Faruk ÇAKIR |
|
Aile, aile, aile |
Toplumun temel direği kabul edilen ‘aile’nin ciddî tehdit ve tehlikelerle karşı karşıya olduğu her halde tartışılmaz. En ‘asrî’ aile büyükleri bile toplumda meydana gelen ‘aşınma’nın farkında ve onlar da bu gidişten memnun değil. En azından şu anlamda serzenişlerde bulunduklarını duymuş olabilirsiniz: “Şimdiki gençlerde saygı kalmadı! Otübüste oturup, yaşlılara yer vermiyorlar! Öğretmenlerine saygı duymuyorlar. Dün, sigara içerken dumanını yüzüme üfledi!” Tabiî ‘saygı’ ifadesi bunlarla sınırlı değil. Daha da önemlisi keşke gençlerimiz ve çocuklarımızın ‘yanlış’ları bunlarla sınırlı olsa. Asıl yanlışlar, manevî hayatla ilgili olarak yapılan yanlışlardır. Meselâ, bir genç ‘sigara’ yaksa, ama ahiretini yakmasa! Aile olarak çelişkimiz, sigara yakmalarına kızdığımız kadar, ahiretlerini yakmalarına kızmamamız! Elbette kızmakla bir meseleyi halledemeyiz. İfade etmeye çalıştığımız nokta, dünya ve ahiret dengesini kurabilmek ve ahiret hayatını tehlikeye atan ‘iş’lerin, dünya hayatını tehlikeya atan işlerden daha önemli olduğudur. Neticede dünya hayatı geçici, ahiret hayatı ise bâkî ve sonsuzdur. Sonsuz olan ahiret hayatı ile sayılı ve sınırlı olan dünya hayatının kıyaslanması bile mümkün değildir. Bu cümleden olarak 15 ile 21 Mayıs tarihlerinin “Aile Haftası” olarak kutlandığını hatırlatmakta fayda var. Yılın bütün günleri gün ve haftalara bölünmüş durumda. Neredeyse ‘boş’ bir gün yok. Ancak aile haftasının gerçek anlamda aile konusunun gündeme gelmesi, tartışılması ve problemlere çare aranması için vesile olması gerekir. Görebildiğimiz kadarıyla hemen her konuda açıklama yapmak için fırsat kollayan idarecilerimiz, aile konusunda dişe dokunur açıklamalar yapmadı. ‘Aile’den sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf ise yaptığı açıklamada “Aileyi çok yönlü olarak düşünmek, incelemek ve anlamak, bunun sonucunda da aile yapımızı, ‘hak’ temelli bir anlayış üzerine inşa etmek zorundayız” demiş. Ailenin her yaştaki birey için vazgeçilmez olduğuna işaret eden Kavaf, her insanın ilk ve temel eğitimini ailesinden aldığını hatırlatmış ve şöyle demiş: “Bizim kültürümüzde aile, derin ve kuşatıcı bir kurum olarak toplum hayatının temeli hâline gelmiştir. Türk ailesi, özürlü ve bağımlı nüfusun bakımı ve rehabilitasyonundan suç ve kötü alışkanlıklarla mücadeleye kadar pek çok toplumsal sorunun da çözüm noktasıdır. Sorunlarını çözmede kendi yöntemlerini üretmiş ve komşusuyla, akrabasıyla, köydeki imecesiyle, kentteki vakıflarıyla yüzyıllardır ayakta kalmayı başarmıştır. Toplumsal güvenimizin dayanak noktası ailelerimizdir. (...) Aileyi çok yönlü olarak düşünmek, incelemek ve anlamak, bunun sonucunda da aile yapımızı, ‘hak’ temelli bir anlayış üzerine inşa etmek zorundayız. Aile kurumumuzun bu ülkenin geleceğini düşünen herkes için vazgeçilmez öncelikte olduğu inancından hareketle bu haftanın anlamlı ve verimli geçmesi dileğimizdir.” (AA, 15 Mayıs 2010) ‘Aile’nin önemini anlatmak için bir değil, ‘bin mesaj’ da yetmez. Ama hepsinden önemlisi söylenen ve vaad edilenlerin yerine getirilmesidir. Türkiye’yi idare edenlerden talebimiz, aile konusunu ciddiye almaları ve yaşanan ‘çözülme’ye engel olmalarıdır. Duâ edelim ki ‘aile temeli’miz sağlam kalsın... 16.05.2010 E-Posta: [email protected] |