Cevher İLHAN |
|
“Açılım”a ne oldu? |
Meclis’te Anayasa değişikliği tartışmaları ve peşinden patlak veren “kaset”le medyanın âdeta abandığı CHP kongresi siyasî tartışmaları ortasında son bir yılın en önemli gündemi olan “açılım” âdete gündem dışı... Anamuhalefet, kendini “dizayn” derdinde. Kılıçdaroğlu, kongre konuşmasında “eleştiri” için olsa bile tek kelimeyle “açılım”ı ağzına almadı. Ama ilginç olan referanduma ve diğer iç ve dış siyasî hâdiselere odaklanan hükûmet cânibi de onca büyük iddialarla başlattığı “açılım”ı bir kenara bırakmış. “Açılım koordinatörü” Bakan’dan bu hususta hiçbir açıklama gelmiyor. Başbakan’ın önceki gün “Malatyalılar gecesi”nde bir-iki cümle ile bahsetmesi benzeri atıfların dışında pek seslendirilmiyor. Ayrıca “anayasa değişikliği paketi”nde de doğrudan “Kürt açılımı”na dair hiçbir husus eklenmedi. Referandumla halkın desteğini alma peşindeki siyasî iktidar, seçim öncesi millete karşı bir nevi bu meselede bigâne kalmakta, “açılım”ı ortada bırakmakta. Keza “açılım”dan bu yana 80’i aşan ve son birkaç hafta içinde mayın tuzağı ve çatışmalarla peşpeşe şehidler gelirken, “Kürt açılımı”nın muhatabı olan DTP’nin “istemezûk” tavrı ise çarpıcı.
“TASFİYE”NİN TEPKİSİYLE… Aslında kamuoyuna yapılan açıklamaların aksine bu partinin “demokratik açılım”ı istemediği, Anayasa değişikliği paketi oylamasında açığa çıktı. Diğer maddelere beş milletvekiliyle “sembolik destek” veren ve iktidar partisinin firelerini kapatıp rahatlatan bu partinin, öncelikle “siyasî partilerin kapatılmasının zorlaştırılması”na dair maddeyi reddetmesi, bu açıdan dikkate değer. Mezkur “maddenin geçmemesi bahanesiyle BDP’nin ve kendisinin hedef gösterildiğini” söylemesi, enteresan… Tespit şu ki terör örgütü ve terörist başı, hâricî mihrakların dahildeki taşeronları değiştirmesine tepkili. “Miâdının yavaş yavaş dolduğu”na ve “görevinin bittiği”ne infiâl gösteriyor. Öcalan’ın “Haziran başına kadar bekleyeceğim eğer çözüm konusunda bir irâde gelişmezse artık aradan çekileceğim” deyip Ankara’nın terör örgütü ile karşı karşıya kalacağı tehdidini savurması, büyük şehirlerde orta çaplı isyanlar olacağı, terörün tırmanacağı “şantajı”nda bulunması, bundan. Belli ki Türkiye’nin başına terörü belâ eden ifsad şebekeleri ve ecnebi servisler, terör örgütü üzerinden Türkiye’yi kaos ve kargaşaya sürükleme tertibine devem etmekteler. Peki, bu süreçte avukatları aracılığıyla İmralı’dan “AKP kendisini demokratik hamleler yapıyor şeklinde gösterip bizi de bunun engelleyicisi olarak sunmaya çalışıyor!” diyen Öcalan’ın, “bu konularda oyun oynanıyor” rahatsızlığı, neyin göstergesi? Gerçekten “Kürtlerin temsilcisi” olduğunu iddia eden partinin siyasî geleceğiyle yakından ilgili bu maddenin oylamasındaki tavrının nedeni nedir? Bu soruların cevabında, 30 bin insanın katlinden sorumlu terör örgütünün öteden beri hâmiliğini yapan okyanuslar ötesindeki küresel güçlere karşı “tasfiye tepkisi” içinde olduğu, her halinden anlaşılıyor…
YİNE “KİRLİ PAZARLIK” Dahası, terör örgütü ile terörist başının, çeyrek asrı aşkındır bölgede ve Avrupa’da kendini besleyen, her türlü silâh, malî, sağlık, eğitim lojistik desteği veren, finans kaynaklarını, uyuşturucu, para ve silâh kaçakçılığı, nüfuz ticaretini sağlayan uluslar arası mihraklarla kirli bir pazarlık içinde olduğunu ortaya çıkarıyor. İmralı ile Kandil’den gelen tâlimatlarla hareket eden partinin, Anayasa değişikliği oylamasında üç-beş eksik oyu tamamladıktan sonra, referandumda “evet” demek için bazı şartlar ileri sürmeleri bunun göstergesi… Sonra, Öcalan’ın “Devlet, AKP’ye göre çözüme daha yakındır. Ben on bir yıl önce buraya ilk getirildiğimde devletin dört kurumu gelip benimle görüşmüştü. Sorunun çözümünden bahsediyorlardı. ‘Sizin gücünüz bu sorunun çözümüne yeter mi?’ demiştim. Güçlerini yetmediği zamanla ortaya çıktı” çıkışı ne anlama geliyor? (Radikal, 6.3.2010) Görünen o ki terör örgütü ve terörist başı, her ne kadar zaman zaman serzenişte bulunsa da, “seçim barajı” ve “terörle mücadele kanunu” perdesinde hükûmete yüklenmesinde sırtını hâlâ ABD ve dış mihraklara dayıyor. Bunun içindir ki hükûmete şart koşuyor, meydan okuyor. “Bu yasa değiştirilmeden, kaldırılmadan Kürtler bu anayasa paketine destek vermemelidir. Hatta en sert muhalefetini yapmalıdır” restini çekiyor. Ve bütün bu çarpıklıklar, AKP’nin “açılım” sağlam zemine oturtmaması, yanlış dinamikler üzerine kurmasından kaynaklanıyor. “Açılım”da İmralı’nın ve Kandil’in muhatap alınmasını şart koşan “etnik siyaset”in muhatap alınması, “açılım”ı içinden çıkılmaz hale getiriyor… 25.05.2010 E-Posta: [email protected] |