H.İbrahim CAN |
|
İnadına yaptırım! İnadına savaş! |
Türkiye ve Brezilya’nın İran ile nükleer takas anlaşması yapması, Amerika’yı kızdırdı. Görünen o ki; bu iki ülke Amerika’nın bölgemizdeki bütün planlarını bozmuştu. Süper gücün arzusu hilâfına bölgede barışa adım atılmasına sebep olmak gibi ağır bir suçu işlemişlerdi. ABD hemen devreye girip, takas anlaşmasından memnuniyetini bildiren Çin’i ve Rusya’yı ikna edip, apar topar BM Güvenlik Konseyi’ne yaptırımlarla ilgili bir karar tasarısı sundu. Amerika’nın bu acelesinde iki gerekçesi vardı. Birincisi takas anlaşmasının İran’ın nükleer programını durdurmayacağı; ikincisi ise İran’ın bu anlaşmaya uymayacağı, samimi olmadığı idi. Şimdi yetersiz görülen takas anlaşması, geçen sonbaharda Amerika’nın sunduğu anlaşma teklifinden pek farklı değildi. Transfer edilecek zenginleştirilmiş uranyum miktarı bile aynı. Amerikalılar şimdi “ama bu miktar o zaman ellerindekinin yüzde 80’i idi, şimdi ise yalnızca yarısı kadar” diyor. Bir başka sebep ise; ilk anlaşmanın İran’ın nükleer silâh üretimi çalışmalarını önemli ölçüde geciktirebileceği, bu yeni anlaşmanın ise İran’a çok fazla yakıt bıraktığı, yüksek oranda zenginleştirmeyi frenlemediği, Türkiye’de depolanacak yakıtı istediği zaman geri alabileceği ve müzakerelere başlama konusunda hiçbir taahhütte bulunmadığı olarak gösteriliyor. Kısacası; “İran anlaşmayı imzaladı, ama niyeti iyi değil” diye niyet okuyor Obama yönetimi. Bu yüzden alelacele Güvenlik Konseyine sunulan yaptırım karar tasarısı ile, İran’ın uluslar arası para piyasalarında işlem yapması engellenecek, İran gemileri nükleer silâh ya da parçası taşıyıp taşımadığını kontrol (!) için durdurulabilecek, ayrıca İran’a tank, zırhlı araç, savaş uçağı, savaş gemisi ve diğer benzeri ağır silâhların satışı da yasaklanacak. Aslında Amerika bu tavrıyla suçluluk telaşını sergiliyor ve kendisini ele veriyor. İran’ın hiçbir adımının, kendisinin bölgeye ilişkin sinsi planlarını engellemesine izin vermeyeceğini gösteriyor. Adeta “inadına yaptırım, inadına savaş!” sloganıyla gözünü kan bürümüş canavarlığını teşhir ediyor. Rusya’yı ve özellikle de bu konuda hep İran’ın yanında yer alan Çin’i hangi vaatlerle ikna ettiğini bilmiyoruz. Ama ortada bir gerçek varsa, Ortadoğu’da barış olması, kan dökülmeden sorunların halledilmesi Amerika’yı hiç ilgilendirmiyor. Peki, ABD bu yaptırım kararını Güvenlik Konseyi’nden geçirebilir mi? Beş daimî üyenin veto etmemesini garantiye aldığına ve geçici üyelerden dokuzundan fazlasının oyunu alacağında kuşku olmadığına göre, maalesef yaptırım kararı çıkacak. Bu durum Türkiye’yi nasıl etkileyecek? Bunun birbiriyle çelişen sonuçları olabilir. Amerika’nın kızgınlığının ülkemize nasıl yansıyacağını bilemiyoruz. Ancak Güvenlik Konsey’inden Türkiye ve Brezilya’ya rağmen yaptırım kararının çıkması, her ne kadar takas anlaşmasını etkisiz kılsa da, Türkiye’nin bu anlaşma ile gerek İran ve bölge ülkeleri, gerekse diğer Müslüman ve bağlantısız ülkeler nezdinde kazandığı itibarı sarsmayacağı kanaatindeyiz. Konseyde Batılı müttefikler ile birlikte hareket etmemesi, göründüğünün aksine, Türkiye’nin tek başına inisiyatif kullanabilen güçlü bir ülke olduğunu gösterecektir. Umarız Amerika bu kirli emellerinden vazgeçmenin dünya barışı için ne kadar önemli olduğunu kısa süre içinde fark eder ve barışa biraz daha fazla şans tanır. Bütün dünya insanlarının, ama özellikle de biz Müslümanların barışa ve huzura çok ihtiyacımız var. 21.05.2010 E-Posta: [email protected] |