Osman ZENGİN |
|
Dinsizliğin belini kıran bir Risâle |
Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, kendisinin de bizzat gönüllü alay kumandanı (albay) olarak iştirak ettiği bu vatanın İstiklâl Muharebesi sonrası, ilk Meclis’in açılışında geldiği Ankara’da gördüğü enteresan bir durumdan sonra yazmaya karar verdiği çok mühim bir eseridir Tabiat Risâlesi. Mukaddimeden önce yazdığı bir ihtarda bunu şöyle izah ediyor Üstad: “1338’de (1922) Ankara’ya gittim. İslâm Ordusunun Yunan'a galebesinden neş'e alan ehl-i imanın kuvvetli efkârı içinde, gayet müthiş bir zındıka fikri, içine girmek ve bozmak ve zehirlendirmek için dessâsâne çalıştığını gördüm. ‘Eyvah,’ dedim. ‘Bu ejderha imanın erkânına ilişecek!’ O vakit, şu âyet-i kerime bedâhet derecesinde vücud ve vahdâniyeti ifham ettiği cihetle, ondan istimdad edip, o zındıkanın başını dağıtacak derecede Kur'ân-ı Hakîm’den alınan kuvvetli bir bürhanı, Nur'un Arabî risalesinde yazdım. Ankara'da, Yeni Gün Matbaasında tab ettirmiştim. Fakat maatteessüf Arabî bilen az ve ehemmiyetle bakanlar da nâdir olmakla beraber, gayet muhtasar ve mücmel bir sûrette o kuvvetli bürhan tesirini göstermedi. Maatteessüf, o dinsizlik fikri hem inkişaf etti, hem kuvvet buldu. Bilmecburiye, o bürhanı Türkçe olarak bir derece beyan edeceğim. O bürhanın bazı parçaları bazı risâlelerde tam izah edildiğinden, burada icmâlen yazılacaktır. Sair risalelerde inkısam etmiş olan müteaddit bürhanlar, bu bürhanda kısmen ittihad ediyor, herbiri bunun bir cüz'ü hükmüne geçiyor.” Süfyânî dessasların yapmaya başladığı ve ileride de yapacağını hissettiği dinsizliklerine karşı çıkarak ve onların o alçakça inkâr kokan fikirlerini darmadağın ettiği bir eserdir Tabiat Risâlesi. 70’li yılların hemen başındaydı. Ahmed Özdemir, Lütfü Taşçı gibi kardeşlerimizle beraber, Ankara Bahçelievler’deki bir dershanemizde Cumartesi öğleden sonra Ali Vapurlu’nun yaptığı derslere giderdik. O zamanlar 20 yaşın altında birer gençtik. Ali Ağabeyin sıklıkla okuduğu derslerden biri de, Yirmi Üçüncü Lem’a olan Tabiat Risâlesi’ydi. O yıllarda komünist hareketlerin de hızla yayıldığı dönemler olduğu için, inkâr-ı uluhiyete karşı sıklıkla okunuyordu. Hatta yakınlarda Ali Ağabeyle bir araya geldiğimiz bir-iki zeminde bunu dile getirerek, “Eskiden çok okuyordun, şimdi okumuyorsun” falan demiştik. O da, “Artık dinsizliğin beli kırıldı kardeş” demişti. Bu muhaverelerimizi bir-iki yazımızda da belirtmiştik. Şimdilerde Elhamdülillah o dinsizliklerin çoğu zâil olduysa da, yine o fikriyâttakiler cemiyetimizde yok değil. Bilerek veya bilmeyerek yine hata ediyorlar. Hatta, geçtiğimiz aylarda muttalî olduğumuz bir hadise üzerine, yine yazdığımız bir yazıda dile getirmiştik bunu. Coca cola’nın çıkardığı Cappy diye bir meyve suyu var. Onun kutusunun üzerinde yazdıkları küçük bir ibare dikkatimi çekmişti, onu yazmıştık. İbare şöyleydi: “Bu üründeki meyve suyu; cömert meyve ağaçlarının, o ağaçlara kucak açan toprağın, su veren yağmurun ve onlara yaşam veren güneşin sayesinde üretildi. Doğa, ona hak ettiği saygıyı göstermenin, emek harcamanın ve onu sabırla beklemenin karşılığını bize birbirinden güzel, birbirinden olgun, birbirinden tatlı meyvelerini sunarak verdi. Cappy’nin lezzetinin kaynağı olan doğaya, sonsuz teşekkürlerimizle…” Yerinizde durabilirseniz durun, bu; buram buram şirk kokan hezeyanın karşısında. Demek ki, zayıflasa da, bu fikirde olanlar hâlâ mevcut. İşte bu fikirdekilerin hezeyanlarını yerle bir eden Tabiat Risâlesi’ni, Bediüzzaman Said Nursî’nin telif ettiği Tabiat Risâlesi’ni, onun bir hadimi olan Yeni Asya gazetesi, bugün sizlere gazete ile birlikte ücretsiz veriyor. 20.05.2010 E-Posta: [email protected] |