Faruk ÇAKIR |
|
Vitrin değişti, ya zihniyet? |
CHP'NİN yeni genel başkanını seçtiği “33. kurultay”ı sona erdi, ama tartışmalar sona ermedi. Yeni Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’de bir şekilde başkanlığa aday olması bekleniyordu, ama bu adaylığın ve genel başkanlığın bu kadar ani ve ‘yağdan kıl çeker gibi’ olması beklenmiyordu. “Siyasettte bir gün bile uzundur” kaidesince hadiseler hızla gelişti ve Kılıçdaroğlu, kendisinin de tahmin etmediği bir şekilde başkanlık koltuğuna oturdu. Eski Genel Başkan Deniz Baykal’ın istifası sonrasında başlangıçta ‘aday olmayacağım’ diyen Kılıçdaroğlu, medyanın estirdiği rüzgârla birlikte bir anda aday olacağını ilân etti. Adaylığını ilân ettiği ilk günden itibaren ‘bir kısım medya’dan büyük ölçüde destek alan Kılıçdaroğlu, dün CHP Genel Merkezine giderek başkanlık koltuğuna oturdu. ‘Canlı yayın’da izlediğimiz Kılıçdaroğlu’nun başkanlık koltuğuna oturduğunda; “Kim beni buraya itti?” der gibi baktığını düşündük. Kılıçdaroğlu’nun genel başkan olmasıyla birlikte CHP’nin ‘vitrini’ndeki isimlerin değiştiği doğru. Baykal’ın kadrosundan sadece 4 isim kalmış, diğerleri yenilenmiş. “Bu isim değişikliği CHP’de zihniyet ve anlayış değişikliğini getirir mi?” sorusuna müsbet cevap vermek kolay değil. Türkiye’de siyaset yapmak isteyenlerin dikkat etmesi gereken temel konular var. Bunlardan biri ve belki de en başta geleni, insanların inanç ve değerlerine saygılı olunması gerektiğidir. Başta CHP olmak üzere bazı partilerin bu noktada geçer not almadığı da ortada. Keşke CHP, ‘yeni vitrini’ ile birlikte bu noktada da bir ‘zihniyet değişikliğine’ gidebilse... Arzu ederiz, ama bunun pek de mümkün olmadığını ‘uzman’lar da söylüyor. Taraf’ın sorularını cevaplandıran Ege Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Tanju Tosun (özetle) şöyle demiş: “CHP’de vitrin değişir ama zihniyet zor değişir. Kürt sorunu, Ergenekon, türban, devlet-toplum ilişkileri üzerine net cevap veremeyecekse, CHP değişmeyecek demektir.” (Konuşan: Neşe Düzel, 24 Mayıs 2010) Aynı gazetede “Şu bizim çılgın CHP” başlıklı bir yazı yazan Namık Çınar da ‘kongre’yi değerlendirirken şöyle demiş: “Hiçbir köklü şey olmadı çünkü. Bu yüzden hiç kimse ne sevinsin, ne üzülsün. CHP’de ‘değişim’ olmaz. Zira ‘değişim’ böyle olmaz. (...) Cumhuriyet tarihi boyunca, gerçek bir sosyal demokrasinin sanki temsilcileriymişsiniz gibi, bu halkı aldatıp durdunuz. Sizin yüzünüzden karışmış kafalarla hem zaman kaybedildi, hem eksik yaşanıldı, bu ülkede.” (Taraf, 24 Mayıs 2010) Hiç kimse CHP’nin değişmesini istemediğimizi düşünmesin. Keşke CHP de ‘iyi yönde’ değişse. Ama bir asra yaklaşan yanlışlarda ısrar etmesi ve geçmişte yanlış yapan ‘bir iki adam’ın hatalarını savunması onun en büyük ayak bağı... Dikkat edilsin: Değerlendirmelerini aktardığımız kişiler ‘sağ’dan çok, ‘sol’a yakın isimler. Bizi dinlemeyebilirler, bari onları dinlesinler... 25.05.2010 E-Posta: [email protected] |