Mehmet KARA |
|
Veto yerine “şerh” çözüm mü? |
Anayasa değişikliğinin tartışmalı, kavgalı ve bol polemikli görüşmelerinden sonra iki fireli değişikliğin Köşk’te incelemede olduğu ve milletvekillerinin yoğun çalışma temposu içinde yorgun ve uykusuz düşmesinin ardından tatilde olduğu bir günde… Tam da Deniz Baykal’ın CHP genel başkanlığından istifa ettiğini açıkladığı günde… Başbakan Erdoğan İstanbul’da İslâm Konferansı Örgütü Parlamento Birliği Genişletilmiş II. Olağanüstü Toplantısında İsrail’e tepki gösterirken “Kudüs’te barış olmadan dünyada barış olmaz” dediği bir günde yaşanan önemli bir gelişme Türkiye’nin çok da gündeminde yerini alamadı. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), İsrail, Estonya ve Slovenya’nın üyeliğini kabul etti. Bilindiği gibi OECD’ye üye veya bu örgüte üyelik talebinde bulunan ülkeler, sosyo-politik ve ekonomik hayatta, “demokrasi, insan hakları ve yurttaş özgürlüğüne bağlılık ve açık pazar ekonomisi çerçevesinde istikrarlı gelişim” ilkelerini “vazgeçilmez değerler” olarak benimsemeleri gerekiyor. Bu ilkeler dikkate alındığında İsrail’in üyeliğinin kabul edilmesi insaf sahibi kişilerce hemen tepkilere sebep oldu. Dünyanın en büyük ekonomik işbirliği örgütü olan OECD’nin İsrail’i bu değerlerin içine nasıl aldığını anlamak mümkün olmadığı gibi, bu durumu örgütün tek Müslüman ülkesi olan Türkiye’nin “One minute” ile başlayan İsrail politikalarının neresine koyduğu da merak ediliyor. İsrail, ekonomisine büyük bir katkı sağlayacağını bildiği için bu örgüte girmek için yıllardır büyük çabalar harcarken, OECD ülkelerinin herhangi birinin veto etmesi durumunda OECD’ye giremeyeceği dikkate alındığında Türkiye’nin tutumu gerçekten ibretlik ve düşündürücü. Hele hele Filistinlilerin bunu engellemek için büyük gayretler sarf ettiğini düşünürsek bu Türkiye’nin İsrail politikalarının aslında görünürdeki gibi olmadığını ortaya koyacaktır. Filistin yönetiminin OECD ülkelerine bir mektup göndererek, İsrail’in Filistin’de insan hakları ihlâllerini sürdürerek OECD değerlerini ihlâl ettiği gerekçesiyle OECD’ye alınmasını protesto etmesini istediği de biliniyordu. Karar onaylanırken yaşanan ibretlik açıklamalara bakmak yararlı olacaktır: Türkiye İsrail’in OECD üyeliğini “olumlu” karşıladığını belirtirken, İsrail’in OECD üyeliğinin hiçbir şekilde Filistin topraklarındaki işgalin zımnen onaylanması veya meşrulaştırılması olarak görülemeyeceği uyarısında bulunduğu haberlerde yer aldı. İsrail’in, üyeliğinden doğan sorumlulukları eksiksiz olarak ifa etmek ve uluslararası hukuk ihlâllerine son vermek zorunda olduğu, bu bağlamda, BM Güvenlik Konseyi’nin 1860 sayılı kararı uyarınca Gazze Şeridi’ndeki ablukayı kaldırması ve dayanılmaz boyutlara varan insanî trajediye son vermesi istendiği de söylendi. Muhtemel gelecek tepkiler göz önüne alınarak, “İsrail’in OECD üyeliğinin hiçbir şekilde işgalin zımnen onaylanması veya meşrulaştırılması olarak görülemeyeceği” ibaresi de açıklamada yer almış… Peki, burada bir yanlışlık yok mu? İsrail’in üyeliğini veto etmeden, “Biz sizi üyeliğe kabul ettik, ama siz de şunları yapın” anlamına gelecek bu sözler ne kadar inandırıcıdır. İsrail şimdiye kadar yüzlerce BM kararına uydu mu ki, bunları yerine getirsin. *** Merkezi İngiltere’de bulunan İslâm İnsan Hakları Komisyonu, İsrail’in üyeliğine karşı bir kampanya başlatmıştı. Bu amaçla, başkanlığını, Londra merkezli İslâmî İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Massoud Shadjareh’in yaptığı bir heyet günler öncesinden Türkiye’ye gelerek kararı veto etmesi için sivil toplum örgütleri, partiler ve hükümet yetkilileri ile görüştü. Heyetin MAZLUMDER Genel Merkezi’nde Ankara Haber Müdürümüz Umut Yavuz’la birlikte takip ettiğimiz toplantısında söylenen sözlere bakılarsa heyet büyük bir hayal kırıklığı yaşamış. Delegasyon adına açıklamada bulunan IHRC Genel Başkanı Shadjareh, “İsrail’in OECD’ye kabul edilmesinin OECD’nin temel ilke ve prensiplerine aykırı olmasının yanında, insanlık ve insan hakları adına endişe verici bir gelişme” olduğunu söylerken, “İsrail’in dünyanın böyle prestijli bir kuruluşuna girmemesi gerekiyordu” diyerek tepkisini dile getirdi. Başbakan Tayyip Erdoğan ile yaptığı görüşmeyi, “güzel ve içten bir görüşme oldu” diye özetlerken, “ama istediğimizi elde edemedik” demesi de durumun özetiydi. Shadjareh Türkiye’nin kararın altına “şerh” düşmesini de hatırlatırken, İsrail’in üyeliğinin kabul edilmesine üzüldüklerini söyledi. Ama bunun sadece Türkiye’ye yüklenmemesini, Avrupa ülkelerinin de tutumunun Müslümanları üzdüğünü söyledi. Hükümet bir yandan İsrail’e sert tepki gösterirken, diğer yandan veto etmesi durumunda İsrail’in üyeliğinin kabul edilmemesini sağlayabilecekken, bunu yapmadı. Bu tam manasıyla bir çelişkidir. Samimiyetin de ölçüsüdür. Türkiye bu tarihî sorumlulukta zayıf not almıştır. Bir bakıma İsrail’in kanlı ellerini temizleme fırsatı verilmiş oldu. Türkiye İsrail’e tam manasıyla bir jest yaptı. Akıbeti hayrola… 15.05.2010 E-Posta: [email protected] |