Kazım GÜLEÇYÜZ |
|
Komplo siyaseti |
Baykal’ın genel başkanlıktan istifası ile sonuçlanan kaset skandalı, kendisinin iddia ettiği gibi iktidarın mı, yine ona atfen söylendiği gibi “devlet”in mi, ikisinin birden mi, “devlet”le birlikte çalışan derin CHP”nin mi, yoksa bütün bunların ötesinde, Türkiye siyasetini yeniden dizayn etmeyi amaçlayan uluslararası boyuttaki kapsamlı bir projenin mi ürünü? Şu merhalede bu suallerin cevapları askıda. Belki de o cevaplar hiçbir zaman verilmeyecek. Ama kesin olan birşey var: Siyasetin önemli figürlerinden biri sahneden çekilmiş durumda. Tabiî, bunun, yine Baykal tarafından daha önce sergilenen örneklerde olduğu gibi, ileride tekrar geri dönmek üzere yapılmış bir taktik manevra olması ihtimali halen geçerliliğini koruyor. Gerçi Baykal’ın, 22 Mayıs’taki kurultayda aday olmayacağı, hattâ katılmayacağı ifade ediliyor. Ancak şartların uygun hale geleceği ve fazla uzak olmayan daha ileri tarihteki bir kurultayda, “delegelerin yoğun ve ısrarlı talepleri”yle, bir kez daha başkanlık koltuğuna dönme yolu yine açık. Bu kaydı mahfuz tutarak bugüne bakarsak: Kritik bir süreçte Baykal’ın çekilmesi, CHP’yi ciddî bir fetret sıkıntısıyla karşı karşıya getirebilir. Partideki yönetim anlayış ve üslûbuna yönelik eleştiriler bir tarafa, tecrübe ve karizma açısından onun yerini doldurabilecek bir isim bulma zorluğu, anamuhalefete kan kaybettirebilir. Baykal bilhassa son dönemdeki söylem, politika ve açılımlarıyla, halk nezdindeki olumsuz CHP imajını kısmen dahi olsa düzeltmeye çabalarken böyle bir “komplo” neticesinde bu istifanın gerçekleşmesi, parti açısından olumluya dönme işaretleri veren süreci tersine çevirebilir. Gerçi ne kadar açılım da yapsa CHP’nin millet çoğunluğundan destek alacak noktaya gelebilmesi, en azından kısa vadede kolay, hattâ mümkün görünmüyor. Çünkü geçmişten devraldığı ve hâlâ taşıdığı sıkıntılı yükler, bu partinin kamburu olarak önünü kesmeye hâlâ devam ediyor. Bu noktada Baykal’ın çabalarının asıl önemi, laiklik başta olmak üzere mâlûm konularda devlete de iyice yerleşmiş katı ve keskin tavrın yumuşayıp daha mutedil ve mâkul bir çizgiye gelinmesine sağlayabileceği katkıdan kaynaklanıyor. Böyle bir yumuşama ve itidal, siyasetteki din eksenli ideolojik tartışma ve gerilimlerin aşılıp, politika alanındaki mücadeleyi milletin reel sorunlarını çözmeye yönelik müsbet bir hizmet yarışına dönüştürme açısından bilhassa önemli. CHP, 1940’lı yılların sonlarında Said Nursî’nin, dönemin parti genel sekreteri Hilmi Uran’a yaptığı tavsiyeye samimiyetle kulak vererek İslâmla barışmalı ki, hem halkla arasındaki buzları eritebilsin, hem de siyaset sonu gelmeyen “irtica-laiklik-rejim” tartışmalarının yükünden kurtulsun. Eğer Baykal’ı hedef alan “komplo,” CHP’yi, yönelme işaretleri verdiği bu istikametten alıkoymayı amaçlıyorsa ve başarılı da olursa, parti eski klâsik, katı ve jakoben çizgisinde yola devam ederek, daha da marjinal bir noktaya sürüklenir. Baykal’ın “ahlâksız komplo” olarak nitelediği olayda izlenen yöntemin niteliği, ayrıca üzerinde durulması gereken önemli boyutlar taşıyor. Kişilerin en mahrem alanlarına gizli kameralar yerleştirip çekimler yaparak montajlama teknikleriyle üretilen kasetler siyasî mücadelenin bir aracı haline getirilirse, bu durumun ortaya çıkaracağı tehlikeden hiç kimse âzade kalamaz. İstifasından çok kısa süre önce Baykal’a kasetin içeriğiyle ilgili açıklama yapması çağrısında bulunan Arınç’ın, “En çok para ve kadın tuzaklarına düşmelerinden endişe ediyorum” dediği AKP’liler dahil. Ve bilmiyoruz, kimler hakkında ne tür dosya ve kasetler el altında bekletiliyor... Telefon ve ortam dinlemelerle, gizli kamera çekimleriyle namertçe işletilen bir tehdit, şantaj, yıpratma, tüketme ve bitirme mekanizması bu minval üzere sürüp giderse, hukuk, demokrasi, huzur ve güvenden söz etmek mümkün olur mu? Evet, ahlâk en çok ihtiyaç duyduğumuz değer. Özel hayatta da, siyasî mücadelede de... 12.05.2010 E-Posta: [email protected] |
Önceki Yazıları (11.05.2010) - Gündem yine karışıyor (09.05.2010) - 33. yıla girerken (08.05.2010) - İnönü'den Atatürk'e (07.05.2010) - "Sivil Kemalist" AKP (04.05.2010) - 1 Mayıs ve şehitler |