H.İbrahim CAN |
|
Yunanistan çıkartması |
Türkiye’nin dış politika gündemi o kadar hızlı gelişiyor ki, olup bitenleri değerlendirmeye yetişmek bile zorlaşıyor. Bugün için amacımız aslında Rusya Devlet Başkanı Medvedev’in Türkiye ziyaretinin bir değerlendirmesini yapmaktı. Ancak Başbakan Erdoğan’ın üç uçak dolusu heyetle yaptığı Yunanistan çıkartmasını da atlamak mümkün değildi. Bu yüzden Yunanistan gezisini öncelikle ele almayı tercih ettik. Yunanistan ziyaretinin en önemli yönü zamanlaması. Zira Yunanistan’ın borç batağından kurtulabilmek ve ekonomisinin çöküşünü durdurabilmek için her türlü yardıma ihtiyaç duyduğu bir dönem yaşanıyor. IMF ile yapılan anlaşma, ekonomik tedbirler paketinin uygulamaya konulması ve yeni çıkış yolları arayışının sürdüğü bu günlerde, Türkiye’nin dost elini uzatıyor olması önemli. İki ülke arasında 2000’li yılların başından itibaren ticaret hacmi hızla artmaya başladı. 2008 yılı sonunda da 3,5 milyar dolara ulaştı. Aynı dönemde Yunanistan’dan Türkiye’ye doğrudan yabancı yatırımlarda önemli artışlar görüldü. AB fonlarının kaymağını yiyen Yunanistan bol kaynaklarının (!) bir kısmını ülkemizde banka satın alma dahil, yatırımlarda kullandılar. Yunanistan’ın yaşadığı krize karşın, Türkiye’nin daha sağlam bir ekonomik yapıya sahip olması, şimdi bu yatırım trendini tersine çevirebilir. Türk yatırımcısı bir çok sektörde bu imkânı değerlendirebilir. Erdoğan çok sayıda iş adamını beraberinde götürerek, bu konuda özel sektörümüzün ardında olduğunu göstermek istiyor. Yunanistan da Türk heyetinin ziyaretini fırsat olarak görüyor. Ancak bu gelişmelerin Kıbrıs, kıta sahanlığı, Batı Trakya’daki Türklerin durumu gibi politik sorunların da kolayca çözülmesinin kapısını açacağı beklentisine girilmemelidir. Özellikle Kıbrıs konusunda, Yunanistan’ın tutumunda bir değişiklik olması çok zayıf bir ihtimaldir. Diğer konularda da onlarca yıldır biriken ve iki ülkenin politikacıları tarafından hamaset siyaseti çerçevesinde sonuna kadar istismar edilen husûmet ve önyargılar kolaylıkla çözülemez. Ama silâhlanmanın azaltılması gibi Yunanistan’ın ekonomik kriz dolayısıyla zaten atmak zorunda olduğu adımlar, karşılıklı zeytin dalı uzatılmasına vesile olabilir. Bu arada Yunanistan’ın ekonomik yatırım yapma açısından, çok kaygan bir zemin oluşturduğu, avroya bağımlı ekonominin, Avrupa’ya yayılan krizin etkisiyle istikrarsız hale geldiği dikkate alınmalıdır. Yani yatırım yapılması çok ciddî fizibilite gerektirecektir. Yine de bütün bunlara rağmen, Yunanistan’la ilişkilerin düzelmesine ve Ege’nin bir barış denizi haline gelmesine katkıda bulunacak her türlü adımı memnuniyetle karşılıyoruz. Ayrıca Yunanistan, yalnızca Batı Trakya’daki Türk nüfus yüzünden değil, aynı zamanda Makedonya ve Kosova gibi eski Osmanlı topraklarında istikrar, bağımsızlık ve kalkınmaya da doğrudan müdahale edebilecek konumda olması yüzünden ilgi gösterilmesi gereken bir ülkedir. Umarız Yunanistan açılımı, diğer açılımların aksine, içi dolu ve somut gelişmelerin sağlandığı bir açılım olur. Avrupa Birliği’ne resmen giremeyen Türkiye de AB üyesi Yunanistan aracılığıyla fiilen girer. 15.05.2010 E-Posta: [email protected] |