Recep TAŞCI |
|
Komşu komşunun külüne muhtaçtır |
HHani derler ya… Ev alma komşu al… Ne doğru bir lâf. Kötü komşu… Ne rahat bırakır ne huzur. Hayatı zindan eder.Tek çare kalır… Terk-i diyar etmek. Milletlerin böyle bir şansı yoktur. Birbirlerine mahkûmdurlar. Hoşlanmasalar da, darılsalar da, dövüşseler de aynı coğrafyayı paylaşmak zorundadırlar. Bazı ülkelerin komşusu azdır. Ülkemiz ise Karadeniz’de kıyısı olanları da hesaba katarsak komşudan yana zengin. Ne yazık ki irili ufaklı sorunlar da yaşanıyor. En başta da Yunanistanla. Kıta sahanlığı… Hava sahası… Adalar… Batı Trakya… Kıbrıs… Yıllardır çözülmeyen bu sorunlar dolayısıyla zaman zaman savaşın eşiğine bile geliyoruz. Bu yüzden iki taraf da silâhlanıyor. Yunanistan Avrupa’da silâhlanmaya en çok para harcayan ülke. Son iki yılda 13,4 milyar euro bu uğurda sarf edilmiş. Türkiye de aşağı kalmıyor. Bu yarışta kazanan Alman silâh şirketleri. Her gün jetler Ege üzerinde uçuyor. Bir uçuş ortalama 150 bin euro’ya mal oluyor. İki ülke arasındaki anlaşmazlıkları görüşmek üzere geçtiğimiz hafta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 300 kişilik bakan, bürokrat ve iş adamı heyetiyle Atina’ya çıkartma yaptı. Finans, enerji, turizm gibi sektörleri kapsayan 22 anlaşma imzalandı. Amaç 2,5 milyar dolara düşen dış ticaret hacmini 5 milyar euroya yükseltmek. Başbakanın bu ziyaretiyle koordineli olarak İstanbul Ticaret Odası da 17 Mayıs’ta 200 üyesi, milletvekilleri, bürokratlar ve üniversite hocalarının katılımıyla Batı Trakya’nın Gümülcine şehrinde 18. dönem 3. Çalışma Toplantısını gerçekleştirdi. Basını temsilen biz de dâvetliydik. Başkan Murat Yalçıntaş, düzenlediği basın toplantısında; Türkiye ile Yunanistan arasındaki işbirliği ve ekonomik dayanışmayı arttırmayı amaçladıklarını ifade ederek Batı Trakya’nın yeni yatırımlar için önemli bir nokta olduğunun altını çizdi. Ayrıca bu bölgeden İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde okumak isteyen her gence burs imkânları seferber edileceği sözünü verdi. Bu büyük organizasyonu gerçekleştiren Murat Yalçıntaş’ı ve ekibini alkışlıyoruz, hem tanıtım hem de ticarî açıdan çok yararlı olan dış dünyaya yönelik bu tür faaliyetlerin sürdürülmesini diliyoruz. Ziyaretimiz sırasında Yunan-Türk iş adamları hayvancılık, tarım, turizm alanlarında işbirliği imkânlarını araştırdılar. Özellikle hayvancılık konusunda ortak yatırımlar ülkemizin et sorununa çare olabilir. İzlenimlerimize gelince; Batı Trakya Türkleri anayurttan gelenleri büyük bir heyecanla karşılıyor ve bağırlarına basıyor. İzzet ikramda sınır yok. Dinî ve millî değerlere sımsıkı bağlılar. Kozlubekir Camii’nde miniklerin sesinden yansıyan müthiş Kur’ân ziyafeti duygularımızı zirveye taşıdı, gözlerimiz yaşardı. Güzel Kur’ân okuma yarışmasının birincilik ödül töreninde konuşan Gümülcine milletvekili Ahmet Hacı Osman; “Anayurttan gelen kardeşleriyle birlikte olmaktan dolayı mutlu olduklarını” dile getirdi. Başta Gümülcine Başkonsolosumuz Mustafa Sarnıç olmak üzere bizi en mükemmel şekilde ağırlayan dostlarımıza teşekkür ediyoruz. Bu arada Batı Trakya’da yaşayan soydaşlarımızın sorunlarını dinlemek fırsatını bulduk. Etnik kimlik, eğitim, ekonomik, müftülük, haymatlos başlıcaları. Yunanlıların, Lozan Antlaşması’nda “Türk Azınlığı” ifadesinin yer almadığını ileri sürerek Türkleri “Müslüman Azınlık” olarak tanımlamalarından üzüntü duyuyorlar. Halbuki İstanbul’da Balıklı Rum Hastanesi, Rum Zografyon Lisesi gibi isimler rahatça kullanılıyor. Araç gereç eksikliği, Türkiye’den gelen öğretmen sayısında azalma eğitimde sıkıntıya yol açıyor. Ekonomik durumları Yunanlılara göre geri. Öyle ki bölge Türkiye’nin güneydoğusu gibi. Atina bölgesinde GSMH kişi başına 22 bin euro iken Batı Trakya’da 8 bin euro. Genelde Türkler işçi, çiftçi; Yunanlılar patron. Eskiden tablo tersineymiş. Uzun yıllar imar izni, mal ve mülk edinme hakkı verilmediğinden bu duruma düşülmüş. Bir diğer dertte, Türklerin İskeçe ve Gümülcine’de müftülerini seçememesi. Müftüleri Yunan Hükümeti atıyor. Bu sebeple bir atanmış bir de seçilmiş müftüleri var. Bütün bu sorunların temelinde korku ve güvensizlik yatıyor. Ticarî ve kültürel ilişkiler geliştikçe ortam yumuşayacaktır. Unutmayalım ki komşu komşunun külüne muhtaçtır. Neticede bu ziyaretten olumlu ve umutlu döndük. Seyahatimiz karayoluyla gerçekleşti. Sınır kapısından ülkemize girerken dalgalanan ay yıldızlı bayrağımız özgürlüğümüzü simgeliyordu. Devamlı eleştirsek de, kızsak da Türk Bayrağı altında yaşamanın ne kadar büyük bir nimet olduğunu bu seyahat dönüşü çok daha iyi anladık. 24.05.2010 E-Posta: [email protected] |