24 Mayıs 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Röportaj

H. HÜSEYİN KEMAL

TAŞ ATAN DEĞİL, OKULLARINDAN TOPLANAN ÇOCUKLAR

Atak: “Maalesef hayatımızda devlet ve toplumun yanlış ezberleriyle hareket ediyoruz. Devletin, statükonun ezberletmek istediği yanlış ezberlerin empoze edicisi ise medya. ‘Taş atan çocuklar’ mefhumu devletin medyadan üretmesini istediği bir kavramdır. Hapiste şu anda 4000 küsur çocuk var ve bu çocukların yarıdan fazlasının dâvâ dosyalarında hiçbir somut kanıt yok. Bu çocuklar kolluk kuvvetleri tarafından okullarından toplanan çocuklar!”

DEVLETİN BİR KANADI ÇOCUKLARI DAĞA

YÖNLENDİRİYOR

“Devletin bir kanadı tarafından bu bir sindirme politikası olarak kullanılmaya çalışılıyor, ancak bu bir sindirme değil, teşvik politikasıdır. Hüseyin Çelik’in bakanken ödüllendirdiği Anadolu Lisesi birincisi 15, Batman Fen Lisesi birincisi 42,5 yılla yargılanıyor. Baktığınızda bölgenin en iyi okullarının en iyi öğrencileri delilsiz olarak toplanıp hapse atılıyor. Cumhurbaşkanına ve Başbakana söylediğim gibi biz bu çocuklara ‘Haydi dağa!’ diyoruz.”

DEVLET, ÇOCUKLARA “HAYDİ DAĞA” DİYOR

Radyoda açtığınızda “Dört bin çocuk tutuklu” anonsu duyuyorsunuz. Ne hissedersiniz? Radyodaki ses “Bu çocukların yarıdan fazlasının tutuklama dosyasında hiçbir hukukî delil yok. Kolluk kuvvetlerinin ‘sırtı terli, kalbi hızlı atıyor, suça bulaşmış olmalı’ ifadeleri ile toplanıyorlar. Üstelik bu çocuklar bulundukları şehirlerin en iyi okullarının başarılı öğrencileri.”

Ya şimdi ne düşündünüz? Detayları daha da merak ediyorsanız radyodaki sese kulak verin: “Çocuklar 18 yaşının altında olmasına rağmen 30-40 yıl gibi cezalarla yargılanıyorlar. Bulundukları cezaevlerinde işkence görüyorlar; yemeklerinin içinde diş, çivi, fare kuyruğu çıkıyor. Üstelik yaşı çok küçük olmasına rağmen bazıları hücre hapsinde.”

İçinizden bir çocuk yüreğinin karanlık bir hücrede annesinden, babasından ayrı neler hissettiğini geçirdiniz mi? Eğer bu ülkede hukuk yok mu diye soruyorsanız radyonun sesini biraz daha açın: “Darbecilerin yargılanmasına karşı çıkan barolar ve yargıçlar çocukların hiçbir hukukî temele dayanmayan yargılanması konusunda seslerini çıkarmıyorlar. Tabipler Odası çocuklara yapılan işkenceleri resmî kayıtlara geçirmiyorlar.”

Merak edenler için radyodaki ses bu çocukların aileleriyle ilgili de bilgi veriyor: “Annelerin yüzde sekseni majordepresif, babalar hem aileye hem de dâvâlara yetişmek için bitmiş durumda. Çocuklar da ise mide ülseri, psikosomatik nedenlerden kaynaklanan deri hastalıkları baş gösteriyor.” Bu durum bizim başımıza gelse ne yapardık diye düşünmeye mi başladınız? Bence düşünün, çünkü bakın ne diyor radyodaki ses: “Belli bir görüşe ait ailelerin çocuklarını hapse attırabilen yasa, önümüzdeki senelerde devletin siyasetini değiştirmesiyle başka kesimlerin çocuklarını da hapse atabilecek güçte.”

Tıpkı “Dersim’in kızları”na yapıldığı gibi, bugün Güneydoğudaki çocuklar müthiş bir dram yaşıyorlar. Uluslar arası sözleşmelere aykırı olduğu halde Terörle Mücadele Kanunu kapsamında 12 yaşındaki çocuklar haksızlığa maruz kalıyorlar. Biz de bu hafta “Çocuklar İçin Adalet Çağrıcıları”nın önde gelen isimlerinden; konuyu partilerle, başbakanla, cumhurbaşkanıyla görüşen Mehmet Atak’la konuştuk. Atak vicdanlara sesleniyor…

Terörle Mücale Kanunu'yla yargılanan çocuklar için “Taş atan çocuklar” tanımlanması sizce neden yanlış?

Maalesef hayatımızda devlet ve toplumun yanlış ezberleriyle hareket ediyoruz. Devletin, statükonun ezberletmek istediği yanlış ezberlerin empoze edicisi ise medya. “Taş atan çocuklar” mevhumu devletin medyadan üretmesini istediği bir kavramdır. Hapiste şu anda dört bin küsûr çocuk var ve bu çocukların yarıdan fazlasının dâvâ dosyalarında hiçbir somut kanıt yok. Bu çocuklar kolluk kuvvetleri tarafından okullarından toplanan çocuklar!

Medyanın çocukların hukuksuz yere

yargılanmasındaki yanlış politikası nedir?

Meselâ uzun bir uğraştan sonra geçtiğimiz Kasım ayında meclise üç maddelik bir değişiklik tasarısı geldi. “Yandaş medya” diye anılan medya dahil olmak üzere “Öcalan’a af geliyor” diye manşetler attılar, haberler yaptılar. Bu değişikliklerde yeniden yargılanma hakkı getirilmiyordu. Velev ki getirilse bile Öcalan’ın bu değişiklikten yararlanması için yaşını mahkeme kararıyla 18’in altına indirmesi gerekiyordu. Ama medya bunu bir gerçeklik gibi halka öyle ezberletti. Bu medyanın ve gazeteciliğin geldiği nokta açısından korkunç bir şey! Gazetelerde konuya vakıf köşe yazarlarının yazılarıyla aynı sayfada yer alan haberler taban tabana zıd olabiliyor.

Bu haberlerin devlet tarafından yaptırıldığını iddia ediyorsunuz?

“Cici asker ve polis ağbeyler terörist çocukları ikna ettiler” mantığında haberler yazılıyor. Senin Cizre muhabirin zaten emniyetten gelen haberleri merkeze gönderiyor. Merkezdekiler ise bu haberlerin doğruluğu ve dili üzerine inceleme yapmıyorlar. Bazı muhabirler çocuklara ekmek arası kavurma verip “Polis amcalarım çok iyiymiş, artık taş atmayacağım” dedirtiyorlar. Artık kolluk kuvvetlerinin de bu haberleri yaptırmak için uğraşmasına gerek kalmıyor.

TMK’dan yargılanan çocuklarla ilgili birçok

siyasetçi ile görüştüğünüzü biliyoruz. Onların konuya yaklaşımları nasıl? Bir dönem çocukların affedilmesi gerektiği söylendi…

Çoğunlukla milletvekilleri bu konuda cahiller. Mehmet Şandır’la konuştuğumuzda konu hakkındaki görüşlerimize katıldığını, ancak kanunu hükümet getireceği için desteklemeyeceklerini ifade etti. Af konusuna gelince; bir kere bu çocukların yüzde 57’sinin dosyasında somut delil yok. Eğer bu çocukları affederseniz suçlu kabul etmiş olacaksınız. İkincisi, mevcut kanun durduğu sürece yeni tutuklamalar devam edecektir. Şu an bu çocukların yüzde 98’i Kürt çocuklarıdır, ancak konjonktür değiştiğinde bu çocukların yerini Alevî çocukları ya da Müslüman ebeveynlerin çocukları alabilir.

Bölge çocukları büyük bir dram yaşıyor değil mi?

TBMM raporlarına göre bölgede 4 bin köy yakıldı. Bu aileler birkaç hayvan ve biraz toprakla yaşamlarını idame ettirirken büyükşehirlere göçe zorlandılar. Aileler sıfır zanaatla şehre geldiklerinde bütün moral değerleri bitti. Çocuklar ise gasp, uyuşturucu, fuhuş çeteleri tarafından kiralanıp çalıştırılır duruma düştüler. En az TMK mağdurları kadar büyük bir sorun yaşanıyor!

Çocuklara yönelik bu tür uygulamalar devletin bilinçli uygulaması mıdır?

Devletin bir kanadı tarafından bu bir sindirme politikası olarak kullanılmaya çalışılıyor, ancak bu bir sindirme değil teşvik politikasıdır. Hüseyin Çelik’in bakanken ödüllendirdiği Anadolu Lisesi birincisi 15 yılla yargılanırken Batman Fen Lisesi birincisi 42,5 yılla yargılanıyor. Baktığınızda bölgenin en iyi okullarının en iyi öğrencileri delilsiz olarak toplanıp hapse atılıyor. Cumhurbaşkanı’na ve Başbakan’a söylediğim gibi biz bu çocuklara “Haydi dağa!” diyoruz. Şu an uygulanan strateji bölgeden sıcak savaşın sürmesini isteyenlerin bir uğraşısıdır. Bundan nemalanan kesimler var.

Bundan nemalananlar kimler?

Bu konuda bir şey söylemek istemem, düşünülüp bakıldığında herkes kimin olduğunu görecektir. Ancak TSK’nın sadece silâh alımı için TC bütçesinden aldığı pay yüzde 7, dünyada ortalamasında ise yüzde 2…

”Çocukların dağa çıkması isteniyor” dediğinizde aklıma Diyarbakır Cezaevi geldi. Sizce bu uygulama sonrasında böyle köklü bir sorun ortaya çıkarır mı?

Diyarbakır Cezaeviyle karşılaştırmanıza gerek yok, zaten şimdi çocuklara ‘haydi dağa’ deniyor. Medyanın büyük yanlışlarından biri çocukları ailelerin dağa gönderdiğiyle ilgili. Şöyle düşünün 14 yaşındasınız, iki yıllık mahkemeden sonra 28 yıl ceza alıp Yargıtay kararını beklemek üzere serbest bırakılıyorsunuz. Eğer Yargıtay cezanızı onaylarsa 26 yıl daha hapis yatacaksınız. Siz olsanız ne yapardınız? Annelerin yüzde sekseni Major-depresif. Çocukları sokağa çıktığında yeniden tutuklanacaklar diye korku nöbetleri geçiriyorlar. Babalar işini gücünü bırakmış bu dâvâların peşinde koşturuyor. Birçok çocuk mide ülseri olmuş durumda ve derilerinde psikosomatik nedenlerden dolayı lezyonlar oluşmuş durumda… Batıya yapılan korkunç şey bu aileleri ve çocukları “yabancı ve tehlike” olarak göstermek. Kaldığım aileler içinde, hapse girmemiş, işkence görmemiş kimse yok. Dört aileden birinde faili meçhul cinayet var. Sizin ailenizden bir cinayet işlense kaç kuşak konuşuluyor bir düşünün… Üstelik bu ailelerin yeşil kartını ellerinden almak gibi bir faşistlik denemesinde bulunuldu. Türkiye’de bu ailelerle ve çocuklarla temas kuran öğretmenlerin, polisin, askerin, savcının, doktorun rehabilite edilmesi gerekir. Kafalardaki yanlış ezberler kırılmalı…

Geçtiğimiz hafta çocuklarının hukuksuz

yargılanması üzerine “Yargıya Açık Mektup” yazdınız…

Barolar hiçbir delil olmadan tutuklanıp iki yıl okullarından alı konulan çocuklar için üç maymunu oynuyorlar. Bu konuyla tek kelime etmiyorlarsa tavırlarının hukukî mi yoksa siyasî bir kaygıdan mı kaynaklandığına bakarım. Konuyla ilgili Diyarbakır Barosu’nun başkanlığında sadece 13 ilin barosu toplantı yapmıştır. Yargıya gelince; yargı tam bağımsız, ama hukuktan bağımsız hareket ediyor. Siyasî güç vesayeti üzerinden hareket ediyor. Rasyonel bir delil olmadan savcı iddianame hazırlıyor, mahkeme bu iddianameyi dayanak kabul edip dâvâ açıyorsa, hakim bu dâvâyı yürütüyorsa ve çocuklara ceza kesiliyorsa bu hukuk dışıdır! Bu açıdan yargıya açık mektup önemli…

Kürtler adına siyaset yaptığını söyleyen siyasî kesim yeterince olayları duyarlı yaklaşıyor mu?

Genel gidişat olarak hayır, ama bireysel olarak duyarlı olanlar var. TMK mağduru çocukların Kürt meselesi dışında ele alınması bazıları tarafından ellerindeki kozun alınması olarak algılandı, ancak bu yanlıştır. Bu Kürt meselesinden bağımsız bir çocuk meselesidir. Az önce söylediğim gibi devlet için konjonktür değiştiğinde bu çocukların yerin Alevî ve Sünnî Müslüman kesimin çocukları alabilir! Türkiye’de darbe olsa Sünnî Müslümanların çocukları TMK’dan yargılanabilecektir!

Hükümet açısından TMK’nın ilgili maddesini

değiştirmek bu kadar zor mu?

Hayır kesinlikle zor değil. Ancak hükümet homojen bir yapı değil içinde milliyetçisi, muhafazakârı, İslâmcısı, demokratı var. Cemil Çiçek Cenevre’de yaptığı konuşmada 12 yaşındaki TMK mağduru çocukları için bile “Bunlar çocuk değiller” açıklaması yaptı.

Adalet Bakanlığı yapmış biri olarak Cemil Çiçek bunu nasıl der?

Cemil Çiçek’e bir baksın herkes kimdir diye… 12 Eylül’den bu yana hükümetlerden düşmemiş, “hayata dönüş” operasyonlarının mimarları arasında yer alan Çiçek yarın başka bir hükümet kurulsa o hükümette de yer alacak bir isimdir. Ergenekon, derin devlet derken bazı şeylere daha dikkatli bakmak gerekiyor. Şu andaki açıklamalarımı şahsım adına yaptığımı belirterek Ergenekon’un bir tarafına dokunulmadığını görüyoruz. Ramazan Akyürek’e Hrant Dink cinayeti sonrası dokunulamamıştır. Bu dokunulmazlarla Çiçek arasındaki bağlantı nedir?

Cemil Çiçek tarafından çocuk kabul edilmeyen çocukların hapishane şartları nasıl?

TMK mağduru çocukları Jandarma ve Özel Tim, “Çocuk Büro”ya götürmesi gerekirken 3 gün alıkoyup işkence yapıyorlar. İşkence görmüş dört çocuğun raporlarını mecliste işkenceye karşı kurulan komisyona verdim. Çocukların avukatlarında işkence olduğuna dair rapor ve fotoğraflar olduğu halde Tabipler Odası bunları resmî raporlara geçirmiyorlar. Ayrıca adlî tabip 12-18 yaşındaki olaylara karışmış çocuklar için “farkında ve idrakinde” diye raporlar veriyorlar. Sen tabip misin, polis misin? İnsan sağlığı için yemin ettin mi? Bunun yanında cezaevi psikologları çocuklarla ilk görüşmelerinde “Sen teröristsin” diyorlar.

Hapishanede işkence görüyorlar mı?

Bölgedeki hapishanelerde işkence olamıyor, çünkü gardiyanlar şehrin içinde yaşıyorlar. Batıda tutuklu çocuklar adlî suçla ilişkilendirilmiş çocukların içine birer ikişer serpiştiriliyorlar. Diğer çocuklara ise Türk milliyetçiliği empoze ediyorlar. Hem gardiyanlar hem diğer çocuklar fizikî ve manevî şiddet uyguluyorlar. Erzurum’da bir çocuğa tecavüze kalkışıldı. Adana’da ise bir çocuk hortumla dövüldü. Bunun yanında çocuklara hergün 5 dakika sıcak su imkânı sağlanıyor. Bu 5 dakika içinde hem çamaşırını yıkaması hem de duş alması isteniyor. Aileler çocuklara ancak “sıfır etiketli” giysiler getirebiliyor. Bu da ekonomik baskıdır. Hapishanede çocukların yedikleri yemeklerin içinden fare kuyruğu, diş, çivi, hamam böceği gibi şeyler çıkıyor sürekli. Bunların raporları Mazlum-Der, Tabipler Odası, İHD, Valilik İnsan Hakları Kurulu’nda var. Yine hastalandıklarında çocuklar doktor için iki ay bekletiliyorlar. Mardin’de bir çocuğun boğazında bir şişme olmuş ve çocuk iki aydır yataktan kalkamadığı halde doktora gitmesine müsaade edilmemiş. Ben de Zafer Üskül’e mektup yazıp ilgilenmemesi halinde ilk elden medyaya kendilerini vereceğimi söyledim. Hemen bir telefonla çocuk Dicle Üniversitesi’ne kaldırılmış.

İşkence merkezi gibi…

TMK mağduru çocukların atölye çalışmalarına katılmaları yasak. En ufak bir sorunda aileleriyle görüşmelerine yasak getiriliyor. Hukuken imkânsız olmasına rağmen Bingöl’de bir çocuğa hücre hapsi verildi! Bunun yanında medya görüntüsü olmadığı için kolluk kuvvetleri tarafından öldürülen çocukları haber yapmıyor. Meselâ Van’da bir kız çocuğu tankın önüne geçip zafer işareti yaptı diye ezilip geçildi. Meta değeri olmadığı için medya bunları haber yapmıyor.

Siz anlattıkça insan soru sormak bile istemiyor…

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından Türkiye tazminata mahkûm edilecek olsa bile dört bin çocuk devlet tarafından telef edilmiştir. Çünkü bu çocukları artık düzeltme şansınız yok. Bu çocuklar artık devlet kurumlarının önünden geçmeye korkuyorlar. Türkiye İnsan Hakları Vakfı’na götürmek istediğimde çocuklar içinde “Türkiye” geçtiği için çekinir duruma getirildiler. 12 yaşında bir çocuk sekiz sırtından, on kurşunla öldürüldü, ancak kolluk kuvveti meşrû müdafaadan beraat ettirildi…

SICAK SAVAŞIN SÜRMESİNİ İSTEYENLER VAR

Baktığınızda bölgenin en iyi okullarının en iyi öğrencileri delilsiz olarak toplanıp hapse atılıyor. Cumhurbaşkanı’na ve Başbakan’a söylediğim gibi biz bu çocuklara “Haydi dağa!” diyoruz. Şu an uygulanan strateji bölgeden sıcak savaşın sürmesini isteyenlerin bir uğraşısıdır. Bundan nemalanan kesimler var.

H. HÜSEYİN KEMAL

24.05.2010

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Röportaj

  (17.05.2010) - Önceliğimiz sivil anayasa yapmak olmalı

  (13.05.2010) - 15 milyon dolara evini satmayan mücahide

  (12.05.2010) - Cemaatler ihtiyaçtan doğmuş

  (11.05.2010) - ‘Enerjimizi’ boş yere harcıyoruz

  (10.05.2010) - BAŞÖRTÜLÜLERLE FOTOĞRAF ÇEKTİRDİM

  (08.05.2010) - HAKSIZ YERE 3 BİN KİŞİ HARCANDI

  (07.05.2010) - ‘Sen namaz kılmak için kimden izin aldın?’

  (03.05.2010) - Demokrasi tarafında tarafız

  (02.05.2010) - Amerika’da İslâmiyetin geleceği çok parlak

  (26.04.2010) - Sistem riyakâr yetiştiriyor


Son Dakika Haberleri

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.