Kazım GÜLEÇYÜZ |
|
Komplolar ve ibret |
Osmanlının son döneminden itibaren başlayıp cumhuriyet ve demokrasi devirlerinde de devam eden olaylar silsilesi içinde komplolar maalesef önemli bir yer tutuyor. Komitacı, cuntacı, ihtilâlci çetelerle birlikte anılan komploların bir numaralı hedefi, istenmeyen iktidarları devirip onların yerine başkalarını oturtmak ve kendi muhaliflerini tasfiye etmek. Geçen yüzyıldaki ilk darbe olan 2. Abdülhamid’in tahttan indirilmesinde, irtica ayaklanması olarak takdim edilen 31 Mart olayı ve “isyan”ı bastırma gerekçesiyle gelen Hareket Ordusunun, ardından Sultanı devirmeye yönelmesi, organize komploların ilk çarpıcı örneklerindendi. Faili meçhul siyasî cinayetler, kriz üretip gerginliği tırmandıran kısır polemikler, toplumun hassas olduğu konularda yapılan tahrik ve provokasyonlar, mübalâğa ve demagoji yüklü yalan propagandalar komploların ayrılmaz parçaları. Padişahın istibdadını bitirme iddiasıyla iktidarı ele geçirip, daha şiddetli bir komite istibdadı kuran “İttihatçıların bozuk kısmı,” bu komplolarda uzman profesyonellerden oluşuyordu. Aynı çizgi, cumhuriyet adı altında tesis edilen tek parti rejiminde de devam ettirildi. O dönemin ilk yıllarında cereyan eden Şeyh Said isyanı, Menemen olayı ve İzmir suikastı, akabinde yaşananlarla birlikte, bunun yeni örnekleri oldu. 1950’li yıllarda DP hükümeti işbaşındayken meydana gelen Ahmet Emin Yalman’ın kurşunlanması, 6-7 Eylül olayları ve Tan gazetesi baskını gibi hadiseler de, seçilmiş iktidarın kontrolü dışında faaliyet gösteren bazı derin odakların organize ettiği komplolar olarak tarihe geçti. Keza 27 Mayıs öncesi kızıştırılan öğrenci olayları, yalan ve iftiraya dayalı propagandalar da. Aynı şekilde, 12 Mart muhtırası ile 12 Eylül darbesine takaddüm eden günlerde anarşi ve terörün iyice azdırılması; geçtiğimiz günlerdeki idam yıldönümlerinde göklere çıkarılan Deniz Gezmiş ve arkadaşları gibi gençlerin perde gerisindeki odaklar taraından insafsızca kullanılıp harcanması ve darbe ortamının hazırlanması da. 28 Şubat’taki irtica eksenli Aczimendi, Müslüm Gündüz, Fadime Şahin, Ali Kalkancı, v.s... komploları da aynı zincirin farklı halkaları oldu. Ve kullanılma tarihi dolup işi bitenlerin bir kısmı, utanç verici finallerle sahne dışına alındı. Bu bağlamda, cumhuriyet tarihi boyunca birilerince en büyük iç tehdit olarak görülen “irtica”nın toplumsal tabanı sayılan cemaatleri, içlerine fitne sokup dahilî ihtilâflarla bölüp parçalama, temayüz edenlerini iftiralarla çürütüp birbirine düşürme, hattâ İsmailağa cemaati içindeki cinayetlerde görüldüğü üzere kanlı provokasyonlarla tasfiye etme senaryoları da aynı komplo organizasyonlarının değişik versiyonlarıydı. Öyle anlaşılıyor ki, Ergenekon adı verilen örgüt, ahtapot gibi her tarafa uzanan bu derin çetenin kollarından sadece biri. İşi fitne çıkarmak, provokasyon tezgâhlamak ve komplo üretmek. Bunu yaparken, hedefe koyduğu kişi, cemaat ve toplulukların her türlü zaaf, boşluk ve kusurunu kullanıyor. Üstadın Hutuvat-ı Sitte’de “El Hannas” için kullandığı ifadelerle, kiminin intikam hırsını, kiminin makam-mevki-şöhret düşkünlüğünü, kiminin tamahını, kiminin ahmaklığını, kiminin dinsizliğini, kiminin de taassubunu işletiyor (Eski Said Dönemi Eserleri, s. 449). Komplo için kullanılan zaaflar bunlarla da sınırlı değil. Ve yine Üstad, lâhikalar başta olmak üzere eserlerinin birçok yerinde bunlara dikkat çekip, son derece önemli ikazlarda bulunuyor. İşte gerek tek parti devrinde, gerekse demokrasi sürecinde çoğu zaman ya bu tür komploların doğrudan üretim merkezi gibi çalışan ya da komplo merkezleriyle içli dışlı bir ilişki içinde olan CHP, şimdi de, partiyi bu çizgiden çıkarmaya çalıştığı işaretleri veren genel başkanını bir komploya kurban vermenin şokunu yaşıyor. Ve olay bu yönüyle, “Etme bulma dünyası” deyişindeki ibret dersinin yeni bir örneği oluyor... 13.05.2010 E-Posta: [email protected] |
Önceki Yazıları (12.05.2010) - Komplo siyaseti (11.05.2010) - Gündem yine karışıyor (09.05.2010) - 33. yıla girerken (08.05.2010) - İnönü'den Atatürk'e (07.05.2010) - "Sivil Kemalist" AKP |