Şükrü BULUT |
|
Liberalizm her zaman hürriyetperverlik değildir |
Liberalizm veya “hürriyetçilik” söz konusu olduğunda, açı genişleyerek gidiyor. Burada feylesofların hürriyete getirdiği tarifler önemli olduğu kadar, doğu ile batı arasındaki “farklı bakışlar” da liberalizm veya hürriyetçiliğe geniş bir alan kazandırmıştır. Şu daracık çerçevede, o geniş sahayı ele alacak değiliz. Bediüzzaman Hazretlerinin insanlığın ömrüyle mütenasip belirlediği sosyolojik dönemleri vahşet, kölelik, esirlik, ecirlik ve hürriyet olarak sıralamasındaki hakikatin inkişafıyla hürriyetçilik veya liberalizm ”yükselen değerler” arasına girdiler. Avrupa ve Asya’daki tarihî süreçler içinde filozofların ve mütekellimînin seslendirdiği fikirleri özetlemenin de bizi aşacağının farkındayız. Bilhassa Avrupa’nın “Endülüs aydınlanmasından” sonra bu istikâmette kat ettiği mesafeyi merak edenler, felsefe kitaplarına bakabilirler. Fakat Avrupaî hürriyetin bu uzun serencâmını asırlar boyu izah etmeye çalışan “felsefî ekollerin” de meraklılara fazla birşey vermeyeceği söylenmektedir. Doğu medeniyetlerini temsîlen İslâmiyetin direk Kur´ân ve Sünnetten çıkardığı teorik ve pratik hürriyet tarifleri orijinalliklerini muhafaza ettiğinden, zamanımıza yansıyan en güzel tanımları Risâle-i Nur´da bulmamız mümkündür. Bazı Avrupa liberallerinin “Hürriyette insan, her ne sefahet ve rezalet işlerse, başkasına zarar vermemek şartıyla birşey denilmez” tarzındaki hürriyetlerini Bediüzzaman, “Öyleleri hürriyeti değil, belki sefahet ve razaletlerini ilân ediyorlar… Yoksa sefahet ve razaletteki hürriyet, hürriyet değildir, belki hayvanlıktır, şeytanın istibdâdıdır, nefs-i emmâreye esir olmaktır” cümleleriyle reddeder. Kur´ân´ın orijinal tarifini ifade eder: “Hürriyet umumî efrâdın zerrât-ı hürriyâtının muhassalıdır. Hürryetin şe´ni (gereği) odur ki; ne nefsine, ne gayrıya zararı dokunmasın.” Peygamberimizin inasnlığa Kur´ân´dan ders verdiği ve bizzat hayatıyla ortaya koyduğu “bu insanî değerin” pek çok tanım ve örneklerini bir Kur´ân tefsiri olan Risâle-i Nur´un birçok bölümlerinde bulmamız mümkündür. Avrupa´da “hürriyetçilik ve liberalizm” üzerine konuşmak isteyen “semavî dinler karşıtlarının” İslâmiyeti “hak ve hürriyetler” bahsinde sorgulamaya kalkışmaları, azıcık tirajikomiğe kaçıyor. Zira kendileri belli bir tarih üzerinde uzlaşamamışken, hürriyetin çerçevesini, kullanım biçimini ve cemiyete akis tarzını ortaya koyamamışların İslâmiyete hürriyet konusunda lâf atmaları, hakîkaten abesle iştigaldir. Kâinatı, dünyayı ve dünya üzerindeki insanlığı yaratan Allah´ı inkâr eden bir kısım liberal geçinenlerin hürriyet üzerindeki tartışmalarının ve hakim oldukları bölgelerdeki uygulamalarının insanlığa yalnızca kaos, gözyaşı zulüm ve anarşi getirdiğine siz de şahit oluyorsunuz. Allah´a inanmayan ve semavî dinleri reddeden liberallerin kafasındaki hürriyetin aslında “anarşi” olduğunu yakın geçmişteki hadiseler gösteriyor. Kuralsız hürriyetin anarşi ve terörü doğurduğuna geçen yüzyıl da şahit olmuştur. Yine Bediüzzaman´ın tabiriyle, Allaha´a inanmayan Çin, çizgiyi tutturamayınca kominizme düşmüştür. Yaratıcıya inanmayan, Onun koyduğu prensipleri çiğneyen ve dolayısıyla mütecaviz olan bir düşüncenin kendisine “liberal” adını takması, onun vahşetini azaltabilir mi? Kâinatı, insanı ve kâinat ile insan arasındaki irtibatı anlamayanlara “vahşî” denilir. Bunlar insan hayatını hiçe sayalar, insan onurunu bilmezler, çevreyi tahrip ederler; başkalarının mallarını, ırz ve namuslarını mübah gördükleri gibi ahlâkî norm da tanımazlar. Yalancılık, kirlilik, hırsızlık, münafıklık ve ihânet bu tür liberallerin defterlerinde pozitif olarak işaretlenmiştir. Yol açtıkları hukuksuzluk, ahlâksızlık ve kaosla ”modern komünizmi” andıran bazı liberal geçinen cereyan, parti ve STK´ların liberalizmi maske olarak kullanmaları, bugün için yelkenleri rüzgâr alan “siyasî liberallerin” kadırgalarını parçalayacağa benziyor. Belirli odaklarda toplanan “dünya finansı” neoliberallerin keyfini çok yakında kaçıracağa benziyor. Tarihin tekerrürüne göre tezgâh kuranlar, komünikasyondaki mucizeleri ve mucizelerin bizi yaklaştırdığı şeffaflığı da hesaplarına dahil etmeliler. 25.05.2010 E-Posta: [email protected] |