Faruk ÇAKIR |
|
Dostlar soruşturmada görsün! |
Attığı her adımda Ortadoğu’yu biraz daha krize sürükleyen İsrail, Gazze’ye yardım götüren “Mavi Marmara” gemisine baskın düzenleyerek yaptığı yanlışlara, zulümlere ve adaletsizliğe tuz-biber ekmiş oldu. İsrail bu hareketiyle bütün dünyanın nefretini üzerine çekti. Dört bir yanda İsrail’i kınayan açıklamalar, protesto gösterileri ve toplantılar yapıldı. Protesto ve kınamalar devam etmekle birlikte, bugün itibarıyla İsrail’in fiilî bir ceza almadığı görülüyor. Elbette uluslar arası müeyyideler ve cezalar bir günde uygulanamaz. Ancak Birleşmiş Milletler’in aldığı ‘araştırma/soruşturma’ kararı da İsrail tarafından sulandırılmak isteniyor. Dünya devletlerinden gelen tepkileri azaltmak isteyen İsrail, kendince bir araştırma komisyonu kurmuş ve “Ben gerekli araştırmayı yapacağım, neticeyi bekleyin” diyor. Tabiî ki kurulduğu ilân edilen komisyonun İsrail’in ‘suçlarını’ araştırması mümkün değil. Dolayısı ile Türkiye bu komisyonun oluşturulma şekline temelden itiraz ediyor ve komisyon üyelerinin doğru seçilmesini istiyor. Kurulduğu ilân edilen komisyona sadece Türkiye mi itiraz ediyor? Elbette değil. Bu komisyona İsrail’in içinden de köklü ve haklı bir itiraz var. İsrail’deki barış yanlısı örgütlerden “Guş Şalom,” “Bu, hiçbir gücü, yetkisi bulunmayan, bir örtbas etme komisyonu”dur derken, komisyona seçilen Kuzey İrlandalı üye David Trimble’ın de “İsrail’in Dostları” grubunda yer aldığını hatırlatmış. Haliyle “İsrail’in dostları”ndan İsrail aleyhinde bir karar almasını kimse bekleyemez... Böyle komisyonların ‘adil’ olması gerektiği apaçıktır. Hele hele böyle bir komisyonun ‘suçu işleyen ülke’ tarafından kurulmuş olması tam bir komedidir. Hakim, savcı ve şüpheli aynı kişi olursa, oradan adil bir karar çıkması mümkün mü? Haberlere bakılırsa İsrail’deki barış yanlısı kuruluşlardan “Guş Şalom” sadece ‘açıklama’ yapıp kenara çekilmeyecekmiş. Örgütün, filo baskınını araştırmak üzere İsrail hükümetinin eski yargıçlardan Yaakov Tirkel başkanlığında oluşturduğu komisyona karşı, İsrail Adalet Yüksek Mahkemesi’ne başvuracağı da belirtiliyor. (AA, 14 Haziran 2010) Yine aynı kuruluşun açıklamalarından öğreniyoruz ki, kurulan ‘araştırma komisyonu’ baskın ve cinayette görev alan herhangi bir asker veya subayın ifadesini almayacakmış. Peki, bunu bile yapmayan bir komisyona ‘araştırma komisyonu’ denilebilir mi? Böyle bir komisyonun hazırladığı rapordan adaletin tecelli etmesini bekleyebilir miyiz? İsrail’in hak, hukuk ve adalet tanımayan bu tavrı hem dünya ile alay etmek anlamına gelir, hem de en az ikinci bir gemi baskını kadar yanlıştır. İsrail’in bu tavrına karşı sadece İsrail’in içinden değil; BM üyesi ‘hür ve adil ülke’lerden de ciddî tepki gelmek zorunda. Dünyayı ve insanlığı dikkate almayan, onlarla dalga geçen bir ekibe hür dünya gerekli dersi ve cevabı vermek mecburiyetinde. Aksi halde bu ülke şımarmaya ve keyfî davranışlara devam eder. Bütün dünya; “dostlar”ı değil, gerçek “uzman”ları soruşturma yaparken görmek istiyor. 16.06.2010 E-Posta: [email protected] |