Hakan YALMAN |
|
ICBA: Mânevî bir Mostar |
Bu satırları Saraybosna’dan yolluyorum. Abdullah Eraçıkbaş ve İbrahim Özdabak ağabeylerin yazdıklarından belirli bir kanaat sahibi olmakla birlikte buraya gelirken; “Acaba namaz kılacak bir yer bulabilir miyim? Kıbleyi tayin için yanıma pusula alayım da orada sıkıntı çekmeyeyim” şeklindeki düşüncelerle zihnî ve fizikî hazırlıklar yapıp bu şekilde geldiğimiz Saraybosna’da gördüğümüz tablo çok şaşırtıcı idi. Etrafı dağlarla çevrili bu şehrin tam ortasından ve nehir boyunca ilerleyen yolda sağınıza ve solunuza baktığınızda sanki minareler fışkırıyor gibiydi. Belki de her kilometresinde bir cami vardı. Osmanlı’nın çok net izleri ile yerleştirdiği şeâir, belirli sayıda kilise ile Hristiyanlık izleri ve binaların pek çoğunda hâlâ onarılmamış silâh yaraları ile azametli fakat bahtsız bir memleket mânâsının tam cisimleşmiş tablosu idi Saraybosna. Ruhlarında sevgi dolu, asil bir millet oldukları mimarisinden, insanların simasına kadar her alanda okunabilen bu memlekette, belli ki binaları gibi kalpleri de yaralıydı. Şehir turlarında bize rehberlik eden Adnan Bjelic ve Seyit Beylerin savaş yıllarında dokuz on yaşlarında olduğu anlaşılıyordu. Her ikisinin de, savaş yılarından bahsederken yüzleri farklı bir hâl alıyor, belki de kısmen hatırladıkları o acı yılların hatıraları ile derin duygulara dalıp gidiyorlardı. Gözlerinde bu derinliğin izleri okunabiliyordu. İşin ilginç tarafı birlikte olduğumuz doktor ekibi de ülkemizde pek rastlamadığımız ölçüde ve oranda maneviyâtı güçlü ve bu toprakların mazisini paylaşma istidadında ve duygu zenginliğinde kişilerden oluşuyordu. Saraybosna’nın pek çok sayıda camiinde hemen hemen her vakit namazını ayrı bir yerde kıldık. Her camide de belli sayıda cemaat oluyor ve bunların önemli bir kısmını gençler teşkil ediyordu. Bu gençlerin yüzüne batığınızda ‘sîmâhum fî vücûhihim’ hakikatini yaşıyor, bir Avrupalı’nın vechesinde peygamberî sıfatın ve tebessümün ne kadar hoş durduğunu gözlüyorsunuz. Sanki kırk yıllık dostunuz ve kardeşiniz gibi bağrınıza basasınız geliyor. Ezan sesleri ile çan seslerinin semalarında yükseldiği Saraybosna huzurlu bir yer. Genel görünümü itibarı ile pek çok kimsenin kanaati Bursa’ya benzediği şeklinde. Boşnak, Hırvat ve Sırpların sadece din konusunda ayrıştıkları ve boşnak dendiğinde ön planda Türklük ve Müslümanlığın akla geldiğini ifade ediyor mihmandarımız Adnan. Kendi hâl ve tavırlarında da bir Anadolu gencinin safiyeti ile Avrupalı fiziği ve Müslümanlığın duruluğu çok güzel mezcolmuş. Aynı hal Seyit Beyde de gözleniyor. Şehitlikte bir tarafta Osmanlı döneminde şehit olmuşlar, diğer tarafta 1992’den 1995’e kadar devam eden harpte şehit olan 200.000 kadar Müslümandan bir kısmı. Tam ortalarında ay yıldızı sembolize eden kabri ile İzzet Begoviç yatıyor. Şehitlerin önemli bir çoğunluğu 1960’lı yıllarda doğmuşlar ve bizim akranlarımız. Bu beni çok etkiledi ve sanki Peygamberimize (asm) komşu olduklarını hissederek hallerine imrendim. Saraybosna aynı zamanda tarihten bu güne şehitler kervanına beşiklik eden mübarek bir belde. Bosna-Hersek bir yönü ile kültürlerin buluşma yeri. Hersek tarafında yer alan Mostar köprüsü asırlardır kültürler arasında özellikle de Müslümanlık ve Hristiyanlık arasında sağlam bir köprü olmuş. Buna kasteden tavra karşı insanlık ortak olarak cephe almış ve Birleşmiş Milletler burayı insanlığın ortak mirası içine dahil etmiş. Burayı dolaşırken bizim camiamızın aynı konudaki hassasiyetini ifade eden ICBA (Kültürlerarası Köprü Derneği) aklıma geldi. Bu, Risâle-i Nur hakikatlerinin geniş kuşatıcılığı ile çok güçlü ve sarsılmaz bir kale şeklinde mânevî bir Mostar hakikatine namzet olmak anlamını da ifade ediyordu. Bu anlamda, Bosna-Hersek ve bizler arasında çok ortak yönler olduğunu, Risâle-i Nur Enstitüsü’nün ‘kültürler arasında köprülük’ içerikli bir kongresinin Mostar ve Saraybosna’yı içine alan bir saha içinde yapılmasının çok uygun olacağını düşünüyorum. En kısa zamanda nasip etmesi için şu an Saraybosna camilerinin ortasında ve binlerce şehidin ruhaniyâtının bulunduğu bir beldede, onların da ‘âmin’ dediklerini hissederek yürekten duâ ediyorum. 01.06.2010 E-Posta: [email protected] |