Muzaffer KARAHİSAR |
|
Düz çizgi |
Akıp giden zaman içerisinde bir noktada başlayan hayat yolculuğu başka bir noktada sona eriyor. İki nokta arasındaki çizgiye ömür çizgisi diyoruz. Bir zerrede, bir lem’ada, bir damlada aniden ve defaten sebepsiz ve vasıtasız olarak verilen hayat ve her gün bir damladan teşekkül ederek büyüyen insan bedeni, gittikçe şekillenen ve iç içe meydana gelen ve değişen harika mu'cizelerin ve mükemmelliklerin sergilendiği bir san'at galerisi olarak düşünmek; insanı gerçeklere ulaştıran pencereler açar. Baktığımız her pencere değişik ufuklardan tefekkür ummanlarına götürür. Binlerce ihtimallerden, şekillerden, süzgeçlerden ve tasavvurlardan geçerek bir insan bedeninin yerli yerince, itina ile en güzel biçimde meydana gelmesinde düşünenler için çok hikmetler ve ibretler var. Daha 2-3 haftalık bir ceninin atmaya başlayan minicik kalbi; insan yaşadığı müddetçe hiç durmadan, ara vermeden, dinlenmeden, nizam intizam içersinde, düzenli olarak çalışması; üzerinde düşünüldüğünde insanlara Allahın varlıklar üzerindeki tasarrufunu göstermeye yeter. Vücudumuzun bütün azalarında her şeyin yerli yerince, ölçülü, kullanışlı, zarif, güzel olması ve çift olanların simetrik ve birbiriyle orantılı olarak yaratılmış olması gibi sayamayacağımız çokluktaki vasıflar, Allah’ın eşref-i mahlûkat olarak yarattığı insanda isimlerinin tecellisini görüp tefekkür etmek ve bu güzellikleri verene şükretmek gerektiğini anlıyor insan. Kâinatta bir toz zerresi kadar cirmi ve cismi bulunan insanı: kâinatın bir hülasası, bir fihristesi, bir numunesi şeklinde bir çekirdek hükmünde ve kıymette yaratarak ona verdiği değeri göstermiştir. Kâinatta ne varsa insanın istifadesine sunarak adeta kâinat ağacının nazenin ve nazdar, san'atlı ve zarif bir meyvesi ve neticesi olarak bütün güzellikleri üzerinde toplamış ve Kendi Zat’ına, sıfatlarına ve esmasına muhatap yapmıştır. O muhabbetini gönderdiği Resuller ve kitaplarla izhar etmiş. Verdiği sayısız ve sonsuz nimetler ve lezzetlerle şefkatini, merhametini, keremini, ihsanını, lütfunu ve ikramını göstermiştir. Risâle-i Nurlardan insanla ilgili istifade ederek öğrendiklerimin gözümün önüne bir bir gelmesi: Ural Çetin beyin vefat ânında huzurunda bulunmam ve ölüm gerçeğine bizzat şahit olmam vesile oldu. Doktorun “Düz çizgi” tabir ettiği noktada ölümle yüzleşmek ve kendi iç dünyamda ölüme ne kadar hazır olup olmadığım konusunda vicdan muhasebesi yapmama ve kendimi iyiden iyiye sorgulamama sebep oldu. 112 Acil sağlık ekibini Ural amca için gelmişti. Sedyeler, çantalar ve sağlık malzemeleri ile ekip hızlı bir şekilde Hastanın odasına yöneldi. Biz aşağıda gelmelerini bekledik. Hasta ve sağlık ekibi hastayı götürmek için aşağıya inmeyince, gecikmeyi merak edip odaya yöneldim. Ural amcaya, doktor hanım ve beraberindeki ekibi bütün müdahaleleri yapmış ve sonunda ölüm gelip kapıya dayanmış. Yatağının üzerinde uzanan Hastaya EKG tabir edilen kalp grafik cihazı bağlanmış ve onun ekranını izleniyordu. Doktor Hanım bana dönerek “son düz çizgiyi bekliyoruz” dedi. Gerçekten ekranda bütün çizgiler düz hale gelmiş, üstte bir çizgi düşük bir ritim ile zikzak yapıyordu. Az sonra o zikzaklarda düz çizgiye döndü ve cihazlar çekildi ve boşluğa bakan gözler elle kapatılarak ebedi âleme yolculuk başlamış oldu. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun. Anne karnında bir nohut tanesi küçüklükte olan bir ceninin vücudunda atmaya başlayan küçücük insan kalbi, seksen senelik bir ömür maratonunun sonunda düz çizgiyle vazifesini tamamlamıştı. İşte böyle, insanoğlu için başlangıç noktası ile bitiş noktası arasında ömür sanki bir çizgi; işte o çizgide ritmik zikzaklarla hayat ve ameller gizli. 29.05.2010 E-Posta: [email protected] |