Mehmet KARA |
|
Halkçı mı dediniz! |
Deniz Baykal’ın kaset skandalı sonrası istifa edip, yerine tek aday olarak girdiği kurultaydan genel başkan olarak çıkan Kemal Kılıçdaroğlu’yla ilgili tartışmalar, değerlendirmeler devam ediyor. “Halkın içinden gelen, halkçı” birisi olarak lanse edilen Kılıçdaroğlu, daha işin başında bu karizmasını çizdirdi. Kurultay salonunda giydiği gömlek hâlâ gündemde. “Kendini halka yakın hissetmek” adına kurultaydan birkaç gün önce bir mağazaya giden Kılıçdaroğlu, kendisine spor bir kıyafet alır. Parasını öder çıkar. Buraya kadar her şey normal. Ancak giydiği İtalyan markalı gömleğin fiyatının ertesi gün ortalama 500 milyon olduğu anlaşılınca siyasetin konusu haline geldi. “Kurultay öncesi berbere gittim. Kurultay için ne giyeceğimizi konuşurken arkadaşlar spor kıyafetle çıkmamın uygun olduğunu söylediler. Ben de yeni kıyafetlerden aldım, ama öyle bir marka aldığımı bilmiyordum. Kendi kazandığım parayla o kıyafetleri aldım. Açıkçası fiyatını da bilmiyordum ve orada fiyatını da sormadım” diyerek kendisini savunsa da, “Halkçı Kemal”in giydiği gömleğin değeri neredeyse bir asgarî ücretlinin bir aylık kazancına eşit olunca bu savunma pek inandırıcı bulunmadı. Gömlek bu kadar fiyatsa diğer elbisesi ve ayakkabı kim bilir kaç lira… Cebinin hesabını bilmeyen Kılıçdaroğlu, –olmaz ya– velev ki oldu, yarın iktidara gelse ülkenin hesabını nasıl tutacak sorusu akıllarda kaldı. Bu durum da sözde değil, özde halkçı olmak lâzım olduğunu öğretmiş oldu. * * *
KÜSTÜM İŞTE Meclis üç haftalık bir anayasa değişikliği yorgunluğu tatilinden sonra çalışmalara başladığı gün, önümüzdeki yıldan itibaren ilköğretim okullarında ve liselerde serbest kıyafet uygulamasına geçişe ilişkin görüşmeler yapılırken, ilginç tartışmalar da yaşandı. Birçok milletvekili konuştuktan sonra CHP Sinop Milletvekili Engin Altay da bu konuda görüşlerini söylemek için otomatik sisteme girdi. Ancak oturumu yöneten Meclis Başkanvekili Meral Akşener, bunu görmeyip gündem dışı başka bir konuya geçmek isteyince, Altay itiraz etti. Akşener’e sisteme girdiğini hatırlatınca, “Sırasını ben vereceğim” cevabı alınca, konu değiştikten sonra verilen söz hakkının bir şey ifade etmeyeceğini söyledi. Akşener’in bu itiraza, “Varsayın ki, size vermeyeceğim? Ne yapacaksınız” deyince, başkanın takdir yetkisi olduğunu ve buna bir şey diyemeyeceğini ifade etti. Altay daha sonra kendisinin sadece sisteme girdiğini hatırlatınca da ilginç tartışma şöyle gelişti: Başkan – Söz vereceğim dedim. Engin Altay – İstemiyorum Başkan - Peki. Niye bu kadar çabuk sinirleniyorsunuz? Engin Altay - Niye sinirlenmeyeyim? Ben nazikçe sisteme girdiğimi hatırlattım, o kadar. Başkan - Ama, bakın, ben bugün 15 kişiye söz verdim. Engin Altay - Tamam Sayın Başkanım, istemiyorum söz. Başkan - Tamam, istemeyin… Bu tartışmaya ister sinirlenme, ister küsme, ister içerleme deyin, neticede CHP’li Altay bu konuda konuşamamış oldu. Geriye ise bu ilginç tartışma kaldı * * * “RECEP BEY…” Kılıçdaroğlu’nun kurultayda sık sık Başbakan Recep Tayyip Erdoğan için “Recep Bey” demesi ve AKP’nin kurultaya çağrılıp çağrılmaması tartışması ve sonrasında Kılıçdaroğlu’nun tebrik edilip edilmemesi tartışması da, üç hafta ara veren siyasetteki polemikleri tekrar başlattı. “Recep Bey” ifadesini kendisinin bulduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, bu ifadeyi son günlerde de kullanmaya devam ediyor. Tabiî bu durum, AKP’lileri hayli kızdırıyor. Erdoğan buna cevap vermese de Başbakan Bülent Arınç ve AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik cevap verdi. Çelik, “Doğrusunu isterseniz bu üslûp gerçekten çok yakışıksız bir üslûptur. Ana muhalefet partisinin başına geçecek olan bir insan ilk adımında bu şekilde sokak jargonuyla konuşmaz” derken; Arınç, “Genelde anlaşıldığı kadarıyla biraz küçültücü bir ifade olmuş. Sayın diye başlayarak temiz bir dille konuşmak mecburiyetindeyiz” değerlendirmesinde bulundu. Kılıçdaroğlu’nun “Recep Bey” polemiğini sevdiği anlaşılıyor, ki bunu söylemeye devam ediyor. Önümüzdeki günlerde de sürdüreceğe benziyor. Erdoğan, şimdilik muhatap almıyor gözüküyor, ama önümüzdeki günlerde cevap verir mi bekleyip göreceğiz. * * * MEDYA KAÇA AYRILIR? AKP iktidarı ile birlikte “yandaş medya” tabiri siyasetin gündemine oturdu. Kılıçdaroğlu’nun seçilmesinde bazı medya organlarının izlediği strateji sonrasında buna iki isim daha ilâve edildi, “candaş” ve “yoldaş”… Bunları da Başbakan Erdoğan tanımladı. Yoldaş’ı anladık da, “candaş medya” ile ilgili değişik yorumlar yapılıyor: Erdoğan açıklasa da kamuoyu öğrense… Bir de bunların, bu üç grubun dışında medya yok mu? Elbette var, bütün işi hakikat olan ve dâvâsını anlatma gayesi taşıyan gazeteler neden sayılmıyor? 30.05.2010 E-Posta: [email protected] |