avrupa bir İslâm devletine hamiledir, gün gelince onu doğuracaktır” meâlindeki müjdesinin tahakkuk ettiğini gösteren benzer haberlerin çoğalması duâsıyla... 26.06.2010 E-Posta: [email protected] |