Aile-Sağlık |
Okul öncesi eğitim önemlidir Uzm. Psikolog Neşe Karaca , okul öncesi eğitim önemine değinerek, “Eğitim sürecinin temelleri, erken çocukluk döneminde atılır. Bu nedenle okul öncesi eğimin önemi çok büyüktür” dedi. Uzm, Psikolog Karaca, eğitimin doğumla başlayan ve hayat boyu devam eden bir süreç olduğunu ve bu konuda yapılan araştırma sonuçlarını da göz önüne alarak, bu kadar uzun bir süreci kapsayan eğitimin temellerinin erken çocukluk döneminde atıldığını artık hepimizin kabul ettiğini ifade etti. Karaca, hayatın özellikle ilk 3 yılında annenin çocuğuyla birlikte olması çocuğun duygusal ve fiziksel ihtiyaçlarını “annenin” karşılaması, çocuğun sağlıklı gelişimi için tercih edilen ve istenen bir şart olmasına rağmen özellikle ekonomik şartlar kadınların çalışma yaşamından uzak kalmasına imkân vermediğini söyledi. Zaman zaman aileler büyükannelerden de çocuklarının bakımında destek almakta, ancak genelde büyükannenin “aşırı hoşgörüsü” çocuğun eğitimi konusunda aileleri sıkıntıya soktuğunu kaydeden Karaca, “Ailenin çevre şartları (sosyo-ekonomik ve kültürel) ne kadar iyi olursa olsun çocuğun yaşıtlarıyla birlikte, tamamen çocuğun ihtiyaçlarına yönelik oluşturulan uygun bir ortamda ve uzman eğitimcilerin gözetiminde ilköğretime hazırlanması, çocuklarımızın gelişimi açısından daha olumlu sonuçlar vermektedir. Bu gerçeğin farkında olan birçok aile, özellikle çocukları kendi öz bakım becerilerini kazanmaya başladıktan sonra çocuklarını anaokuluna göndermeyi daha fazla tercih eder hale geldiler.” diye konuştu.
ÖĞRETMEN KAVRAMI
“Çocuk ilk defa “öğretmen” kavramıyla anaokulunda tanışır” diyen Karaca, dolayısıyla anaokulu öğretmenlerinin de öncelikle kişilik özellikleri, eğitim ve deneyimlerinin çok önemli olduğunu, birlikte yaşama ve çalışmayı öğrenirken, çocuğun, sağlıklı bir öğretmen modeline ihtiyacı olduğunu, bu sebeple, anaokulu öğretmeninin olumlu bir model oluşturmasının yanında, mesleğini sevmesi de oldukça önemli bir vasıf olduğunun altını çizdi.
6 YAŞ ÖNCESİNİN ÖNEMİ BÜYÜK
“Tüm bilgi ve deneyimin 6 yaşından önce kazanılmasının asıl önemi çocuğun zihinsel ve duygusal gelişimi için bu yılların çok önemli yıllar oluşudur” cümlesine dikkat çeken Karaca, bu dönemde edinilen bilgiler hem çok kolay öğrenilmekte hem kalıcı olmakta ve öğrenme alışkanlığı geliştirmek açısından önem taşımaktadır ifadesini kullandı. Karaca ayrıca şunları kaydetti: “Anaokuluna giden çocukların gitmeyenlere oranla ilkokulda çok daha uyumlu ve başarılı oldukları bilinmektedir. Ayrıca sosyal uyum ve arkadaşlık geliştirme becerileri açısından okul öncesi eğitim almış olan çocuklar, çok daha şanslı olmaktadırlar. Okul öncesi eğitimin başka bir önemi de çocukların gelişimlerinin takip edilmesidir. Çünkü anne-babalar çocuklarının gelişim alanlarını dikkatle takip edebilecek bilgi ve beceriye sahip olmayabilirler. Ayrıca her çocuk, gelişiminin bazı alanlarında sorunlar yaşayabilir, ileriki yaşlarda yaşaması olası bazı problemlere ait ipuçları verebilir. Bu belirtileri fark etmenin ve en uygun müdahalenin ne olduğuna karar vermenin en iyi yolu çocuğun anaokulu gibi yapılandırılmış bir ortamda düzenli şekilde takip edilmesidir.”
ÇOCUĞUN SOSYALLİĞİ ANAOKULUNDA ARTAR
“Anaokulu, ilköğretime hazırlığın yanı sıra, ailenin dışına atılan ilk adım olarak düşünülmelidir. İlk üç yıl içinde çocuk, model olarak aldığı anne ve babasından beslenir ve kendisine tanınan fırsatlar ölçüsünde belirli bir psiko-sosyal olgunluğa ulaşır. Ancak bu gelişim sınırlıdır. İşte tam bu dönemde devreye giren anaokulunu, annenin tek başına çocuğun üzerindeki ilk yıllardaki rolüne katkıda bulunan bir kurum olarak değerlendirmek gerekir” diyen Karaca, daha sonra şunları kaydetti: “Anaokulu, çocuğa bilgi aktarmaktan çok, çocuğun içinde var olan yeteneklerin serpilip gelişmesine yardımcı olur. Çocuk, anaokulunda en iyi oyun ortamını bulur, işbirliğini geliştirir, yaşıtlarıyla birlikte olmayı, kuralları ve sorumluluk almayı, kendi hakkını korurken, paylaşmayı ve başkalarının özgürlüğünü zedelememeyi öğrenir. Çocuk en iyi örgütlü oyun ortamını anaokulunda bulur. Ayrıca anaokulları, çocukların sözel faaliyetlerine ve kendilerini ifade edebilme becerilerinin gelişimine katkıda bulunan ve onlara hareket imkânı hazırlayan kurumlar olmalıdırlar.” |
12.05.2010 |
Gereksiz mide ilâcı kullanımı riskli Gereksİz alınan mide ilaçlarının, milyonlarca kişiyi bu ilâçların yol açtığı önemli yan etki riskiyle karşı karşıya bıraktığı bildirildi. Milyonlarca kişi ciddi yan etkileri olan pahalı mide ilâçlarıyla tedavi ediliyor. Ülser, reflü, gastrit ve mide yanmasının tedavisinde kullanılan PPI (proton pompası inhibitörleri) türü ilâçların yan etkileri üzerine yapılan araştırmalar, yazılan reçetelerin yarısı ila üçte ikisinin “gereksiz” olduğunu gösteriyor. Araştırmalar, PPI’ler çeşitli vak'alarda etkili olsa bile, yan etkisi daha az olan ucuz bazı başka ilâçlar da aynı neticeyi verebileceği halde PPI’lerin aşırı kullanıldığına dikkat çekiyor. Bu tür ilâçların zatürree, osteoporoz, kemik kırılması ve böbrek sorunları riskini arttırabileceği belirtiliyor. British Medical Journal’da yayımlanan bir rapor, doktorların “cephanelikteki en üstün silâhı” kullanma düşüncesiyle hafif derecede mide hastalığı olanlara dahi evvela bu ilâçları yazdıklarına dikkat çekiyor. |
12.05.2010 |
Tarım ilâçları anne sütüne de geçiyor DİyarbakIr Zirai Mücadele Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü Entomoloji Şube Şefi Dr. Musa Büyük, tarımsal mücadele kullanılan ilâçların insan sağlığını etkilediğini söyledi. Büyük, yıllarca kurtarıcı gibi görülen pek çok kimyasal ilâcın daha sonra zararlı yönlerinin ortaya çıktığını ifade etti. DDT gibi kanserojen ilaçların kalıntısının, anne sütü ile kutuplardaki canlılarda tesbit edildiğine işaret eden Büyük, insanların artık tabiî ve organik olarak yetişen ürünlere rağbet etmesi gerektiğini vurguladı. ‘Biyolojik Mücadele Ajanlarının Tanıtımı ve Doğal Dengedeki Rolleri’ konulu konferansta konuşan Büyük, kimyasal ilâçların zararlı etmenlerde dayanıklılık, faydalı organizmaların yok olması, gıda maddelerinde kalıntı, insan ve hayvanlarda akut ve kronik zehirlenme yaptığını kaydetti. Biyolojik mücadelenin kimyasal mücadeleye göre pek çok avantajları olduğunu da sözlerne ekledi. |
12.05.2010 |
Alternatif tıp, Avrupa'da revaçta Alman alternatif tıp uzmanı Sabine Strotherm, bir çok hastalığın hiçbir ilâç kullanmadan tedavi edilebileceğini belirtti. Avrupa ülkelerinde alternatif tıpla şifa aramanın yaygın olduğunu belirten Sabine Strotherm, gelenseksel Çin tıbbı ile tedavinin 5 bin yıllık geçmişi olduğunu söyledi. Almanya’nın Bielefeld Üniversitesi Sosyal ve Sağlık Meslek Dallarında Olgunlaşma Bölümü’nde 774 saatlik geneleksel Çin tıbbının ana konuları hakkında kurs aldığını söyledi. Almanya’da 5 üniversitede alternatif tıp üzerine bölümlerin bulunduğunu altını çizen Strotherm, “Dünyada insanlar her geçen gün kendi özüne döndükçe tedavi yöntemlerini de alternatif tıbba yöneltti. Alternatif tıbla tedavi bütün Avrupa ülkelerinde yaygın. Almanya’da dünyanın saygın üniversiteleri alternatif tıpla tedavi için alternatif tıp uzmanları ders veriyor. Geleneksel Çin tıbbında insan vucudunun uyarılmasıyla ilgili 400 nokta var” diye konuştu. |
12.05.2010 |