S. Bahattin YAŞAR |
|
Bir konuyu, beş kulakla dinlemek |
Uydu yayınlı, Kanalurfa Televizyonumuzda Pozitif Pencere programımız pek çok açıdan düşünce beslemesi yapan çalışmaları içine aldı. Her program, hayatımıza pozitif pencereler açtı. Bu etki öncelikle program yapımcısı tarafından hissedildi. Nitekim pek çok programın muhtevasındaki önemli mesajları önce nefsimize, aile bireylerimize, binlerce öğrencimize, radyo dinleyicilerimize, şimdilerde de gazete okuyucularımıza aktarıp, paylaşıyoruz. Bu, çok yönlü beslenme anlamına geliyor. Güzel olan şu ki, Pazar günleri saat 18.45’te yayınlanan Pozitif Pencere programımızın yavaş yavaş program arşivi oluşuyor. www. Kanalurfa.com internet sitesinde bu yayınlanan programlarımızı herhangi bir aksaklığı olmadan, yayını donuklaşmadan izleyebilmek mümkün. Bu yazımda, özellikle kıymetli eğitimci-yazar Halit Ertuğrul ile yapılmış olan programın izlenilmesinin çok açıdan faydalar içereceğini söylemek istiyorum. Kendi hayatının iyi bir gözlemcisi olan yazar, başından geçen her hadiseyi kitabının bir bölümü haline getirmiş. Şimdilerde ise, kendisine günlük gelen yüzlerce mektuptan, e-maillerden pek çok okuyucu mektuplarından, yaşanmış hayat öyküleri çıkarmaktadır. Durum onu gösteriyor ki, insan, kendi dünyasında, çevresindeki insanların dünyalarında olup biten hadiseleri ibret gözüyle, hikmet gözüyle gözlemlese, nice etkileyici hayat hikâyelerinin içinde kendisini bulacaktır. Yazar, Halit Ertuğrul ile Pozitif Pencere programımızda yaptığımız sohbette çok özel bir tesbit yapıldı. O da şu; bir konuşmanın insan üzerindeki tesirini arttıran şey, o konuşulan konuyu dinleyen kulak sayısıdır. Bu aynı zamanda, ilgi alanı sayısı kadar, dinleme kulakları sayısı demektir. Konuşulan bir konuyu, önce bir baba olarak dinlemek. Yani akşam eve gittiğimizde bu anlatılan konu bir baba olarak nasıl eş ile çocuklar ile paylaşılabilir? Bir baba kulağı ile anlatılanları algılamak. Bir başka kulak, bir eğitimci olarak anlatılanları dinlemek. Yani, yarın derse gittiğimde bu anlatılan konu, öğrencilere nasıl paylaşılabilir? Ya da beraber çalıştığımız arkadaşlara konu nasıl aktarılabilir? Bir yazar olarak, bu anlatılanlar nasıl kaleme alınabilir? Acaba bu konu kitabımda bir bölüm oluşturabilir mi? Bir salon konuşmacısı olarak konuşulan konu nasıl ele alınabilir? Yani yapacağım bir konferansta bu konuşulan konunun paylaşılabilecek boyutları neler olabilir? Belki de buradaki ilginç bir tesbit, konferansımın giriş cümlesi olabilir mi? Bir radyo, televizyon programcısı olarak burada anlatılanlar nasıl değerlendirilebilir? Alacağım notlar bir programımda konu olabilir mi? Ya da anlatımıma zenginlik katan anekdotlar olabilir mi? Bu alıcı kulakların sayısı arttırılabilir ve herkes kendine göre alıcı kulak sayısını çeşitlendirebilir. Yani, evinde sürekli huzursuzluk yaşayan bir genç veya kişi, anlatılanları bu ihtiyaç kulağı ile dinleyebilir ve eve taşıyabilir. Böyle bir ‘alıcı kulaklar’ topluluğu ile izlenecek konuşmada kalıcı bir takım bilgilerin yakalanmaması düşünülemez. Çünkü bilgiler bir kulaktan kaçsa, diğer ihtiyaç kulakları onları yakalayacaktır. Nitekim böyle yaşanacak hayat, insana nice dersler bırakacaktır. Durum sadece dinlemek de değildir. Görülen bir olayın, bir babaya söyleyeceği çok şeyler vardır. O olaydan alınacak derslerin çocuklarına götürülecek çok boyutları olacaktır. Çünkü o olayı şimdi icra eden de bir babanın evlâdıdır. Kendi evlâdında yaşanmış gibi, konuyu gündeme almak çok ciddî bir durumdur. Yani her yaşanmış olanın bir ders boyutu vardır. Bir eğitimci için durum daha farklı açılımlara gebedir. Çünkü eğitimcinin karşısında yüzlerce genç vardır. Yaşanan olayın o gençlerle paylaşılabilecek çok boyutları olacaktır. Bugün birisinin düştüğü yanlışa, yarın çokların düşmemesi için, eğitimci, bir işaret levhası gibidir. Onun için bir eğitimciye günlük hayatta yaşananların söylediği çok şeyler vardır. Ya bir yazar. Evet, yaşanan bir ağır hadise karşısında en fazla yüreği incinenler yazarlar, şairlerdir. O yaşanan hadise, bir yazı konusu olmanın çok ötesinde, önce yürekte kıyametler koparır. Bir milletin acısını yüreğinde hisseden insanlar topluluğu, yazarlarıdır. Zaten yazarlar, toplumların niteliğidir, canıdır. Bir milleti anlamak için önce yazarlarını tanımalı. Yazarlarındaki duyarlılıkları okumalı. Duygu zenginliğini görmeli. Çünkü yazarlarını etkilememiş hadiselerin, derinliği yok demektir. Hatipler… Onlar adeta toplumun dilidirler. Zaman zaman konuşurken ağlarlar, gülerler. Zaman zaman sevgi, zaman zaman da keder ön plana çıkar. Ama dile gelenler, toplumun içinden kopup gelen şeylerdir. Tabiî ki yaşanan bir hadisenin her insandaki ve hassas gönüllerdeki etkisi farklı farklıdır. Not: Uydu kanalı, Kanalurfa tv, Pozitif Pencere programımızda son zamanlarda yoğun programlar yapılan gençler üzerinde ele alınmış konulara giriyoruz. Bu programların birbirinin devamı niteliğinde seri olmasını arzu ediyoruz. Yani bir kişi ‘gençlik ve ibadetler’ konusunu izlemek istediğinde hemen yayınlanmış arşivimizden görebilecek. “Gençlik ve bilgi donanımı”, “Gençlik ve hedefli yaşamak” gibi konularımızı bizzat dönemin içinde olan gençlerimizle konuştuk. Üniversiteli, fen liseli ve hazırlık gençlerinin ortaya koydukları, orijinal görüş ve düşüncelere şaşıracaksınız. Genci olanlar, gençle çalışanlar ve genç eğitimi ile ilgili olanların ciddî istifade edecekleri programlar… 23.05.2010 E-Posta: [email protected] |