Şükrü BULUT |
|
Neocon ve neoliberallerin Schengen duvarı |
Zaman gösteriyor ki, maddî duvarların yıkılması meseleyi halletmiyormuş. İnsanların kafasında üstün ırk, başkalarını sömürme hakkı ve güçsüz devletleri uzaktan kumanda etme düşünceleri oldukça, maddî duvarların yıkılması insanlığa barış, güven ve emniyet getirmiyormuş. Yaratıcıya inanmayan, semavî dinleri ve dinlerin oluşturduğu kültür ve ahlâkı reddedenlerin idaresindeki coğrafyalarda yeni yeni “Berlin Duvarları”nın inşa edileceğini söylememiz kehanet mi olur sizce… Berlin Duvarının tarihçesini yeni nesiller bilmezler. Rusya´yı işgal eden bolşeviklerin yalancı cennetlerinin bir yalan ve aldatmacadan ibaret olduğunu Sovyetler Birliği halkları anlayınca “hür dünyaya” kaçışlar başlamıştı. Berlin´i ortadan ikiye bölerek cezalandırmıştı o günün emperyalist komünistleri. Dinsizliği, ahlâksızlığı ve kaosu esas alan idarelerin kafasındaki “duvar” daha sonra Filistin'e de yapılacaktı. Irak´a demokrasi götürdüklerini iddia eden neocon'lar, Bağdat´ta korunmaları için yeni bir “Berlin Duvarı”nın inşasına başlamışlar. Hürriyet asrında, komünikasyon mucizelerinin peş peşe dünyayı şeffaflaştırdığı bir zamanda ve dünyamızın iyice küçüldüğü bir devirde, görünür ve görünmez duvarların insanları birbirinden ne kadar uzak tutabileceğini zaman gösterecektir. 11 Eylül’ü gerçekleştiren neocon ve neoliberallerden destek alarak iktidarı ele geçirenlerin Fransa ve Almanya'daki iç barışı sıkıntıya düşürdüğünü söyleyenler çoğalıyor. Müslümanları bahane ederek “Hıristiyanlığın temel ilkelerine” de savaş açan Sarkozy ve Merkel hükümetlerinin akıl hocaları, Müslümanların Avrupa'dan atılmasını telkin ediyorlar. Mümkün oldukça kıtaya gelecek olan Müslümanlara müsaade edilmemesinin yanında, buradaki Müslümanların bütün çalışmalarının zabt u rabt altına alınmasını Daniel Pipes gibi yazarlar salık veriyorlar. Bunu yapmadıkları takdirde 2050 yılına kadar Avrupa'nın “Euroarabiyya”ya dönüşeceğini savunan bu çok akıllı neocon yazarları dinleyen Sarkozy ve Merkel hükümetlerinin, Avrupa'ya akrabalarını ziyaret, kültürel seyahat veya başka insanî maksatlarla vize için müracaat eden başta Türkler olmak üzere bütün Müslümanların önüne “yeni bir duvar” ördüklerini vize kuyruğuna giren milyonlardan öğreniyoruz. Yalnız ticaret, para ve siyaset söz konusu olduğunda vize problem olmuyor Müslümanlara… Şu vize duvarının “mantıklı bir izahını” Merkel ve Sarkozy hükümetleri yapabilirlerse, özür dileyerek iddialarımızdan vazgeçebiliriz. İstatistiklere göre, vize ile Avrupa´ya gelip zamanında dönenlerin başında Türkler geliyormuş. Çoğu emekli, Türkiye'de iş güç sahibi ve cemiyetin temayüz etmiş kişilerine de vize vermeyen bu “neocon ve neoliberal” patentli idarecilerin burada bir başka hedefleri var: Türkiye'ye hakikî demokrasinin AB imkânlarıyla geleceğine inanan halkımızı AB'den soğutmak. Türkiye'yi komünizme benzer bir anlayışla seksen doksan senedir idare etmeye çalışan Kemalistlere bu yolla ciddî yardımlarda bulunan neocon ve neoliberallere ses çıkarmayan AKP hükümetinin bu konuda duyarsızlığı da manidar. Dünyanın en saygın ülkesinin insanlarının AB konsolosluklarının önünde içine düşürüldükleri zilleti Başbakan ile Dışişleri Bakanı bilmiyorlar mı? Merkel ve Sarkozy´nin adaveti yalnızca Müslümanlara değil. Asıl muhatapları “Kilise” olduğu halde, Hıristiyanlarla “dünya barışı ve insanlığın kurtuluşu” için diyaloga girişen Müslümanları da kendi akıllarınca devredışı bırakmaya çalışıyorlar. Bu iki kafadar neocon siyasetçi bir medeniyet, demokrasi ve hürriyet kıtasını, yanlış politikalarla “Britanya adasına” çevirmeye çabalıyorlar. Dünyaya barış, refah ve adalet götürecek AB´nin bu kadrolardan dolayı ne zamana kadar büzüleceğini birlikte takip edeceğiz. Avrupa'da da taşları bağlayıp köpekleri serbest bırakan neocon ve neoliberal siyasetçilerin “temel insanî değerlerin” tahribine göz yumduklarını inşaallah seçmenleri görecek ve dünyayı kaosa sürükleyen bu tür politikalara son verecektir diye ümit ediyoruz. 21.05.2010 E-Posta: [email protected] |