18 Mayıs 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR Mobil İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Ahmet BATTAL

Din görevlileri ve sendika


A+ | A-

Din görevlilerinin ücret ve sosyal haklar için sendika kurmasını Din Şûrâsında da eleştirdiğimi anlatmıştım. Bazı okuyucular bu görüşümün Diyanet camiasında nasıl karşılandığını sordular. Birlikte bakalım:

Geçen Ekim ayında düzenlenen Dördüncü Din Şûrâsında alınan kararlardan biri şu şekilde:

“25. … zaman zaman, özellikle din görevlisi imajı, dini sembol, temsil ve faaliyetler konusunda halkın güvenini sarsıcı nitelikte yayınların sürdürüldüğüne tanık olunmaktadır. … Diyanet İşleri Başkanlığı’nın toplumu bilgilendirmekle yetinmeyip ilgilileri uyarması da gerekir. …”

Bu cümlenin bir mânâsı şudur: “Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, din görevlisi imajını sarsan yayınlar yapan yayıncıları bu hususta uyarması gerekir.”

Diğer bir mânâ da şudur: “Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, din görevlisi imajını sarsan yayınların yapılmasına sebep olan din görevlilerini uyarması gerekir.”

Bu ikinci cümleden, Diyanet personelinin uymak zorunda olduğu disiplin kurallarının bu bakış açısıyla yeniden belirlenmesi gerektiği sonucu da çıkarılabilir.

Ancak bendenizin özel ilgi alanı, sendikacılığın ve hak arama faaliyetinin, din hizmeti veren Diyanet personeli için ne anlama gelebileceğidir.

Bediüzzaman, İhlâs risalesinde (Lem’alar, s. 168) din hizmeti yapanların ihlasını kıran ve onları riyaya ve ikiyüzlülüğe sevkeden sebeplerden “maddî menfaat” ile ilgili olanını şu şekilde tesbit ediyor:

“Menfaat-i maddiye cihetinden gelen rekabet, yavaş yavaş ihlâsı kırar. Hem netice-i hizmeti de zedeler. Hem o maddî menfaati de kaçırır.”

Gerekçesini de şöyle izah ediyor:

“Evet, hakikat ve âhiret için çalışanlara karşı bu millet bir hürmet ve bir muavenet fikrini daima beslemiş. Ve bilfiil onların hakikat-i ihlâslarına ve sadıkane olan hizmetlerine bir cihette iştirak etmek niyetiyle, onların hâcât-ı maddiyelerinin tedarikiyle meşgul olup vakitlerini zayi etmemek (etmemeleri) için, sadaka ve hediye gibi maddî menfaatlerle yardım edip hürmet etmişler.”

Bu cümleden şu mânâları çıkarabiliriz: Din hizmeti için emek verenlere maddeten destek olmak ve onları gelecek kaygısından kurtarmak, bu hizmetten faydalanan taraf için bir tür vicdan borcudur. Yani bazısı ilmini, ömrünü ve emeğini ortaya koyar, kimi de malı ve servetiyle buna iştirak eder ve müştereken hizmet etmiş olurlar.

Ancak bu yardımda, ahireti imar etmek için çalışan ve usulünce “alan el”, dünya malını kazanmış olan ve kazancından “veren el”den daha üstün olabilir. Veren el, köylü de olsa, eşraf da olsa, devlet de olsa, dünyadaki statüsü itibariyle yukarıda değildir. Kendisini öyle görmeye kalkmamalıdır. Ahiretteki karşılığı itibariyle ise hangisi daha ihlâslıysa onun eli üstündür. Bununla birlikte, hizmet edenler, bu maddî desteği istemek ya da beklenti içine girmek hakkına da sahip değildirler. Nitekim metnin devamında bu durumun riski de açıklanmıştır:

“… bu muavenet ve menfaat istenilmez, belki verilir. Hem kalben arzu edip muntazır kalmakla, lisan-ı hal ile dahi istenilmez. Belki ummadığı bir halde verilir. Yoksa ihlâsı zedelenir. … (Aksi halde) Benim âyetlerimi, az bir dünya menfaatiyle değiştirmeyin (Bakara Sû-resi, 2:41) âyetinin nehyine yanaşır, ameli kısmen yanar.”

Daha da önemlisi rekabet işin içine girer ve … fena final:

“İşte bu maddî menfaati arzu edip muntazır kalmak, sonra nefs-i emmâre, hodgâmlık cihetiyle, o menfaati başkasına kaptırmamak için, hakikî bir kardeşine ve o hususî hizmette arkadaşına karşı bir rekabet damarı uyandırır. İhlâsı zedelenir, hizmette kudsiyeti kaybeder, ehl-i hakikat nazarında sakîl bir vaziyet alır. Ve maddî menfaati de kaybeder.”

Din hizmeti ve bu hizmetin ücreti konusunda bu çağın açık ara farkla birinci şahsiyeti, bizzat hayat hikâyesinin şahadetiyle, Bediüzzaman’dır. O halde onun yukarıdaki tesbiti ve nasihati, Diyanet camiasına ve bu camiadaki sendikacılara bilhassa lazımdır. Yanlış anlaşılmasın, din görevlilerince kurulan sendikaların, bir dernek olarak ve özellikle bir baskı grubu olarak varlığına itiraz ediyor değiliz.

Bu baskı grupları, samimi ve cesur iseler, özellikle din hizmetinin resmî kurumu olan Diyanet’in resmiyetinin getirdiği tutukluktan doğan boşluğu doldurmakta faydalı da olabilirler.

Ama biz burada, devlet ile ücret ve hatta maaş pazarlığına oturmalarının ve bu pazarlık hakkını elde edebilmek için birbirleriyle rekabete girmelerinin risklerine dikkati çekmek istiyoruz. Bu hususta Diyanet İşleri Başkanlığına da bazı görevler düştüğünü, Din Şûrâsı kararlarından anlıyoruz.

Aksi halde hem Din Şûrâsının yukarıya aldığım kararına konu problemler ve hem de Bediüzzaman’ın Yirminci Lem’ada (s. 161): “Vazifenizde müttehem olup, ehl-i dalâletin nazarında, sizden ve sizin mesleğinizden yüz derece aşağı olan, ‘din ile dünyayı kazanmak ve ilm-i hakikatle maişeti temin etmek, tamah ve hırs yolunda rekabet etmek’ gibi müthiş ithamlara mâruz kalıyorsunuz” diyerek dikkat çektiği ihlâs ve imaj sıkıntıları devam edecektir.

Özetle; devletin memurları, “millete hizmet etmekle onur duymak bana yetmez, yeterince maaş almazsam çalışmam” diyebilir. Ama dinin hizmetkârları, “Ben her halûkarda hizmetteyim” demelidir ki devletin değil Allah’ın memuru olmuş olsun.

18.05.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Geri


Önceki Yazıları

  (12.05.2010) - Toplantılar ve hükümet komiserleri

  (04.05.2010) - Memur mu, işçi mi?

  (22.04.2010) - Medenî dediğin...

  (20.04.2010) - Maddî ve manevî anonim şirketler

  (15.04.2010) - Proje adı: Kardeşlik (ama nasıl)

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Abdullah ŞAHİN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet BATTAL

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H.İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Hakan YILMAZ

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehmet YAŞAR

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Saliha FERŞADOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Yeni Asya Gazetesi - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat-Promosyon - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım