Ahmet DURSUN |
|
Fakir ve onurlu efsane: Bursaspor |
Şaibeli lig tartışmaları arasında Bursaspor bütün ezberleri bozarak Süper Lig şampiyonluğuna ulaştı ve adını efsaneler arasına yazdırmayı başardı. Bursaspor’un bu başarısı, alelâde sportif bir başarının ötesinde büyük anlamlar içermektedir. Bu yazıyı kaleme aldığım dakikalarda Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım basın toplantısı düzenlemekteydi. Bu toplantının ilk dakikalarında Türkiye’nin yerleşik kurumlarının müzmin bir hastalığı kendini gösteriverdi. Başarısızlığın sebeplerini başkalarının üzerine yıkarak temize çıkma çabası, başkalarına saldırarak kendini haklı gösterme alışkanlığı dürüstlük ve adamlık ilkeleriyle bağdaşmayan iptidaî bir hastalıktır. İki yıl önce Beşiktaş’tan haksız bir şekilde uzaklaştırılan Ertuğrul Sağlam’ın Türk futbol tarihine attığı yeni imza çok büyük ve anlamlı oldu. Ertuğrul Sağlam ve ekibi, Türk futbolunda hegemonya haline gelen, milyar dolarlarla ifade edilmeye başlanan bir pastanın tamamına hakim olmak isteyen acımasız ve ahlâksız statükonun tekerine çomak soktu. Bursaspor, çoktandır bu düzene isyan edenlerin dualarına basit ve mütevazi kadrosuyla cevap verdi. Toplam değeri Daum’un bir yıllık geliriyle eşdeğer olan Bursaspor, inancın, takım ruhuyla eşleşen doğru bir yönetimin nasıl büyük bir zafer doğurabileceğinin simgesi oldu. Anadolu’yu sarmalayan zincirleri kırarak yeni zaferlerin yolunu gösterdi. Avrupa’nın en fakir şampiyonu olarak tarihe geçen Bursaspor, bugünlerde inanç ve azmin diğer adresidir. Bursaspor’un bu başarısı, şımarık İstanbul elitlerinin suratlarının tam ortasına inen bir Osmanlı tokadı oldu. Takım nasıl yönetilirmiş, futbolcu nasıl seçilirmiş, adam nasıl olunurmuş; burnundan kıl aldırmayan kelli felli futbol baronları bu tokattan insafları varsa çok şeyler öğreneceklerdir. 2000’li yılların başında futbolcusu Ertuğrul Sağlam’ı muhafazakâr kimliği yüzünden takımdan uzaklaştıran Beşiktaş, iki yıl önce de teknik direktör olarak Beşiktaş’ın başına getirdiği Sağlam’ı, onursuz bir tavırla takımdan uzaklaştırmıştı. Bu sezon, yedek kulübesine mahkûm olan Tabata ve İsmail Köybaşı’ya toplam 13 milyon Euro veren, har vurup harman savurduğu paralarla yüz trilyondan fazla borç yapan Beşiktaş, hak ettiği şekilde acıların takımı olmaktan kurtulamadı. Sezona Aziz Yıldırım’ın verdiği üç yıl üst üste şampiyonluk sözüyle başlayan Fenerbahçe, dâhi diye takımın başına getirilen Daum ve milyonlarca Euro para kazanan ruhsuz futbolcularıyla hüsrana uğramaktan kurtulamadı. Dünyaca ünlü bir teknik adam ve yine dünyaca ünlü yabancı transferlerle Türkiye’nin Barcelona’sı olma iddiasıyla lige başlayan Galatasaray da hüsran gözyaşlarına boğulmaktan kurtulamadı. Son yıllarda belirgin bir şekilde gözüken ve üç büyüklerin ortak karakteri haline gelen olgu her şeyi özetler niteliktedir: Kazanmak adına her türlü çirkefliği mübah gören, kazanma yolunda bariz ahlâksızlıklara ve yanlışlara bile sahip çıkan anlayış, üç büyüklerin vicdanlarda küçülmesine ve nefret kazanmasına yol açtı. Spor dışı alanlarda sürdürülen haksız ve çirkin mücadeleler bir anlamda Bursaspor’a yaradı. Bursaspor, düzgün karakterli hocaları ile onların kirli oyunları arasından sıyrılarak şampiyon oldu. Beşiktaşlı Ahmet Dursun olarak “helâl olsun” diyorum ve bu şampiyonluğa seviniyorum. Anadolu’nun yıllardan beri “Ben de varım,” “Ben de bu yarışta en az sizin kadar değerliyim” feryadı ve bu feryadı doğuran dinamizmi Şükrü Saracoğlu stadını yaktı. Her alanda olduğu gibi ahlâk ve adalet futbolda da hakim olmazsa, bu yangın büyüyerek futbol baronlarının diğer mabedlerine de sıçrayacak, onların pişkin başlarını yakacaktır. 20.05.2010 E-Posta: [email protected] |
Önceki Yazıları (22.04.2010) - Bu toprakların çocukları (15.04.2010) - Türkiye Bağnazlık Akademisi (13.04.2010) - Babalar ağlamasın |