Faruk ÇAKIR |
|
“Beyaz ihtilâl”in şahitleri |
Yarın 14 Mayıs 1950’nin yıldönümü. 14 Mayıs şimdilerde unutulmuş görünse de, siyasî tarihimiz açısından çok önemli bir dönüm noktasıdır. Hatırlanacağı üzere 14 Mayıs’ta milletimiz “Yeter! Söz milletindir!” diyerek yıllarca devam eden ‘tek parti devri’ne son vermiştir. 14 Mayıs 1950’de yaşanan, sadece bir iktidar değişimi değildir. Elbette iktidar da değişmiştir, ama daha da önemlisi bazı ‘tabu’lar yıkılmıştır. Merhum Adnan Menderes’in liderliğindeki Demokrat Parti, milletin talepleri istikametinde icraatlar ortaya koymuş ve ilerleyen yıllarda yıpranmak bir yana, daha fazla oy alarak iki defa daha tek başına iktidar olmuştur. Oldum olası milletle ‘kavgalı’ olan ‘tek parti/CHP’ anlayışına mensup olanlar; seçimler yoluyla DP’yi iktidardan uzaklaştırma imkânı olmadığını anlayınca darbeye ve darbecilere sarılmışlar ve milletin helâl reyleriyle 3 defa iktidar olan DP’yi kanlı bir darbe ile alaşağı etmişlerdir. Darbeciler DP’yi ve dolayısı ile milleti devirmekle kalmamış, uzun yıllar süren ve bir anlamda bugüne de tesir eden bir ‘yanlış düzen’i yeniden tesis etmişlerdir. 27 Mayıs’taki darbe, ‘tek parti’ devrinin tazelenerek devam ettirilmesi gayretinden başka bir şey değildir. Şu da var ki, ‘tek parti devri’ her ne kadar darbeler marifetiyle canlanmak ve tazelenmek istese de 14 Mayıs’ta milletin helâl reyleriyle kırılan ‘bel’ini bir daha doğrultamamış ve bundan sonra da doğrultması mümkün değildir. Dünün ‘tek parti’sinin liderinin, bugün değişik bir sebeple mazur kaldığı hadise de, yıllar önce alınan ‘ah’ların bir neticesi olarak da yorumlanabilir. Milletin inançlarına saygıyı temel prensip edinen demokratlar, 1950 ile 60 arası hem maddî hem de manevî kalkınmaya vesile olmuşlardır. 27 Mayıs 1960’taki darbe sonrasında ise oy vereninden başlayarak başbakanına kadar bütün demokratlara akla ve hayale gelmeyen zulümler yapılmıştır. Bu zulümlerin hakkıyla bilinmediği de bir gerçek. İbret ve ders almak için yaşanan haksızlıkların bilinmesinde fayda var. Geçen gün bir vesile ile aynı mekânı paylaştığımız DP eski Genel Başkanı Süleyman Soylu, 27 Mayıs darbecilerinin demokratlara ve Menderes ailesine yaptığı zulümlerden örnekler anlattı. En çarpıcı olanı şuydu: “1960 sonrası Menderes Ailesi’ne, 4 milyon liralık bir dâvâ açılır. Millet, Menderes’in malı mülkü gitmesin diye bankalarda ‘yardım hesabı’ açar. Ancak Hazine, bu hesaplara da el koyar. Daha sonra ‘af’ çıkar. Af çıktıktan sonra sadece Karabük’teki bir banka şubesindeki hesaba unutulduğu için ‘el konulmadığı’ anlaşılır. Şubedeki görevliler Menderes ailesini arar. Derler ki, “Burada bir hesabınız var. ‘Af’ çıktığına göre bu paraya ihtiyacınız kalmamış olabilir. Burada bir imam hatip okulu açıyoruz. Bu parayı bu okula aktarabilir miyiz?” Menderes ailesi, “Olur, ama hesabın dökümünü görmek istiyoruz” der. Banka, hesap dökümünü gönderir. Bakılır ki, hesaba yatan paranın yüzde doksanı ‘iki buçuk lira’lardan oluşuyor. Yani vatandaş elindeki “iki buçuk lira”lar ile demokrasi adına Menderes ailesine sahip çıkmış.” Soylu diyor ki: “İşte ben bunun için ‘iki buçuk liralık demokrasi’ diyorum. Millete hizmet edenleri millet hiçbir zaman unutmaz.” Keşke, şahitler hayattayken 1950 ile 60 arası ve 27 Mayıs darbe sonrası yaşananlar biraz daha ayrıntılı olarak ortaya konulabilse... Bu vesile ile merhum Adnan Menderes’i ve dâvâ arkadaşlarını bir defa daha rahmetle analım... 13.05.2010 E-Posta: [email protected] |